Yapacak çok şey var...

Bir ay aradan sonra yaz tatilinde belki sahilde ayaklarını uzatırken ya da iş yerinde kısa bir molada buluştuk. Tatil hatırına tam da şu anda kulağına hangi müzik geliyorsa bizim olsun (umarım anlamlı sözlere sahiptir ki eğer bir sahil kulübündeysen pek şansım yok sanırım ama kendi müzik albümünü dinliyorsan dinlediğin kesinlikle bizim olsun.)

Ceyda Düvenci

Ceyda Düvenci


Yapacak çok şey var...

Ohhh hava mis her tarafta tatil kokusu. Kışlıkların ağırlığından kurtulduk.

Tüm yıl bu ayları iple çekmiyor muyuz? Temmuz, ağustos gelse de tatil yapsak diye en daraldığımız anlarda bu günlerin hayaliyle geçmiyor mu yıl? O zaman hoş geldi temmuz.

Yapacak çok şey var. Gezilebilecek her keseye uygun tatiller ve açık havada birbirinden keyifli konser seçenekleri, festivaller ve tabii ki bizi oturduğumuz yerde gezdirecek, başka başka dünyalara götürecek ya da içimize yolculuğa çıkartacak yaz kitapları.

Biz temmuzu beklemeden, haziran ortası soluğu Kaz Dağları’nda aldık. Yazlığımızı çok seviyoruz. Tam çocukluğumuzdaki gibi buralar. Köy pazarından alışveriş yapıp, bisikletle bakkala gidip, komşular arası pişirdiklerimizi dağıtarak, bol bol yüzerek, erken uyanıp erken uyuyarak, kalan zamanlarda mobilyaları boyayarak, kitap okuyarak, çocuklarla oynayarak geçiyor tatil burada. Yani anlayacağın; yaşasın köy hayatı!

Yaz kitaplarına gelince, bu sene çocuk gelişimine kafayı fazlasıyla taktığım için yine bununla ilgili tanışmadığım ve merak ettiğim yazarların kitaplarından bir liste oluşturdum kendime. Yılın başında AÖF Çocuk Gelişimi Bölümü’ne yazılıp bu seneyi pas geçmek zorunda kalmış olsam da okumaktan vazgeçmiyorum. Her öğrendiğim yeni bilgi anneliğimi, çocuklarımla ve eşimle olan ilişkimi değiştiriyor gerçekten.

Hep söylerim her çocuk bir okul. Anne ve baba her çocuğunda ayrı annelik ve babalık yaşıyor. Okudukça gelişiyorsun ve yaşadıklarını anlamlandırdıkça tavrın farklı oluyor, süreç de farklı ilerliyor. Bu yazımda sizi yeni tanıştığım ve kitaplarıyla beni çok etkileyen bir psikoterapistle tanıştırmak istiyorum, ki anne olmasan da tüm kitaplarını okumalısın diye düşünüyorum. Çünkü bence psikolojinin temeli çocuklar ve onların dünyasını tanımak ve anlamak demek, büyüsek de yaralarımızla taşıdığımız tüm çocukluğumuzu anlamak ve ilişkilerimizi daha özenli kurmak demek.

Kahramanımızın adı, Isabelle Filliozat. Bence şahane bir psikoterapist. İki kitabını okudum, diğer kitaplarını da aldım sırada bekliyorlar.

Çocuğun Duygusal Dünyası ve Kalp Zekası.
İki kitap da beni kendime getirdi. Kocaman bir nefes aldırttı ve çok rahatlattı. Şimdi okurken altını çizdiğim bazı bölümleri buradan seninle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle kitap çocuğunla yaşadığın neredeyse her durumda kendine soracağın yedi soru ile başlıyor ki bence hayatın tüm kriz anlarında bu soruları kendimize sorup hareket edebilsek inanılmaz olur. Bölüm bölüm bu soruları neden kendine sorman gerektiğini açıklıyor. Sorular şunlar;

1. Ne yaşadı?
2. Ne söylüyor?
3. Ona nasıl bir mesaj iletmek istiyorum?
4. Bunu neden söylüyorum?
5. Benim ihtiyaçlarım ve çocuğumun ihtiyaçları arasında rekabet mi var?
6. Benim için hangisi daha değerli?
7. Amacım ne?

Aslında sadece başlıkları okumak bile insanın kafasında yeni fikirler oluşmasını sağlıyor ama detayları okuduğunda da çok etkileniyor ve ‘ben ne yanlış hamleler yapmışım?’ diyorsun. Yazar da bunu duymuş gibi satırlarında sana cevap veriyor; evet yanlış yapacaksın, hatasız olamazsın. Sinirleneceksin, çocukluk yaraların kaşınınca tepki verdin, vereceksin. Hatasız olmaya çalışma, mükemmel olunmaz ve zaten çocuğun tam olarak bunu deneyimlemeli çünkü onun ihtiyacı olan hatalarıyla sevabıyla yanlışıyla doğrusuyla sensin. O hepsini ayırt eder.

Ve yine en sevdiğim bölümlerden biri de, çocuğa her duygusunu tanımlayıp yaşamasına izin vermenin önemini duygu duygu açıklayarak anlatması oldu. Duygusunu engellediğimizde neler yaşadığını, neleri bastırdığını açıklayan bölümler inanılmaz.

Bir bölümü daha paylaşmadan geçemiyorum ki o da çocuğun hissettiklerine eşlik etme aşamaları;
• Hissettiği duyguya saygı duymak.  ‘Çocuk o, ne hissedecek?’ dediğimiz anların çokluğunu fark ettim.

• Dinlemek. Bunu ne kadar az yapabildiğimizi, bölümü okurken fark ettim.

