Kilit de sensin anahtar da

Hayat boyu mutlu ve huzurlu olmanın yollarını arıyor, bunun için sayısız yola başvuruyoruz. Amaç aynı olsa da hayata ve insanlara yüklediğimiz anlamlar farklı olduğu için birimize iyi gelen yol diğerine gelmiyor. Her birimiz için başka ama hepimize kolay olan bir yol var mı acaba?

Kilit de sensin anahtar da

Yazı: Burcu Öztınaz Kömürlü

Aramayı bırakıp dursak belki de fark edeceğiz yolun kolaylığını. Kolay olanı zorlaştırma konusunda ustayız ne de olsa insan olarak! Basit sonuçlar ya da çözümler tatmin etmiyor bizi. “Bu kadar mı? Bu mu yani?” diyoruz.Neden zor olmak zorunda diye sorabiliriz kendimize. Burada yine kendi kalıplarımız devreye giriyor. Zorlaştırıyoruz çünkü belki o basit yolları görmüyor ve uygulamıyoruz. Pozitif’teki röportajlarından da tanıdığınız yazar Özlem Çetinkaya da “Aslında Çok olay” adını verdiği kitabında 100 küçük anahtar vermiş. “Kilit de sensin anahtar da” diyor ve hangileri işinize yarayacaksa onları kullanmanızı öneriyor. Yazarlığının yanı sıra kozmik enerji uygulayıcısı, Reiki master ve Access Bars eğitmeni olan, sosyoloji ve işletme eğitimi alan Özlem Çetinkaya, 12 yıl otel işletmeciliği yapmış ve dergilerde yazmış aynı zamanda. İnsanı öğrenmeye olan merakı, yazma tutkusu ile birleşince ortaya üç kitap çıkmış, dördüncüye şimdiden başlamış. Diğer yandan da hayalet yazarlık, Access Bars ve kozmik enerji uygulamalarına ve eğitim vermeye devam ediyor. Özlem Çetinkaya, “Mutluluğu yakalamak, dengede ve huzurlu olmak aslında çok kolay. Çünkü bu nimetlerin anahtarı başkalarında değil, sadece sende” diyor. “Peki kolay diyorsunuz ama nasıl?” diye sormak için buluştuk kendisiyle.

Nasıl başladı kendinizi keşfetme serüveniniz?
Bu yola aslında hiç farkında olmadan başladım. Antalya’da yaşarken bir boşanma süreci geçirdim. Bu süreçte psikoloğa gidiyordum. “Doğru karar verdim mi acaba?” diye düşünüyordum sürekli olarak. Üç yaşına gelmek üzere olan bir çocuğum vardı; toplumun bana öğrettikleri ile içimden geçenler birbirinden çok farklıydı. Mutsuz olsam da çocuğum olduğu için keyifsiz bir evliliği sürdürmeli ve bir başka insan haline mi gelmeliydim yoksa benim ve dolayısı ile sevdiklerim için en doğru olacağını hissettiğim şeyi mi yapmalıydım? Karar vermek kolay değildi o zamanlar. Ayrıca bir Terazi burcuyum ve kararlarımı çok zor veririm, sonra da hep sorgularım. O dönem gittiğim ve daha sonrasında canım arkadaşım olan sevgili Psikolog Tülay Kök, bilimsel psikolojik yöntemler uyguluyordu. Aynı zamanda nefesi ve Osho’yu bana ilk öğreten oydu. Sadece soluk alıp vermek olarak algılanan nefesin ne büyük bir nimet olduğunu ilk o günlerde fark ettim. Yazarak terapiyi de kendimi ve çevremdekileri affetmeyi de psikoloğumdan öğrendim. O dönemde her hafta Çıralı sahiline gidip çakıl taşlarıyla konuşurdum. Bir gün muhteşem bir şey oldu; zihnim tamamen sustu. Hakikaten muhteşem bir duyguydu. Zihnimin birkaç dakikalığına durduğunu hissettim. Bu şekilde içe doğru gittiğim yolculuğum başladı. Anladım ki etrafımdakileri değil, kendimi çözümlemeliyim. Kendimi tanımalı, klişe tabiri ile kendimi keşfetmeliyim. Sonraki dönemlerde bu konuda eğitimler aldım ve yine bu dönemde ilk iki kitabımı yazdım. Son iki yıldır da profesyonel olarak uyguladığım Reiki ve kozmik enerji çalışmalarının yanı sıra Access Bars uygulayıcısı ve eğitmeni olarak, yolculuklarında benden destek almayı seçen kişilere rehberlik yapıyorum.

