Bir gerçek yaşam hikayesi

Yanından geçip giderken hayatta kalma pahasına neler yaşamış olabileceğini aklımızdan bile geçirmediğimiz sayısız kadından biri... Sayfalara sığamayacak kadar çok acının ardından dokuz yıl Mor Çatı Kadın Sığınağı Dayanışma Vakfı’nda çalışan Firuze Güzel, bugün ekonomik özgürlüğüne kavuşmuş bir kahraman.

Bir gerçek yaşam hikayesi

Her şeyin dönüm noktası
“Başka bir hayat başladı bizim için. Kardeşim Ankara’da oturduğumuz semtteki bir yetiştirme yurdundaydı. 5-6 yaşlarındaydı ve devamlı kaçmak istiyordu” diyerek sürdürüyor sözlerini Firuze Güzel. Kendisi de ergenlik döneminin başlarında o sıralar, 15 yaşında. Kardeşinin eve her gelişi üvey annesi ile babası arasında kavgalara neden oluyor. Evliliği o güne kadar aklına bile getirmeyen hatta flört etmenin ne demek olduğunu bile bilmeyen Firuze evlenmeye karar veriyor, çünkü evlilik onun için bir kurtuluş! Okumaya çok meraklı, Türk klasiklerini, dünya klasiklerini yalayıp yutuyor. Üniversitede okumak istiyor ama hayatın onun için farklı planları var. Bir gün akrabalarından birine gittiğinde tesadüfen sonraları kaynanası olacak kişiyle tanışıyor. Oğlu 22 yaşında, bakanlıkta çalışan çapkın bir genç ama Firuze ile evlenirse hem düzenli bir hayatı olacak hem de evde kendisine yardımcı olacak bir kadın bulunacak. Firuze Güzel, üniversiteye gidebileceği de söylenince bir şekilde ikna oluyor evlenmeye. Babası ve üvey annesi karşı çıkıyor evlenmesine ama o kararlı. Babasının izniyle evleniyor küçük kardeşinin yetiştirme yurdundan alınmasını şart koşarak. Kısa süre sonra kendisine yapılan vaatlerin gerçekleşmeyeceğini anlıyor. Romanlarda okuduğu evlilik hayatıyla gerçek hayat hiç de aynı değil. O şefkat arıyor, cinsellik gözünü korkutuyor... Oysa daha küçücük bir çocuk olmasına rağmen ondan beklenenler var! Eşi askerdeyken ilk çocuğuna hamile kalıyor. 12 Eylül dönemi… Derken kavgalar, dayaklar… İlk oğlu doğuyor… Ekonomik sıkıntılar… Kömür yok, kaloriferler yanmıyor, oğlu zatürre… Onunsa özgürlüğü yok, evinin anahtarına bile sahip değil. Yanında biri olmadan dışarıya çıkması yasak! İlk kez evden ayrılmak istiyor ama büyükler giriyor araya, dönüyor evine. Olmuyor… Kardeşlerini görmesi bile suç. Bu arada kaynana dayağı. Elinde babasından kalan silahıyla kocasından gelen ölüm tehditleri… Bir dayak sonrası kesin olarak ayrılmaya karar veriyor. Çocuğuyla vedalaşıp evi terk ediyor, avukat tutuyor ve kocası ne yapıp edip yine kandırıyor onu. Sonrası süren dayaklar, şiddetin getirdiği pişmanlıklar… Gel-gitler… Ve büyük hata; ikinci çocuğuna hamile... Parasızlık… Zehir zemberek bir hayat. Bir kez daha karar verdiğinde ayrılmaya; doğrudan satış sistemiyle para kazanmaya da başlıyor. Tuttuğu avukat tesadüfen kadın hareketinden. Yine ölüm tehditleri, hakaretler… Kardeşini arıyor, polisi aramaktan korkuyor ve kardeşinin önerisiyle Mor Çatı Kadın Sığınağı Dayanışma Vakfı’nı arıyor.


