Küçük mü büyük mü?

Mükemmel göğüslere sahip olarak doğmamış olsanız da istediğiniz meme ölçülerine son çıkan yeni yöntemlerle kavuşmak mümkün. Kısa zamanda istediğiniz ölçülere kavuşmak için önce kararlı olmalı sonra da işin uzmanına başvurmalısınız.

Küçük mü büyük mü?

Yazı: Nilgün Yıldız Konakcı

Meme ameliyatları belki de yapılan en eski estetik müdahalelerden biridir. Bazı kadınlar memelerinin büyük olduğundan, bazıları küçük, bazıları sarkık olduğundan şikayet edince iş estetik cerrahların hassas ellerine kalıyor. Peki uzun zamandır uygulanan meme operasyonlarında son yıllarda ne tür yöntemler kullanılıyor dersiniz? Plastik ve Rekonstrüktif Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Bayramiçli bu soruya şöyle cevap veriyor: “Aslında bu 'son yöntemler' tabiri biraz yanıltıcı. Öyle her gün yeni bir yöntem bulunduğu ve eskisinin çöpe atıldığı, herkesin de bu yeni yöntemleri kullandığı gibi durum yok. Zaten bir yöntemin iyi sonuçlar verdiği, estetik açıdan cazip ve sağlık açısından güvenilir olduğu gibi sonuçlara varabilmek için yıllara yayılan bir deneyime yani yöntemin zamanın sınavından geçmesine gerek var. Bu açıdan bakıldığında meme büyütme ameliyatlarındaki altın standart hala meme implantlarının kullanılması. Meme implantları çok uzun yıllardır milyonlarca kadında kullanıldı ve estetik açıdan sonuçları tatmin edici olduğu için de hala en çok kullanılan yöntem olmayı sürdürüyor. Meme implantlarından başka bir büyütme seçeneği var mı diye sorarsanız; evet, memeye yağ enjeksiyonu gibi bir yöntem bazı özel hasta gruplarında seçenek olabiliyor. Ancak henüz, standart meme büyütme ameliyatlarında implantların yerini alabilecek kadar güçlü bir alternatif değil. Bununla birlikte, implantla meme büyütme yapılan hastalarda bile zaman zaman yardımcı yöntem olarak başvurulabiliyor.”

YAĞ ENJEKSİYONU
Liposuction veya vücudun belli bölgelerinden vakumla yağ emme ameliyatı en sık yapılan estetik ameliyatlardan biri. Karın, kalça, bel gibi bölgelerden vücut konturunu düzeltmek için yağlar küçük kanüllerle alınıyor sonra da bir işe yaramayacaksa çöpe gidiyor. Halbuki bu yağlar alındıklarında canlı hücrelerden oluşuyor ve istenirse vücudun başka bölgelerinde dolgu maddesi olarak kullanılabiliyor. Son yıllarda bu yağların yüz, meme ve kalça bölgelerine enjekte edilerek hacim artırıcı dolgu maddesi olarak kullanımı yaygınlaştı. Prof. Dr. Mehmet Bayramiçli, “Zaten verilen hastanın kendi dokusu olduğu için bir alerji, reddedilme de söz konusu değil. Ancak yağ enjeksiyonlarındaki en önemli sorun, başka bölgeye verdiğiniz canlı yağ hücrelerinden bir bölümünün orada canlılığını sürdürememesi. Sağ kalan hücreler o bölgede ömür boyu kalıyor ama ne kadar kayıp olacağını enjeksiyonu yaparken öngöremiyorsunuz. Bu öngörülemezlik nedeniyle meme büyütme gibi belirli bir hacmi, simetrik olarak elde etmeniz gereken işlemlerde yağ enjeksiyonu implantın yerine henüz geçemedi. Ancak bazı meme asimetrilerinde implantla birlikte belirli miktarlarda yağ enjeksiyonu yapılması da artık daha sık kullanılır oldu” diyor.