• Kabul etmek ve anlamak. Hayatın genelinde en ihtiyacımız olan şey olduğunu düşünüyorum. Sadece çocuklarımız için değil herkes için.

• ‘Ben de..’ demek! Karşımızdaki ile aynı şeyleri yaşadığımızı anlatmak ya da itiraf edebilmek çok rahatlatıcı olabilir sanki.

• Enerjisini boşaltmasına yardım etmek.

• İhtiyaç duyduğu bilgileri vermek.

• Korkusuna karşı farklı cevaplar hazırlatmak. Korkuya makul çözüm yollar üretmek sanki bize de yardımcı olur gibi geldi...

Ve son olarak iki konu başlığını da aktarmak isterim ki bunlar da etrafta özellikle büyüklerden çokça duyduğumuz eleştiriye bir cevap niteliğinde; ‘Her istediği olursa ya şımarık olur ya da seni hep kullanır...’

Ne çok duyduk bu cümleyi değil mi?
Kitaba göre böyle bir şey imkansız çünkü zaten çocuğunuzun her istediğini yapmıyorsunuz; sadece onu dinlemeye özen gösterip, duygularını yaşamasına izin verip, hayatında yolunu oluşturmasına yardımcı oluyorsunuz. Bu yolculukta yapmaması gereken şeyleri zaten yapmamaya ikna olacak. İkincisi çocuklarda düşündüğümüz gibi kullanma güdüsünün olmadığını o kadar güzel anlatıyor ki. Yani güzel arkadaşım, o tamamen anneannelerimizin hüsnü kuruntusu. Çocuklara karşı cepheymiş gibi davranmanın ya da ‘aman beni kullanmasın!’ korkusuyla yaşamanın ne kadar boş ve gereksiz olduğunu bir kez daha anladım Isabelle sayesinde sağolsun.

Anne-babaları ilgilendiren son önemli bir detay daha; sandığımız gibi hep aynı sözleri sarf etmek ve her konuda iş birliği yapmak ya da bizim tabirimizle ‘ağzımız hep bir olsun’ durumu ne kadar gereksizmiş sana anlatamam. Isabelle aksine şunu iddia ediyor ki; kimsen o ol ve sana yaşadığınız bir durum doğru gelmiyorsa nazikçe çocuğunun önünde savunmaya devam et, ama bunu kavgaya dönüştürme, tatlı bir tartışma ile konuyu eşinle çocuğunun yanında çözümle. Bu sayede çocuğun farklı fikirlere sahip insanlar birbirine saygı gösterebilir, uzlaşabilir ve birbirini olduğu gibi kabul edip sevebilir diyebilsin. Bu gerçeklik onu da çok özgürleştirecektir...

‘Vay anasını vay’ dediğim bu şahane insan ve kitaplarını takdim etmekten keyif duyarım...

İşte şimdi bu satırları okuyup gerçekten düşündükten sonra, çocuğun olsa da olmasa da ilişkilerinde sen eski sen olmayacaksın. Ben iki kitap bittikten sonra gerçekten başka bakmaya ve başka davranmaya başladım. Eskiden Melisa ağladığında -ki ağlamak bizim için gülmek kadar normaldir, ağlayanı susturmayız aksine rahatlamasına izin veririz, buna rağmen ağlaması uzun sürdüğünde -boğazım düğümlenirdi ve onu susturma isteğimi zor zapt ettiğim anlarım olurdu. Bu kitaplardan sonra kriz anlarını daha kolay ve anlayarak atlatıyorum. Sana daha yüzlerce örnek verebilirim ama istiyorum ki bunu keşfetmek senin bu yaz eğlencelerinden biri olsun.

Şahane bir tatil olsun. Her gün seni daha huzurlu günlere götürsün. Aşkını doya doya yaşa. Tüm duygularına sahip çık...

Sevgiyle...

Etkinliklere doyamadığımız bir ay sanırım. Her gece dışarıda mıyız neyiz?
• İKSV Caz Festivali 17 Temmuz’a kadar devam ediyor. Kaçırma derim!

• Babamın da (İsmail Düvenci) rol aldığı Selami Şahin eserlerinden oluşan şahane müzikal ‘Seninle Başım Dertte’ 20-21 Temmuz’da, KüçükÇiftlik Park’ta.

• 27-28 Temmuz Uniq Açıkhava’da Parkfest yine şahane programı ile göz dolduruyor. Birbirinden farklı tasarımcıların ve butik dükkanların yer alacağı ‘Pazar’ alanının yanı sıra, yeme-içme alanları ve birçok alternatif etkinlik ile müzik festivalinden çok daha fazlasını sunuyor. Parkfest, bugüne kadar alışılagelmiş standartların bir adım daha ötesinde olmayı ve kesintisiz eğlenceyi vadediyor.

• Dünyaca ünlü indie/folk ikilisi Angus&Julia Stone 11 Temmuz’da Zorlu PSM’de. En en sevdiklerim, mutlaka bilet bak derim.

• Uniq Açık Hava Film Festivali, 5 Haziran’da başladı, 11 Eylül’e kadar devam ediyor. 10 Temmuz’da ödüle doymayan, kitabına bayıldığım Daha filmi gösterimde. Bence kaçmaz.

• 12-31 Temmuz arası Harbiye Açık Hava Konserleri başlıyor. Rumeli Hisarı’nın tadı hep başka kalacak olsa da en sevdiğim açık hava konser mekanı Harbiye ve eminim yine harika konserler bizi bekliyor olacak.

Melimelek Temmuz olumlaması:
Aynada güzel yüzüme her baktığımda ‘ne kadar şanslısın’ diyorum kendime hayatın tüm deneyimleri iyiliğim için.
Biliyorum.
İyi ki varım!