“Kendini dengede tutmak için başkalarının gelip senin omuzlarını yukarı kaldırmasını bekleme” diye yazmışsınız. Hep başkalarından mı bekliyoruz?
Ben bu yolda ilerlerken ve aslında hayatın içinde yol alırken, birilerinin birilerine bağımlı olmasını sevmediğimi fark ettim. Tek çocuğum ve bağımlılık duygusuyla büyüdüm. “Annem olmazsa yapamam, babam olmazsa yapamam” diye düşünüyordum. Hep birileri ve bir şeyler olmazsa yapamam duygusuyla yaşadığımı fark ettim. El bebek gül bebek büyüdüm fakat her şeyin fazlası zarar olduğu için orada denge bozuldu. Dışarıdan bakıldığın son derece özgür ruhlu, istediğini söyleyebilen, kafasına koyduğunu yapan bir Özlem vardı ama içeride işin aslı öyle değildi. Bir dönem geldi ve “Artık yeter, birilerine bağımlı kalmadan kendi kendime bir şeyler yapmak istiyorum” dedim. İnsanı bir başkasına bağımlı kılmayan yöntemlerden yanayım. Bu sebeple de öğrendiğim her şeyi paylaşmaya bayılıyorum. İnsanlar birbirinden öğrenebilsin ve kendi yollarını kendileri keşfetsinler istiyorum. Access eğitimlerini de bu amaçla veriyorum. Yaşarken ve anlatırken ben de öğreniyorum aynı zamanda.

ZOR OLAN BAŞLANGIÇTIR
Peki nasıl kolay hale getireceğiz? Kolayın nasılını biraz anlatır mısınız bize?
Aslında çok kolay çünkü her şeyi zorlaştıran insan. Şunu kabul ediyorum ki burada rahat rahat sohbetimizi yaparken “Aslında hayat çok kolay” demek çok kolay! Özellikle de maddi sorunlar yaşayan, zor zamanlar geçiren birisine bunu söylediğimde, sözlerim çok da sevimli gelmeyebilir o kişinin kulağına. Ama inat ve ısrarla diyorum ki hayatta başımıza herhangi bir şey geldiği zaman en az iki yolumuz var ve kabul etsek de etmesek de o yollardan birini seçmek bizim elimizde. Diyelim ki bir kayıp yaşadık, çok sevdiğimiz birini fiziksel beden olarak kaybettik. Birinci yol hayat boyu yas tutmak, ikincisi de kaybın acısını yaşamak ama bir taraftan da kaybettiğimiz kişiye olan gerçek sevgimizin gücünü de kendimize katarak hayata devam etmek. İlk anda bunu sindirmek ve bu söylediklerimi hayata geçirmek biraz zaman alabilir ama zaman alması zor olduğu anlamına gelmez. Zor olarak algılanan şey başlangıçtır her zaman. Zorlaştıran biziz, düşüncelerimizle, algımızla zorlaştırıyoruz her şeyi. Daha önce denedim ama olmadı korkusuyla ve düşüncesiyle geçmişe göre değerlendirmeler yapıp adım atmaya korkarsak zaten başarısız oluruz.

Bağımlı olmaktan nasıl kurtulabiliriz? Bazen yardım da gerekiyor çünkü…
Evet bazen insan bir el arıyor, destek istiyor. Grip olduğunda bir insanın sana tavuk suyu çorba yapıp getirmesi ya da canın yanarken birinin seni dinlemesi veya kararsız kaldığın bir anda bir sözü ile sana bir bakış açısı sağlaması… İhtiyaç halinde destek almak güzel, hatta muhteşem ama ondan sonra bu sistemlere veya kişilere bağımlı hale gelirsen orada tekrar oturup sorgulamak gerekiyor. “Ben hangi bağımlılıktan kurtuldum, hangi bağımlılığı geliştirdim?” diye kendine sormalısın. Bunu fark ediyor olmak lazım. Öncesinde birisinden bir yardım almayı denemeliyiz, bu bir psikolog da olabilir. Sonrasında ise kendine bakmak, ayağa kalkmak zorundasın. Sana rehber olacak kişiler bir yere kadar seninle olabilirler, sonrası sana kalıyor. Sürekli taşıma suyla değirmen döner mi? Dönmez. O yüzden herkes kendisini dengede tutabilmeyi bilmeli. Ben de bir “dengeli yaşam rehberi” olarak insanların hayatında bu şekilde var olmak istiyorum.