MEME İMPLANTI ÇEŞİTLERİ
Meme implantları, 1963 yılından beri bir çok değişimden geçti ama son yıllarda meme implantlarını üreten firmaların piyasaya sürdükleri ürünler daha doğal, daha yumuşak, çevre dokulara daha uyumlu ve estetik gereksinimleri daha kolay karşılayabilmek amacıyla çok çeşitlendi. Meme implantları şekil olarak uzun yıllar yalnızca yuvarlak tabanlı ve kubbe şeklinde üretildiler. Bu çok gerçekçi bir tasarımdı ama her hastada özellikle de zayıf hastalarda doğal durmuyordu. Daha sonraları memenin anatomik yapısına benzeyen şekli nedeniyle "anatomik implant" olarak tanımlanan ama toplumda daha çok "damla protez" olarak bilinen yeni bir tasarım piyasaya sürüldü. Bu tasarım özellikle zayıf hastalarda dekolte bölgesindeki implant belirginliği sorununu giderdiği için rağbet gördü. Şu anda da genel olarak daha fazla tercih edilenler de anatomik implantlar. Ancak bu yuvarlak implantların kullanılmadığı veya kullanımının yanlış olduğu anlamına gelmiyor. Yuvarlak implantların daha uygun olduğu hasta tipleri ve ameliyatlar var ve bu biraz da hekimin planlaması ile deneyimiyle alakalı bir durum. Anatomik implantların daha fazla tercih edilmesinde çeşitli firmaların farklı en-boy ve kalınlık oranlarıyla çok çeşitli hacim seçenekleri olan modeller piyasaya sürmesi de etkili oldu. Bu sayede hastanın vücut ve göğüs yapısına en uygun implant tipi ve hacmini bulmak kolaylaştı.

MEME İMPLANT BÖLGELERİ
Meme implantları pratik anlamda üç bölgeden yerleştirilebiliyor. Bunlar koltuk altı, meme ucu ve meme altı bölgeleri. Bunların dışında çok özel koşullarda göbek deliğinden veya karın germe ameliyatı sırasında karın derisi altından da implant konulduğu nadir durumlar bulunuyor. Kabaca sınıflarsak koltuk altından şişirilebilir türde veya eski tip yuvarlak implantlar yerleştirilebilirken bu giriş yeri anatomik implantların yerleştirilmesine uygun değil. Prof. Dr. Mehmet Bayramiçli’ye göre meme ucu ve meme altı girişi ile her türlü implantı rahatlıkla yerleştirmek mümkün ancak meme ucu girişinde implantın yerleştirileceği doku planına inilirken meme dokusundan geçiliyor olması istenmeyebiliyor. Meme altı girişi meme dokusuyla temas olmadığı ve biraz daha kolay cerrahi sağladığı için tercih ediliyor.

NE KADAR SÜRE SONRA DEĞİŞTİRİLMELİ?
Meme implantlarının belirli bir kullanım süresi bulunmuyor. Sorunsuz implantların ömür boyu kullanılabileceği daha önceleri birçok kez yazıldı. O nedenle herhangi bir soruna yol açmayan implantların sırf belirli bir süre geçti diye değiştirilmesini gerektiren bir durum da yok. Bununla birlikte, hastayı rahatsız eden bir sorun olmasa bile uzun süre vücutta duran implantların çevre dokularla ilişkileri ve dışarıdan belirti vermeyen olası büzüşmelerini kontrol etmek için radyolojik inceleme gerekiyor. Bunun dışında, hastaların düzenli meme kontrollerinin aksatılmaması da önemli.

