Haldun Hürel

Haldun Hürel yeni kitabında eski İstanbul’a doğru nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor bizleri. Osmanlı İmparatorluğu döneminde sarayın kuytu koridorlarında fısıltıların arasında dolaşmaya, öldürülmekten son derece korkan sultanların hikayelerini ve daha nicesini öğrenmeye davetlisiniz.

Haldun Hürel

“Eski İstanbul’un anahtarı bu kitapta”

İstanbul hikayelerini anlatma serüveniniz nasıl başladı?

İstanbul merakımın beynimde fırtınalar estirdiği zamanlar ilk mektep çağlarıma kadar gider ama çocukluk yıllarımda İstanbul benim gönlümde sadece ailece yaptığımız gezilerde şaşırtıcı görünümler yansıtan dev bir şehir olarak yer etmişti. Her yerini gezip görmek, denizlerinde vapurlarla seyahat etmek tek amacımdı. Bir çocuk olarak bundan daha ötesini henüz düşünemiyordum. İlk gençlik yıllarımda, özellikle akademik eğitim aldığım zamanlarda yavaş yavaş İstanbul benim için artık ‘not alma’ dönemime girdi. Buranın ismi nereden geliyor, geçmişinde burada neler yaşandı, hangi eserler inşa edildi, önemli kişiler yaşamış mıydı o mahallelerde? Tuttuğum defterler dolusu notlar, bir gün bana şu sözleri fısıldadı: “Artık yaz! İstanbul’u yazmalısın artık!”. Nihayetinde tam 850 sayfalık ilk İstanbul kitabım yayımlandı. Geçen haftalarda 18’inci kitabım çıktı; Eski İstanbul’a Yolculuk adıyla.

Nedir sizin için İstanbul’u çok özel kılan unsurlar?
Benim için İstanbul’u en özel kılan şey, gelmiş geçmiş en büyük uygarlıklardan ikisi olan Romalılara ve Osmanlılara ev sahipliği yapması, Hıristiyan ve Müslüman inanışlarının somut simgelerini bağrında yaşatmış olması. Bir diğeri de, Asya ve Avrupa kıtalarına konuk olan efsanevi bir şehir oluşu.

İstanbul’a dair bu ilginç öykülere nasıl ulaşıyorsunuz?

Bilgiyi araştırmanın sonu yok. Hayli zengin kütüphanelerimiz, enstitülerimiz, araştırma merkezlerimiz var. Ayrıca sokaktan ‘dil alma’ yöntemini de sık kullanırım. Mahalle yaşlılarıyla, eski esnafla konuşurum. Surlarla, harabe yapılarla, boynu bükük çeşmelerle, terk edilmiş arsalarla bile..

Haldun Hürel - Resim : 1

İstanbul’un yanı sıra en büyük ilgi alanlarınızdan biri de sanat tarihi. En çok hangi kültürlerin sanat tarihi ilginizi çekiyor, özellikle meraklısı olduğunuz bir dönem var mı?
Sanat tarihi yıllardır çeşitli üniversitelerde ders verdiğim bir alan. Sanat benim için bir tutku. Şu anda, İstanbul’un yanında, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde, Acıbadem Üniversitesi’nde ve Gedik Üniversitesi’nde bu dersleri veriyorum. Sanatın öyküsünde bütün uygarlıkların yaratılarını çok severim fakat eski Mısır uygarlığına ve Ortaçağ Avrupa sanatına, Rönesans dönemine, Osmanlı Mimar Sinan devrine özel bir ilgim olduğunu söylemeliyim.

Son yıllarda ülkemizde önemli bir kültürel yozlaşma yaşanıyor. Bunun en büyük nedeni ne sizce?
Ülkemizde oldukça hissedilebilir bir düzeyde seyreden kültürel yozlaşmanın bence en önemli sebeplerinin başında okuma alışkanlığının topluma yeterince sevdirilememesi geliyor. Çok az okuyan bir toplumuz ne yazık ki. Bu alışkanlığın ana okulu yıllarında başlatılıp sürdürülmesi gerekir. Bir ana okul talebesinin beslenme çantası, ailesiyle birlikte gezdiği müzelerdir. Ağaç yaşken eğilir.

Anadolu Rock’ın sevilen gruplarından 3 Hürel’den biri olarak en çok hangi grupları severek dinliyorsunuz?
Sıra geldi müziğe. Müzik, hayatımın bir parçası ama hangi müzik? Klasik Batı müziğini, Osmanlı saray müziğini, Anadolu kırsal müziğini ve yöresel dünya müziklerini çok severim. Zamanımızın ülkemizdeki popüler müziğine tahammül etmem olanaksız. Bu müziğe kulaklarımın dükkanı kapalı. Ülkemizin dışında ise Alan Parsons, Tom Jones, The Shadows, Deep Purple, Frank Sinatra gibi isimler favorilerim.