Kitapta 100 küçük adım vermişsiniz. Herkes için farklı bir uygulama gibi mi bu?
Evet, isterlerse tesadüfi olarak açıp içindeki bir anahtarı kullanmaları için madde madde yazdım. Kilitlendikleri bir nokta varsa ve “Buradan nasıl çıkarım?” diye soruyorlarsa, fiziksel ve ruhsal dengemi nasıl sağlayacağım diye düşünüyorlarsa kitapta yer alan maddelerden kendilerine en uygun gelen yolu denemelerini tavsiye ediyorum. Herkes farklı bir birey. Bir başkasını dengede tutan şeyle beni dengede tutan şey bir değil. Sen dans ederek dengeye gelirken, ben bir haftalık inzivaya gidip dengelenebilirim. Hatta dönem dönem kişinin kendisi için bile değişebilir bu. Herkes birbirinden farklı olduğu için de kitapta 100 farklı anahtar var. Okumaya üşenenleri de düşünerek pratik bir el kitabı olsun istedim. Bunların hepsi benim de kullandığım yöntemler. Uygulamadığım hiçbir şeyi yazmadım.

9 KÜÇÜK ADIM
Özlem Çetinkaya, kitapta yer alan 100 Küçük Adım’dan bazılarını Pozitif okuyucuları için anlattı.

1- “ASLA VAZGEÇEMEM” DEDİĞİN BİR EŞYANI BAŞKASINA VER
Hayatımızda vazgeçilmez diye baktığımız her ne varsa farkında olmadan ona korku enerjisi göndeririz. İlerlemenin önündeki en büyük engel, “Vazgeçemem” dediğimiz şeyoluyor ve vazgeçemediğimiz şey bizi geçmişte tutuyor. Kullanmadığını vermek kolay. Bu sebeple sevdiğin, kullanmaktan keyif aldığın ve “Ondan asla vazgeçemem” dediğin bir eşyanı sevdiğin bir kişiye ver. Sevdiğin bir şeyi birisine verdiğin zaman çok yüklü bir sevgi vermiş oluyorsun ve bu karşındaki kişiyi de çok yükselten bir şey.

2- GEÇMİŞLE KARAR ALMA
Hep geçmişe bakıp geleceğe dair karar veriyoruz. Eğer geçmişinden özgürleşmezsen geleceği de kilitlemiş oluyorsun. Adım atmaktan korktuğunuz her seferinde şöyle diyebilirsiniz: “Geçmişte yaşadığım hiçbir deneyimin geleceğimi belirlemesine izin vermiyorum.”

3- DEDİKODU YAPAN KİŞİYİ DUYMA
Dedikodu insana zarar veren ve enerjiyi düşüren bir şey. İnsanın odağını olumsuzluğa çevirir. Bu sebeple dedikodu yapılan ortamdan kalkmayı seçebiliriz. Herhangi bir sebeple oradan uzaklaşamıyorsanız da, söylenenleri duymamayı seçebilirsiniz. Kendi kendine kulaklarını tıkayıp ve içinden “Ben buna dahil olmuyorum, bu onun enteresan bakış açısı” diyebilirsin. “Bunları duymamayı, kendime yerleştirmemeyi seçiyorum” demek bile yeterli.

4- YARGILAMA YOKSA AFFETMEYE DE GEREK OLMAZ
Mesela annemin bana davranış şeklini yargılamıyor ve bir anlam yüklemiyorsam affetme çalışmalarına da gerek kalmıyor. Yargılamamak için kabul etmek gerekiyor, oysa biz genelde kabulleniyoruz. Kabul etmek ile kabullenmek farklı şeyler. Kabullendiğimiz zaman o sümen altı gibi bir şey oluyor ve bir gün bir yerden de çıkıyor. Halbuki o şekilde kabul etmeliyiz. Yargılama bölücü bir nitelik taşıyor ve kalpte büyük bir ağırlık yaratıyor.

