Eğlenerek öğrensin!

Yeni yürümeye başlayan çocuklar için dünya bir sınıftan ibarettir, yaptıkları her şey onlara yeni bir şey öğretir. Bu yüzden oyunların içine tüm hayatı boyunca yararlanacağı bilgileri ekleyebilirsiniz. Sayılar, harfler, renkler, şekiller gibi…

Eğlenerek öğrensin!

Yazı: Mürsel Çavuş

İki yaşındaki bebeğine renkleri öğretmek istiyordu annesi… Bir gün yürüyüşe çıktıklarında gösterdiği her şeyi rengiyle söylemeye başladı. “Bak Arda, kırmızı bir araba geçiyor, mavi kazağını çıkarmak ister misin? Aaaa bak beyaz bir kelebek geçiyor…” Arda hemen bu oyunu benimsemişti. “Anne, siyah bisiklet geçti…” Bir çocuğa öğretmek istediğiniz bir şey varsa yapacağınız en iyi şey gündelik aktivitelerin içine bu bilgileri yerleştirmek ya da bir oyunla cazip kılmak!

Formları öğreniyoruz
Yürümeye başlayan çocuklar artık formları da öğrenebilirler. Bunun için şekilleri öğreten oyuncaklardan, yapbozlardan yararlanabileceğiniz gibi, kendiniz de bir şekil defteri oluşturup ona şekiller çizdirebilirsiniz. Bu hem oyun olarak hoşuna gidecek, hem de bilgilerini pekiştirme fırsatı bulacak. Formları öğrenmesi için bir başka yöntem de peyniri, domatesi ya da yemeyi sevdiği şeyleri değişik şekillerde ona sunmanız. Üçgenler, kareler, yıldızlar yaparak yemekten daha çok zevk almasını sağlayabilir, şekillerin adını söyleyerek ona öğretebilirsiniz.

Renkleri öğreniyoruz
Ona oyunla renkleri öğretmenin pek çok yolu var. Çocuklar parmakla boyama yapmaya bayılır. Boyama yaparken her şeyi rengiyle adlandırırsanız renkleri kolayca öğrenir,
‘bu yaprakları yeşil ağacın yanına bir de mavi boyalı bir ev yapalım mı?’ gibi… Başka bir gün ‘renk yakalamaca’ oynayabilirsiniz. Önce evdeki siyah şeyleri yakalamaya
çalışın, siyah şal, siyah sehpa, siyah telefon gibi… Sonra mavileri, sarıları, pembeleri yakalayın. Her gün tek renk giydirip, bugün ‘pembe günümüz, bugün mavi günümüz’ diye günleri renklere ayırmak, hayal gücünü de geliştirmesine imkan tanıyacak.

Harfleri öğreniyoruz
Çocuğunuz iki yaşına geldiğinde harfleri ona öğretmeye kendi adından başlayabilirsiniz. Onun yatak odasının kapısına, buzdolabının üstüne ya da banyosuna koca harflerle adını yazın. Böylece evde dolaştığı yerlerde kendi adını görecek ve bir süre sonra tanımaya başlayacak. Yüksek sesle tekrar edip ilk harfini söyleyin. ‘Deniz, D harfi ile başlıyor, dondurmada da, dolapta da var’ diye tek tek harfleri ona açıklamaya başlayın. Bu oyun onun hoşuna gidecek. Sonra kendi isminizle, babasının ismiyle ya da hayvanların, oyuncakların isimleriyle devam edebilirsiniz. Bir bakacaksınız, bir süre sonra bütün harfleri öğrenmiş olacak. Hatta kapısına asacağınız adının harflerini koca koca kağıtlara yazıp, boyayıp, kesip yapıştırabilirsiniz.
Sayıları öğreniyoruz
İki yaşındaki bir çocuk 10’a kadar sayıları öğrenebilir. “Yerde üç tane oyuncak var, tabakta dört patates kaldı. Tabaktaki dört patatesi beş yapmak için bir taneye daha ihtiyaç var” gibi cümlelerle sayıları öğretmeye başlayabilirsiniz. Bunu yaparken parmaklarınızı kullanın, bir süre sonra onun da parmaklarıyla rakamları göstermesini sağlayın. Ona bazı şeyleri ayırt etmeyi de öğretmelisiniz. Gözlem yapma, karşılaştırma, zıtlıkları algılama erken dönem matematiğin temelini oluşturur. Mesela hayvanları tiplerine göre ya da renklerine göre ayırmasını isteyin. “Hangi hayvanların kürkü var? Kedilerin, köpeklerin, tilkilerin… Hangileri çok büyük? Filler, zürafalar, su aygırları…” Ev işi yaparken değişik boyda kaşıkları önüne yığın ve boy boy bunları ayırmalarını isteyebilirsiniz. Çamaşır yıkarken sizin çoraplarınızla kendi çoraplarını ayırması bile onun için yararlı bir bilgi olacak.

Karşıt görüş
“Çocuk yaşının ihtiyaçlarını yapmalı”
Çocuğun çok erken yaşlarında okuma yazma öğrenmesinin gerekmediğini düşünen uzmanlar da var. Pedagog Nesrin Dosdoğru bu konuda velileri uyarıyor. Dosdoğru, “Bence erken çocukluk döneminde harflerin öğretilmesi çocuğun ihtiyacı değil. Asıl olan, çocuğun duygusal ve davranışsal gelişimini, otonomisini kazanabilmek, istek veya ihtiyacını
belirlemek, belirlenen ihtiyacı karşılayana kadar dikkatini bu konuya verebilmesi, ihtiyacı karşılamış olmanın başarı ve memnuniyet duygularını hissedebilmek. Anlamadan okumak yüzeysel bir etkinlik olarak kalır. Ben merkezli dönemini yaşayan bir çocuğun ihtiyacı gruba uyum ve grupla beraber öğrenebilmek, becerilerinin gelişimidir. Bu basamak yok
sayıldığı zaman sıklıkla ‘aslında biliyor ama yapmıyor’ durumundaki çocukla karşılaşabiliriz. Yeni yürümeye başlayan çocuk parka, yuvaya, spora ve sanata ihtiyaç duyar” diyor.