Uçakta anne olmak

ve sonrası...

Pınar Mermer

Pınar Mermer


Uçakta anne olmak
Ebeveyn olmadan önce ebeveynlik hakkında ne düşünürdünüz? Ebeveyn olduktan sonra birçok konuda düşünceniz değişti mi? Benim öyle oldu. Her ne kadar bu konuda yazıp çizsem, eğitimimin büyük bölümü ebeveynlik ve çocuk terapisi üzerine olsa da anne olmak ebeveynliğe bakış açımı değiştirdi ve değiştirmeye devam ediyor.

Uçak yolculukları misal... Son derece yorgun olduğum, bir an önce gitmek istediğim yere varmak ve bu arada biraz şekerleme yaparak gideceğim yerde uyacağım program için enerji toplamak istediğim yolculuklar… “Uçakta bebek vardı uyuyamadım” derken kızmış tarafımın sesi duyulurdu dışarıdan. Anne olduktan sonra öğrendim kalkışta ve inişte kulakları ağrıyan bebeklerin can havliyle çığlık attıklarını… O havasız ve küçücük ortamda, kalabalıkta, şaşkınlık ve yorgunluk sebebiyle bile ağlayabileceklerini biliyordum tabii. Ama bilmek yetmiyor. Yaşamak da gerekiyor bazen; içinizdeki şefkatli anlayışlı yerden empati kurabilmek için. Ne zaman huysuzluk yapan bir çocuk görsem, bir ihtiyacının karşılanmadığını veya bir şeylerin ona fazla geldiğini düşünürüm. Ne zaman ki psikolog ve anne şapkalarımı bir kenara koyup kızmaya başlayacak olsam o zaman da şu hikayeyi aklıma getiririm: Bir baba çocuğuyla uçak yolculuğu yapıyor. Çocuk bağırıyor, ağlıyor huysuzluk yapıyor. Baba ise anlayışla ona yardımcı olmaya çalışıyor. Uçaktakiler dayanamayıp babaya, “Çocuğunuzu susturun artık” dediğinde baba şu cevabı veriyor: “Annesini yeni kaybettik, cenazeden dönüyoruz. O yüzden böyle davranıyor.” Bu hikayecik aklıma geldikçe, birbirimizin neler yaşadığı hakkında hiçbir fikrimiz olmadan yaptığımız yargılamaları düşünüyorum. Sanıyorum çok az insan, çocuğu uçakta veya restoranda diğerlerini rahatsız ederken bu konuda umursamaz davranır. Ne zaman böyle ortamlarda zorlanan bir çocuk görsem, karşısında da çoğu zaman mahcup, yorgun ne yapacağını bilmez ebeveynler görüyorum. Geçenlerde yaptığımız İstanbulBodrum uçuşu sırasında gıda zehirlenmesi belirtileri göstermeye başlamıştım. Başım dönüyor, midem bulanıyordu ve ateşim çıkmıştı. Bu sırada emzirmem gereken iki aylık oğlum ile ilgi bekleyen üç yaşındaki oğlum da yanımdaydı. Bebeğim huysuzlanıyor, ağlıyor, ben ise emzirirken bayılacak gibi hissediyordum. Uçak kapılar kapandıktan sonra tam bir buçuk saat rötar yaptı. Yakın koltuklarda büyük oğlum Uzay yaşlarında ikizler vardı. Kalkışta ve yolculuk boyunca seslerini sonuna kadar kullanarak çığlık attılar ve ağladılar. Anne ve yardımcılarının çaresiz çabalarını duyuyordum. Onlar bağırdıkça ateşten hassaslaşmış kulaklarım acıyor, uykuya dalmak üzere olan bebeğim uyanıp ağlamaya başlıyordu. Öyle bir an geldi ki hep beraber gülmeye başladık. Başka yolunu bulamamıştık baş etmenin. Ebeveyn olunca anladım. Her şey anne-babanın elinde değildir; bir. Çocuklar şımarıklıktan ağlamaz; iki. Bazen bir şey yapamazsınız, sadece geçmesini beklersiniz; üç.

