Üçüncü ebeveyn

Çocuk anne-babası arasındaki iletişimi izler, onların birbirlerine davranışlarını gözlemler ve içselleştirir.

Pınar Mermer

Pınar Mermer


Üçüncü ebeveyn

Psikologlar ve terapistler eğitim sürecini bitirdikten sonra bile ‘süpervizör’ adını verdiğimiz meslekte deneyimli eğitimcilerden eğitim almaya devam ederler. Benim de birçok süpervizörüm oldu ve ben de süpervizör olacak kadar deneyim biriktirdiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Kişisel hayatımda çok önemli yeri olan Prof. Byron Norton, hem bir süpervizör hem de çocuk terapisi ve ebeveynlik konusunda dünyayı öğrendiğim özel bir insan.

Türkiye’de verdiği eğitimlerde anlattıkları yıllarca konuşuldu. Sizlerin de sosyal medyada, köşe yazılarında veya eğitimlerde sık karşılaştığınız bazı cümleler Byron’ın bize hediye ettikleri.

Bu yazıda üstünde durmak istediğim hepimizin kulağına küpe olan şu cümleleri : “Bir çocuğun üç ebeveyni vardır. Annesi, babası ve anne-babası arasındaki ilişki”

Ne kadar çarpıcı bir iddia değil mi?

Bu cümleyi duyunca aklımdan hızlı bir tren gibi düşünceler geçti.

“İyi bir babadır ama çocuklarına gösterdiği ilgiyi sevgiyi bana göstermez. Çocukların yanında beni aşağılar, hakaret eder.”

“Anneleriyle aramız iyi değil. Evin içinde iki yabancı gibiyiz ancak bunu çocuklara asla yansıtmayız.”

“Boşanmak istiyoruz ancak çocuklar etkilenir diye aynı evde kavga gürültü devam ediyoruz.”

Bu ifadeleri çoğumuz normalleştirmiş durumdayız. Birçok ailede süregelen eş problemlerinin çocukları etkilemeyeceği konusunda yanlış bir inancımız var. Ya da durumu içinden çıkılmaz buluyor, çocukların etkilenmediğine inanmak istiyoruz.

Oysa çocuklar, yakın ilişkilerin nasıl yürüdüğünü, ilk yakın ilişki kurdukları insanlardan öğrenirler. Bu kişiler de genelde anne-babadır. Çocuk anne-babası arasındaki iletişimi izler, onların birbirlerine davranışlarını gözlemler ve içselleştirir.

Bebek duyguları sünger gibi emer
Gözlemler bebek doğar doğmaz başlar. ‘Bebeğin aklı ermez’ düşüncesini artık bir kenara koymanın vakti geldi. Onlar, taklit yoluyla öğrenmede dünyanın en iyi öğrencileri olabilirler! Hele ki hissetme, etrafta olan biteni kavrayamasa bile duygusunu bir sünger gibi emme konusunda birinciliği kimseye kaptırmazlar.

Çünkü varlıkları bize bağlı. Anne-baba veya bakımveren kişiler maddi manevi iyi olurlarsa ona bakabilecek, istek ve ihtiyaçlarını karşılayabilecekler ve bebek hayatta kalabilecektir.

Annesinin gözbebeğinden kendini gören bebek, annesinin onun için hissettiklerini okumaya çalışır.

Anne, iyi ol!
Anne, babayla yine tartışmış. Kendisini bu birliktelik içinde yalnız, öfkeli, çaresiz, yorgun, değersiz hissediyor. Anne bebeğine bakıyor. Bir anlık bir sıcaklık kaplasa da içini, uzaklara bakıp derin düşüncelere dalıyor. Bebek, bebek dilinde düşünüyor. Babayla yaşadığı sıkıntının anneyi böyle yaptığını bilmiyor. Diyor ki, “Annem bana bakmıyor. Beni seviyor mu acaba? Seviyorsa neden uzaklara bakıyor? Neden ben ona gülücükler attığımda tepki vermiyor? Beni istemiyor galiba.”

Bebek dilinde tepkiler geliştiriyor. Annesinin yüz ifadesini taklit ediyor. Bebek üzgün, yorgun yüzlü... Ağlıyor ilgi çekebilmek için. Annesine yapışıyor iyi olduğundan emin olabilmek için. Annesi iyi olsun, onu bırakmasın.

Peki baba?
Yukarıdaki hikayede anne yerine babayı da koyabiliriz. Bebekler yeterince kaliteli zaman geçirdikleri babalarına da bağlanırlar. Bebeklerin birden çok kişiye bağlanma kapasiteleri var. Babanın duyguları, beden dili, anneye ve bebeğe davranışları da gözlemde.

Duygular bulaşıcıdır. Bir aile evinde negatif bir atmosfer varsa bu evde içen içmeyen herkesin üstüne sinen sigara kokusu gibidir. Bebeğin de üstüne siner.

Zehirli bir atmosfer herkesin sağlığı açısından zararlı değil mi?

Görmezden gelmek, çocukları etkilemeyeceğini ummak yerine, problemlerin çözümü için harekete geçmek gerek. Alacağınız bireysel, çift veya aile terapisi sizin bugünkü hayat kalitenizi arttıracağı gibi ileride çocuklarınızın sağlıklı birer yetişkin olmasına da katkı sağlayacaktır.