Yaşasın yaşlanıyorum!

Kızımın büyüdüğünü görmek...

Vecihe Sözeri

Vecihe Sözeri


Yaşasın yaşlanıyorum!

Gözyaşlarıyla karışık kahkahalar attığım günlerdeyim sevgili okuyucu. Hayır delirmedim, sadece kızımın büyüdüğünü görmek karışık duygulara sebep oluyor bugünlerde! Ne demek istediğimi anlayanlarınız vardır aranızda eminim ve içlerinden “Ayy, öyle değil mi ama!” diye geçiriyorlardır şu an… Geçenlerde Joyfull House Neşe Erberk Anaokulu’nda ana sınıfına giden kızımın yıl sonu gösterisi vardı. “Ha, aman canım onu mu diyecektin?” demeyin, bir dinleyin önce, hak vereceksiniz…

‘Agu’dan şarkılara geçiş 2-3 aylıkken doktor kontrolüne gittiğimiz bir gün sıramızın gelmesini bekler ve kucağımda onu pışpışlarken, ortalıkla koşturup duran 4-5 yaşlarındaki çocuklara dolu dolu gözlerle ve hayli ümitsizce bakıp “Benimki de bir gün bu kadar büyüyecek mi?” diye sorguladığımı dün gibi hatırlıyorum. Meğer o ‘Kaf Dağı’nın ardındaki masmavi deniz ve herkesin mutlulukla yaşadığı şirin mi şirin kasaba ne kadar da yakındaymış! Hiç büyümeyecekmiş gibi gelen kızım şimdi karşımdaki sahnede şiirler okuyor, şarkılar söylüyor, danslar ediyor… Ben ağlamayayım da kimler ağlasın, söyleyin? Beş yıl nasıl bu kadar çabuk geçti, ‘agu’dan başka bir şey bilmeyen bir bebek ne ara İngilizce falan şakımaya, ezbere şiirler okumaya başladı? Şunu anladım ki yaşlanmak hiç de kötü bir şey değilmiş sevgili anneler! Hatta böyle yaşlanmaya can kurban diyorum artık. Çünkü şimdilerde daha iyi fark ediyorum ki benim için yaşlanmak demek; ümitlerimin, hayallerimin, çoook uzakta görünen mutluluğa dair tüm küçük-büyük ayrıntının Leyla’da ete kemiğe bürünmesi demekmiş. Çünkü yaşlanmak demek “Anneciğim çok heyecanlı bir gün. Bugün senin için dans edeceğim” diyen bir çocuğa sahip olmak demekmiş… Evet, zaman geçiyor ve bizim de yaşımız yerinde durmuyor. Ama böyle yaşlanmak şahane değildir de nedir, söyleyin bana.
Yaşasın yaşlanıyorum! - Resim : 1
O büyük sır…
Aylar öncesinden hazırlanmaya başladı bu gösteriye… Zaman zaman merak edip “Ne çalışıyorsunuz okulda? Bana küçük bir şeyler yapar mısın?” dediğimde, “Sürpriz dedim ya anne, olmaz!” diye karşılık verdikçe meraklanmıyor değildim tabii… Bazen o ‘büyük sır’rı unutup “Bak şimdi sana ne yapacağım” diye birkaç figür yaptığında hiç bozmadım, “Hani sürprizdi” diye…

Uykusuz geceler mi?
Ne yaptığının önemi yokmuş meğer, orada öylece dursa da olurmuş ama dünyanın en önemli işiymiş gibi heyecanla karşına geçince, gururla karışık mutluluk duyuyorsun işte… “Allah’ım çok şükür sana” diyorsun önce, “Ne mutlu bana” diye ekliyorsun… Uykusuz gecelerini, aldığın kiloları, dökülen saçlarını, gidemediğin partileri, okuyamadığın kitapları, izleyemediğin filmleri falan bir daha aklının ucuna bile getirmemeye yemin ediyorsun. Bir de, sen ne yaparsan yap “Boşver kızım, sen iyi ol yeter” diyen kendi anneni bu sefer gerçekten anlıyorsun…