Dünyamız çocuklar için çok karmaşık

Hepimizin çocuklarla yaşamaya alışması gerekiyor. Dünya yetişkinler için tasarlanmış ve her şey çocuklar için öyle büyük ve karmaşık ki… Onların bizim kalabalık ve karmaşık hayatlarımıza kusursuzca uyum göstermesini beklemek haksızlık   değil mi? Ebeveynler açısından bakalım bir de. Çocuklara göre tasarlanmamış ortamları onlara göre düzenlemeye çalışırken, yalnız ebeveynlik yapmaya çalışırken, bir de eleştiren gözler üstlerine dikilmişken yaşadıkları stresi düşünelim. Bu kadar çok işi yalnız yapmak yeterince zorken bir de eleştiri alma kaygısıyla gerilmek bize haksızlık değil mi? Malum yaz aylarına başlangıç yaptık. Uçaklarda, restoranlarda, plajlarda çocuklarımızla bir arada olacağız. Çalışan anne-babalar, yetişkinlerle iç içe oldukları steril ortamlardan, çocuklarla bu kadar uzun süre yan yana oldukları ortamlara geçiş yapmanın şaşkınlığını yaşayacaklar. Size yolculuklarda ve tatilde işinizi kolaylaştıracak, belki biraz içinizi rahatlatacak birkaç önerim olacak. Gidilecek yer, uyulacak program hakkında kaç yaşında olursa olsun basit cümlelerle çocuğunuzu bilgilendirin. Bilgilendirmeye birkaç gün önce başlayın ki değişikliği sindirecek zamanı olsun. Seyahatler ne kadar heyecanlı olursa olsun, büyük değişikliklerdir ve rutinin dışına çıkmak çocukları endişelendirir. Bu nedenle durumu hikayeleştirmek, önceden yaşanan benzer deneyimleri hikaye gibi anlatmak onu rahatlatacaktır. Yanınıza mutlaka çocuğunuzun sevdiği birkaç oyuncak ve kitap alın. Eğer unuttuysanız çevreyi izlemek, kelime oyunu uydurmak, etraftaki pet şişe, dergi, kağıt gibi malzemelerle oyunlar yaratmak bekleme zamanlarını eğlenceli hale getirecektir. Seyahat zamanlarınızı mümkün olduğunca uyku saatine denk getirmemeye çalışın. Birçok çocuk uyku saatine yakın aşırı hareketlenir. Uyku saati geçince, yorgunluk dürtüselliği artırır ve çocuğunuz kuralları ihlal etmeye yatkın olur. Birlikte yolculuk rutinlerinin üstünden geçtiğiniz bir şarkınız olsun. Müzik her zaman düz cümlelerden daha etkilidir. Çocuğunuzla ten temasını sıklaştırın. Sakin bir sarılma onları dengeler ve güvende hissettirir. Su içirin ancak tuvalet konusunda dikkatli olun, kazalar yaşanabilir. Neyse ki yanınızda yedek giysileriniz var. Var, değil mi? Çocuğunuza sıraya girmek, beklemek gibi kavramları oyunla öğretmenin tam zamanı! Krizleri fırsatlara çevirmekte ebeveynlerin üstüne yoktur! Tatilde çocuğunuzu olabildiğince serbest bırakabileceğiniz alanları seçin. Evin içinde sıkışıp kalmaya alışmış çocuk önce ne yapacağını şaşırır ancak kısa sürede uyum sağlar. Gün içinde plajda, çimlerde, denizde yorulan çocuğunuz akşam pusette sızdığında, belki sizin de eşiniz, arkadaşlarınız veya kendinizle baş başa kalma saatleriniz başlar. Tatilde çocuğunuzun yemek düzeniyle ilgili biraz daha rahat olmanız, sonrasında çocuğunuzun ev yaşamına uyum sağlamasını zorlaştırabilir. Ancak yine de kendi rahatınız açısından biraz serbest bırakmayı deneyebilirsiniz. Kim bilir belki de bu serbestlik çocuğunuza iyi gelir ve yemek konusundaki baskı ortadan kalkınca daha rahat yemek yemeye başlar. Çocuğunuz sizin dilediğiniz gibi eğlenmek istemeyebilir. Tüm yıl yüzme dersi almış çocuk, tatilde denize girmek istemeyip kumda harikalar yaratabilir. Onu rahat bırakın. Bu onun da tatili. Her ne kadar yemek konusunda biraz daha serbest davranabilirsiniz desem de, abur cubur konusunda dikkat etmenizi öneririm. Şekerli yiyecekleri fazla tüketen çocukların çok hareketli olabileceğini ve fazlaca huysuz davranabileceğini unutmayın. Tatili ilişkinin tamiri, birbirinizi tanıdığınız zamanlar olarak görürseniz olayları farklı yorumlarsınız. Ancak tatili her şeyin mükemmel olması gereken, çok eğlendiğiniz zamanlar olarak hayal ederseniz, hayal kırıklığı yaşama ihtimaliniz yüksek olur. Çoğu ebeveyn çocukla çıktığı tatilden sonra tekrar tatil ihtiyacı duyduğunu söyler. Neden olmasın? Bir tatil çocukla, diğeri çocuksuz planlanabilir. Ancak bunu söyleyen ebeveynlerin büyük kısmı hijyen konusunda aşırı titiz, çocukların başlarına bir şey gelmesinden aşırı endişe eden, tatil boyunca onu korumak adına çocuğun peşinde koşan ebeveynler olduklarını da kabul ederler. Belki biraz yavaşlamanın, sakinleşmenin, kontrolü elde tutmanın olacakları engellemediğini kabul etmenin zamanı gelmiştir? Ne dersiniz?