Küçük mü büyük mü? - Resim : 1

MEME KÜÇÜLTME İÇİN SON KULLANILAN YÖNTEMLER NELERDİR?
Prof. Dr. Mehmet Bayramiçli, meme küçültme için kullanılan tekniklerin meme büyütmeye kıyasla çok daha çeşitli ve cerrahların tercihleri deneyimleri doğrultusunda büyük farklılıklar gösterebildiğini belirtiyor ve ekliyor: “Ancak, son yıllarda bu konuda neler değişti diye soruyorsanız iki önemli değişiklikten söz edebiliriz. Bunlardan ilki, ameliyat izlerinin daha sınırlı olduğu yöntemlerin daha fazla tercih edilir olması diğeri ise memenin estetik açıdan daha güzel göründüğü ve işlevlerinin daha fazla korunabildiği yeni yöntemlerin kabul görmeye başlaması. Aslında, Fransa-Belçika ekolündeki cerrahların uzun süredir tercih ettikleri ameliyat izlerinin sınırlı olduğu yöntemler bizde de uzun süredir kullanılıyordu. Ancak deneyim arttıkça ve teknikler zamanın sınavından geçtikçe çok daha başarılı sonuçlar elde edilir oldu. Bu deneyimler meme anatomisine ilişkin yapılan yeni çalışmalarla birleşince eskiye kıyasla estetik açıdan çok daha güzel sonuçlar veren ve hemen her tip memede güvenle uygulanabilen teknikler ortaya çıktı. Şu anda belirli bir olgunluğa ulaşmış yeni bir meme küçültme konsepti var ve uzun süreli sonuçlar incelendikçe daha da rafine olacaktır.”

MEME DİKLEŞTİRME YÖNTEMLERİ
Meme dikleştirme teknikleri aslında meme küçültme teknikleri ile kardeş sayılıyor. Kullanılan yöntemler ve sonuçtaki ameliyat izleri büyük benzerlikler gösteriyor. Meme küçültme yöntemlerindeki değişiklikler büyük ölçüde meme dikleştirme yöntemlerine de yansıyor. Son yıllarda hem meme dikleştirme hem de meme küçültme ameliyatlarındaki temel konsept değişikliği "daha güzel şekilli meme" hedefine yönelik oldu. Her iki yöntemde de en temel hedef memenin güzel konik bir şekil alabilmesini, örnek vermek gerekirse hastanın tişörtünü sutyensiz giyebilmesini sağlamak oldu. Bu açıdan eskiye oranla çok yol katedildiğini kabul etmek gerekiyor.

AMELİYATTAN SONRAKİ SÜREÇ
Meme ameliyatlarından sonra hastanede kalma süresi özel bir durum yoksa bir günden uzun olmuyor. Meme küçültme ve dikleştirme ameliyatları ciddi olarak ağrılı ameliyatlar değil. Meme büyütme ameliyatlarının erken döneminde ağrı biraz daha fazla hissedilmesine karşın bunu ağrı kesicilerle kontrol etmek mümkün. Bazı kol hareketleri ve eforlu aktiviteler dışında hastanın günlük hayatına dönmesi uzun süreler gerektirmiyor. Hastalara herhangi bir yatak istirahati önerilmiyor ama yoğun iş temposuna girmeden önce birkaç gün dinlenmeleri tavsiye ediliyor. Tabii, bu söylediklerim genel bilgiler. Her hastanın ağrı toleransı, iyileşme hızı ve vücut yapısı farklı. Söz gelimi sigara kullanan hastalarda, aşırı kilolularda hem iyileşme hem de günlük yaşama dönme daha uzun sürüyor.

AMELİYAT SONRASI EMZİRME
Prof. Dr. Mehmet Bayramiçli, “Ameliyat sonrası emzirme konusu hastalar tarafından da çok sorulur. Özetle şöyle denilebilir: Meme büyütme ve dikleştirme ameliyatlarında emzirmeyi doğrudan etkileyecek işlemler azdır ve bu ameliyatlardan sonra hastaların emzirme sorunu yaşamaları pek beklenmez. Ancak meme küçültme ameliyatlarında meme dokusunun bir bölümü çıkartıldığı için emzirme etkilenebiliyor. Gerçi meme küçültme ameliyatlarından sonra hastaların büyük çoğunluğunun emzirebildiğini gösteren araştırmalar var ve bunu kendi hastalarımda da görüyorum ama seçilen ameliyat yöntemi ne olursa olsun emziremeyen hastalar da olduğunu dikkate almak gerekiyor. O nedenle, meme küçültme ameliyatı geçirecek hastalara ileride emzirebileceklerinin garantisini vermek kolay değil” diyor.

