Şehir, tuvale onun fırçasından akıyor!

Mihriban Mirap yeni neslin başarılı ressamları arasında...

Şehir, tuvale onun fırçasından akıyor!


Mihriban Mirap kimdir?

1981 yılında İstanbul’da doğdu. Yeditepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Plastik Sanatlar Bölümü’nden mezun oldu. Prof. Özdemir Altan, Prof. Zahit Büyükişleyen ve Prof. Turan Aksoy atölyelerinde eğitim aldı. Çeşitli resim yarışmalarında eserleri sergilenmeye bu dönemde başladı. Ve pek çok karma sergiye katıldı. Bir süre sanatsal malzemeler üzerine hizmet veren bir firmada ürün eğitim uzmanlığı yaptı. Şu anda resim çalışmalarına Kadıköy’de bulunan atölyesinde devam ediyor.Resim hayatına nasıl girdi?
Çok küçük yaşlardan itibaren girdi diyemem. Her çocuk gibi ben de resim yapardım ama henüz bir şeylerin farkında değildim. Evimizde sanatla ilgili pek çok kitap vardı. O kitaplara bakıp saatlerce hayal kurmayı seviyordum. Kendimi resimlerin içinde düşleyerek hayal dünyamda oyunlar oynuyordum. Sonra zamanla Renoir’ın dans eden figürlerinin güzelliği beni daha çok cezbetmeye başladı. Resme duyduğum görsel ilgi ve hayal dünyasının zenginliği zamanla çizme isteğine dönüştü. Çizgiler ve renklerle başladığım bu oyunlarla ortaya çıkan güzelliklerin verdiği hazla, bu işe daha çok zaman ayırmaya başladım. Ve arkası geldi. Zamanla çevremi daha bilinçli bir şekilde gözlemlemeye başladıkça resmetme isteğim gittikçe arttı.

Sanatın adına yaptığına inandığın en doğru şey neydi?
Sanatla ilgilenen ve uğraşan bir kişi olarak okul tercihimin, sanatımın gelişimine katkısında doğru olduğunu düşünüyorum. Yeditepe Üniversitesi Plastik Sanatlar Bölümü; resim, heykel, seramik, özgün baskı gibi farklı disiplinleri kapsayan bir bölüm. Ben eğitimimi bu disiplinlerin her birini tanıyarak aldım. Bu nedenle plastik sanatların kişiliğimle örtüşen çok yönlülüğü sanat anlayışımda farklı bir perspektif oluşturdu.

Son sergin ‘Ben Böyle Görüyorum’ kentte yaşayan insanların yaşamına dair unsurları işleyen, kent insanının kültürünü, avareliğini, tüketiciliğini, karmaşasını gözler önüne seren bir çalışmaydı. Sen bu kentte nasıl yaşıyor, nasıl eğleniyor, karmaşışından nasıl zevk alıyor ya da uzaklaşıyorsun?

İstanbul gibi farklı kültürlere ev sahipliği yapmış büyük ve büyüleyici bir kentten ilham alarak yaşıyorum. Bu şehrin günümüzdeki hızlı ve kozmopolit yapısının sınırsız kolajları sanatıma kaynak oluşturuyor. Resimlerimde insan ve kültür çeşitliliğinin tadını çıkarıyorum. Kalabalığın arasına girip insanları gözlemlemek onların fotoğraflarını çekmek hoşuma gidiyor. Ardından atölyeme gidip sokaklardan ve insanlardan yakaladığım fikirleri tuvalime aktarıyorum. Bunu yaparken de, günümüzde küresel yaklaşımla hızlı tüketilen öz kültürümüzün kayboluşunu da seyircinin kendi yorumuna bırakıyorum.

Genç bir sanatçı olarak sanata bakış açını öğrenebilir miyiz?

Sanatın insan yaşamının gelişmesi için ve fikir özgürlüğünü yansıtabilmesi için bir yol olduğunu düşünüyorum. İnsan yaşamı sadece fiziksel gereksinimlerin giderildiği ve çalışmayla geçen bir süreç olsaydı ne kadar kuru, yavan ve içi boşalmış bir hayat olurdu. Sinema, müzik, edebiyat, heykel, resim, tiyatro... Sanat eserlerinden yoksun bir yaşamda insan ruhu aç kalırdı diye düşünüyorum. Bana göre bilimden bile daha önce insanın yaşamında var olan sanat, insanlığın tarihiyle yan yana, iç içe ilerlemiş, gelişmiş ve günümüze kadar boyut ve görüntü değiştirerek ulaşmış, toplumların gelişimine büyük katkılar kazandırmıştır...