Biyografinin sineması

Beyazperde müziği her zaman sevdi, müzik de beyazperdeyi. Müslüm’de arabeskin ‘Müslüm Babası’yla, Bohemian Rhapsody’de ise Queen’in efsanevi solisti Freddie Mercury ile buluşmuşken müzisyen biyografilerini yeniden izlemenin tam zamanı değil mi?

Biyografinin sineması

Yazı: Gülru İncu

Müzikle sinemanın aşkı izlemesi tadına doyulmaz bir tango gibi. Bu tangonun tepe noktasında ise müzik biyografileri var. Müslüm Gürses’in hayatını anlatan Müslüm, Whitney Houston’ın biyografisi Whitney ve 4 oktav ve üzerine çıkabilen ender seslerden biri olan Freddie Mercury’e odaklanan Bohemian Rhapsody, daha çekim aşamasındayken bile gündeme bomba gibi düşenlerden... İyi bir müzik dinleyicisiyseniz, delilik ile dahilik arasında yaşayan bu özel insanların zihniyle karşı karşıya kalmak kesinlikle müthiş bir deneyim.

Biyografinin sineması - Resim : 1

Her biri belgesel tadında
Bazı dramlar da en az belgesel tadında olabiliyor. Yönetmenin tavrı, güçlü bir senaryo ve oyunculuk filmi unutulmazlar arasına yerleştiriveriyor ve siz iki saatin sonunda bir bakmışsınız bahsi geçen kişi hakkında hayli fikir sahibi olmuşsunuz. Bazen ölümün sınırlarını merak eden bir şaman, bazen utangaç bir rock yıldızıydı The Doors grubunun solisti Jim Morrison ve The Doors filmi Oliver Stone sayesinde devleşti. Beethoven, senfonilerini bestelerken gittikçe artan sağırlığının yarattığı trajedisiyle boğuşuyordu Immortal Beloved’da. Edith Piaf, sokaklardan çıkıp kederinden beslenen şarkılarıyla en tepeye tırmandı. Ray Charles, dünyanın en büyük müzisyenlerinden biri olurken eroin bağımlılığıyla boğuşuyordu Ray’de. Johnny Cash, otorite ve kabul gören toplum düzeniyle her zaman sıkıntılıydı ama Walk the Line bunun yanı sıra eşi June Carter’la büyük aşkını da başarıyla yansıttı. Toplama kamplarına gitmekten kurtulmak için gettolarda bir hayalet gibi yaşayan Polonya Yahudisi piyanist Wladyslaw Szpilman’ın hayatı, Roman Polanski’nin The Pianist filminde insanın suratına tokat gibi çarptı. Shine olmasaydı 12 yıl akıl hastanesinde yaşayan Avustralyalı piyanist David Helfgott’un hayatını çoğu kişi öğrenemeyebilirdi. Dünyanın en iyi çellistlerinden biriyken MS hastalığıyla karşı karşıya gelen Jacqueline du Pre’in hayatı Hilary ve Jackie’de yürek burkan bir drama dönüştü. Bu liste böyle sürüp gider ve siz hayatınıza dokunan bir müzisyenin yaşam öyküsüyle baş başa kalırsınız. Onu daha iyi tanımak, daha iyi anlamak ve müzik yoluyla hayatınıza kattıklarına minnettar olmak için.

Biyografinin sineması - Resim : 2

En iyi drama seçildi
Sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok yanında fenomen haline gelen La Casa de Papel, Uluslararası EMMY Ödüllerinde International Academy of Arts and Television Science tarafından 2018’in En İyi Drama dizisi seçildi ve En İyi Drama dalında EMMY kazanan ilk Netflix İspanyol Orijinal yapımı oldu. Dizinin üçüncü sezonun çekimleri sürüyor ve önümüzdeki yıl ekranlara gelmesi bekleniyor.

Onların favorileri
Aquaman’de oynacağı kesinleştikten sonra tüm gözler üzerine çevrilen Jason Momoa, bu ay bizi DC Comics’in fantastik dünyasına götürüyor. Yakışıklı oyuncu Theo James, Zoe ile yeniden sinemalara konuk oluyor. Armie Hammer ise On the Basis of Sex’te hırslı bir avukatı canlandıracak.

Biyografinin sineması - Resim : 3
Jason Momoa
En sevdiği film

Kelebek ve Dalgıç
(The Diving Bell and the Butterfly)
En sevdiği oyuncular
Will Ferrell, Jason Statham, Ron Perlman
En sevdiği yönetmenler
Julian Schnabel, Martin Scorsese

Biyografinin sineması - Resim : 4
Theo James
En sevdiği filmler

Shine, Nefes Nefese (Breathless)
En sevdiği yönetmenler
Francis Ford Coppola, Scott Hicks
En sevdiği oyuncular
Marlon Brando, Paul Newman, Steve McQueen, Robert De Niro

Biyografinin sineması - Resim : 5
Armie Hammer
En sevdiği filmler

Titanik (Titanic), Kıyamet (Apocalypse Now), Affedilmeyen (Unforgiven), The Alamo
En sevdiği yönetmenler
Mel Brooks, David Fincher, Luca Guadagnino
En sevdiği oyuncular
Henry Cavill, Clint Eastwood