SARKMA TEKRARLAR MI?
Meme hormonal değişikliklerden en çok etkilenen organlardan biri. Doğal olarak hamilelik, lohusalık, emzirme dönemlerinde memelerin hem şekil hem de işlev olarak büyük değişiklikler yaşaması kaçınılmaz. Bunun sonucu olarak daha öncesinde dikleştirme ameliyatı geçirmiş olsa bile memenin deforme olması mümkün. Burada yine hastaların yapısal farklarını hatırlatmak gerekiyor. Doku elastikiyeti zayıf kişilerde bu tür deformasyonlar daha kolay olurken, güçlü ve esnek doku yapısına sahip hastalar bu süreçten daha az etkileniyor.

MEME İMPLANTI BÜYÜKLÜĞÜNE NASIL KARAR VERİLMELİ?
Prof. Dr. Mehmet Bayramiçli, “Meme implantının büyüklüğüne karar vermenin iki temel bileşeni var. İlki hastanın beklentisi, yani ne büyüklükte bir meme istediği önemli. Burada hastanın "Bana şu hacimde şu tip bir implant konulması gerekiyor..." gibi bir öneride bulunmasını kastetmiyorum. Örneğin, hangi tür giyimde ne ölçüde belirgin olmasını istediğini öğrenmek önemli. Söz gelimi hasta o sırada taktığı dolgulu veya destekli sütyenin sağladığı dış görünüme sütyensiz olarak ulaşmanın kendisi için yeterli olduğunu söyleyebilir. Bu hastanın beklentisi hakkında hekime bir fikir verir. İkinci ve daha önemli bileşen ise hastanın göğüs kafesi çevresi ölçümü ve memesinin taban genişliğidir. Memenin taban genişliği konulabilecek implantın büyüklüğünü belirleyen en temel ölçümdür. Konulacak implantın tabanı memenin tabanından biraz daha küçük olmalıdır. Aksi halde memenin doğal görünümü bozulur. Sonrasında, memenin taban genişliğine uygun implant seçenekleri arasından hastanın istediği hacim beklentisini karşılayan tip seçilir. Bu ölçümler kabaca genel kriterleri belirler ama hastanın göğüs kafesi yapısı, meme ve göğüs kafesindeki asimetriler, planlamayı değiştirir” diyor.

Küçük mü büyük mü? - Resim : 2

DOĞAL GÖRÜNÜMLÜ GÖĞÜS ÖLÇÜLERİ
Prof. Dr. Mehmet Bayramiçli, “Burada görüntü ve kıvama ilişkin birkaç faktör önemli. Öncelikle memenin alt kadranı yuvarlak ve dolgun, üst kadranı göğüs duvarından yumuşak bir eğimle yükselen, meme ucu tepe noktasında yerleşmiş güzel bir konik biçime sahip olabilmesi, sonra da üzerinde yerleştiği göğüs kafesinin boyutlarına uygun hacimde ve simetrik olması iki önemli görsel kriter. Ancak söz konusu doğallık olunca memenin yumuşak kıvamı ve göğüs duvarı üzerindeki hareket kabiliyeti, doğallığı etkileyen en önemli iki özellik olarak ortaya çıkıyor. Yani karşıdan baktığınızda estetik açıdan görüntüsü kabul edilebilir bir meme, vücut öne veya yana eğildiğinde yahut yatarken deri altına tıkıştırılmış ampul gibi sabit duruyorsa doğallıktan söz edilemez. O nedenle yumuşak kıvam doğallığın önemli bir kriteridir” diyor.

* Formsante dergisinden alınmıştır.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
Fit ve şekilli TIKLAYIN