5- YAZARAK KENDİNİ FARK ET
Herkesin muhteşem bir yazar olmasına gerek yok. Eli kalem tutan herkesin yapabileceği bir şey yazmak. Yazarken kendinle arana mesafe koymuş oluyorsun ve başka bir göz haline geliyorsun. Kendi kendine hissederken olayın çok içinde oluyorsun, kağıda döktüğünde ise ona uzaktan bakabiliyorsun. Bir şeye uzaktan bakabilmek, resmin bütününü görebilmek demek ve bakış açını geliştiriyor. O sebeple yazmak çok güçlü bir terapi yöntemi. Hayal panosu hazırlamak da aynı etkiyi yaratıyor. Hayalini görsel hale getiriyorsun. Görsel hale geldiği zaman algın çok daha farklı oluyor ve enerji değişiyor.

6- SORUYU SOR VE BIRAK: DAHA İYİSİ NASIL OLUR?
Cevaplar ve yargılar insanı sınırlandırır, sonsuz olasılıklar kapısını açmak için soru sor. Cevap verdiğin zaman geçmişten gelen birikimlerine göre bir cevap veriyorsun. Evren de diyor ki; “Madem cevabı biliyorsun, o zaman sen bu cevapla yoluna devam et.” Dolayısıyla geçmiş bilgilere göre verdiğin her cevapta farkında olmadan kendine limit koyuyorsun. Soruyu sorup bırakırsan, aklına bile gelmeyen olasılıklardan bir tanesi gelecek, sana kapılar açılacak. Burada da önemli olan farkındalığını açık bırakman. Olumsuz bir durumla karşılaştığımızda “Bundan daha iyi nasıl olur? İçinde bulunduğum durumdan kurtulmam için neler mümkün?” diye sorabiliriz.

7- GÜN İÇİNDE KULLANDIĞIN KELİMELERE DİKKAT ET
Kelimeler çok güçlü yaratıcılar. Gün içinde en çok kullandığınız kelimeleri bir yere not edin. Bu sayede kalıp haline gelmiş inançlarınızı yakalayabilirsiniz. En çok tekrarladığınız kelimelerle hayatınıza farkında olmadan neyi çağırdığınızı fark edebilirsiniz. Kelimelerin enerji boyutunda çok güçlü etkileri var.

8- ZİHNİNE KANMA, BEDENİNİ DİNLE
Beden her zaman doğruyu söyler. Örneğin aşerme durumu aslında bedenin konuştuğu yerdir. Bedende eksilen bir maddenin yerine konulması ihtiyacıdır. Yoksa kimsenin derdi şımarıklık yapmak değildir. Aynı şekilde bir şey yemek istediğinizde önce bir durun ve sorun. Zihin genelde bahaneler üretir. Fakat siz gelecek olan hisse bakın, nasıl hissettiriyor kendinizi. Eğer gelen hafif bir hisse beden istiyordur. Ayırt etmek zor olabilir ama zihinden gelen ses biraz yukardan gelir, diğeri daha içerden. Şunu da söyleyebilirsiniz: “Sevgili bedenim, senin ihtiyaçlarını ve bana verdiğin mesajları duymayı seçiyorum.”

9- GEÇMİŞTE KENDİNLE YAPTIĞIN ANLAŞMALARDAN ARIN
Bütün sözler ve anlaşmalar niyetlerimizin önünde bir engel duvarı gibi dikilir. Örneğin geçmişte öfkeli bir anında, “Asla çocuk yapmayacağım” demişsindir. Bunu o kadar yürekten söylersin ki, kendi kendine bir sözleşme imzalarsın. Belki de çocukken başkasından duyduğumuz bir cümleyi almış, onun inancını kabul etmişizdir. Bunlar bizim geleceğimizi şekillendirir. Bu sebeple kelimeler önemli. Geçmişten bir şeyleri getirdiğini fark ettiğinde, nereden geldiğini fazla da irdelemeden onlardan arınmaya niyet edebilirsin.

ANLAŞMALARI İPTAL ETMEK İÇİN…
Bilerek ya da bilmeyerek, farkında olarak ya da olmayarak, bu boyutta veya başka boyutlarda; niyetlerime blokaj haline getirdiğim tüm sözlerimi, yeminlerimi, akitlerimi yıkıyor, tekrar yaratımlarını iptal ediyorum. Kendimi söz ile düğümlediklerimi serbest bırakıyorum. Hayatla bir olup, onunla akmayı seçiyorum. Kendimi niyetlerimin yaratımına açıyorum.

* Pozitif dergisinde yayınlanmıştır.