“Çok sakin bir ses vardı karşımda. Benim için büyük bir deneyimdi o, sonraki dönemlerde o ses ben oldum vakıfta. Onların elinde sihirli değnekler yoktu sandığım gibi ama beni desteklediler, güç verdiler. Yasaları anlattılar, psikolojik destek verdiler. Bunun bana çok faydası oldu. Kardeşim beni destekliyordu, işim vardı, bir kadın örgütü yanımdaydı ve psikolojik destek alıyordum.” O sıralar bir sığınak açmayı planlayan vakıf onun için yeni bir dönemin başlangıcı oluyor. Sığınakta çalışma teklifi gelince ikna oluyor, çünkü hem doğrudan satış yöntemiyle evden satış yapacak hem de Mor Çatı Kadın Sığınağı Dayanışma Vakfı’nda çalışıp para kazanacak, başka kadınlarla dayanışma yapacak. “Çok iyi geldi bana” diyor. Avukat tutmasına rağmen eşini ikna ediyor anlaşmalı boşanmak için ve ne nafaka ne de tazminat talep ediyor. Eşini ikna edip boşandığındaysa sene 2005! Büyük oğlu 24, küçük oğlu 21 yaşında! O dönemde vakıftan arkadaşlarından ve kardeşlerinden büyük destek görüyor. “Boşandığım gün üzerinde üç tane taşı olan bir yüzük aldım, artık iki oğlum ve ben vardık çünkü ve hayatıma devam ettim...”

Tabii boşanma da eski kocayı yıldırmıyor, aynı tehditler ve şiddet devam ediyor. Hatta bir gün Güzel’in yaşadığı yeri buluyor, evdeki her şeyi kırıp döküyor. O güne kadar eski kocasına uzaklaştırma kararı koydurmayan Güzel, polise başvuruyor ve darp raporu alıyor. Gerisini o anlatıyor: “Bu raporları aldım almasına ama karakolda ve hastanede nasıl duyarsız olduklarını birebir kendim yaşadım. Raporda yazan ‘Darp gördüğünü iddia etmiştir’ ibaresi çok ağırıma gitti. Ne röntgen çekildi ne MR. Sadece yüzeysel bir muayene. Oysa kadının beyanı esastır, yani şu anki yasaya göre öyle. Mor Çatı Kadın Sığınağı Dayanışma Vakfı’ndaki şahane avukat arkadaşım bir dilekçe yazdı ve uzaklaştırma süreci başladı. ‘Bu gerekliymiş demek ki’ dedim o yıllarda, çünkü anlaşmalı boşandığım ve yaşadığım onca şiddete rağmen herhangi bir suç duyurusunda ya da şikayette bulunmadığım için adam yine aynı şekilde davranacağımı düşünmüştü.”

Şimdi Güzel’in beyninde çok ender görülen bir hastalık var; başına aldığı ağır darbeler sonucu oluşmuş damar yumağı, beyin kanaması riskini artırıyor. Mor Çatı Kadın Sığınağı Dayanışma Vakfı’ndaki dostlarının desteğiyle bulduğu doktor, kapalı bir ameliyat uygulamış. Neyse ki şimdi her şey kontrol altında... Firuze Güzel, yıllar sonra yeniden kontrolünü eline aldığı hayatında artık ayakları üzerinde duran bir kadın. Eğer sizin de hikayenizde fiziksel ya da psikolojik şiddet varsa ve bu satırları okuyorsanız susmayın, geçer diye beklemeyin, aile içi şiddete karşı çıkın, yasal haklarınızı arayın. Benzer şeyler yaşıyor ya da yaşayan birini tanıyorsanız harekete geçin! Sizi dinleyecek ve destek olacak birileri mutlaka var. Hayatınız ellerinizden su gibi akıp gitmesin...Yazı: Gülru İncu

Okuyacağınız satırlar peşini bırakmayan geçmişi yok saymak yerine hayatını yeniden ele alıp şekillendiren, içindeki gücü keşfeden ve bir daha da o gücün kaçıp gitmesine izin vermeyen bir kadının hikayesi. Firuze Güzel içimizden bir kadın. Bu toplumda kadın olmanın ne demek olduğunu acı deneyimlerle öğrenen ve belki de yanından geçip giderken hayatta kalma pahasına neler yaşamış olabileceğini aklımızdan bile geçirmediğimiz sayısız kadından biri.

“Annemle babamın evliliği sıkıntılıydı” diye söze başlıyor Firuze Güzel. “Birçok kez ayrıldılar, birleştiler. Annemin her ayrılığı sorun oldu ve sorunlar her zaman ona dayatıldı. Sıkıntılı bir çocukluk yaşadık: Babamın askerlikten ayrıldıktan sonra ticarete atılması, babasından kalan mülkleri satıp parayı batırması, alkol ve gece hayatına düşkünlüğü, çapkınlığı, annemle kavgaları. Annem babamı deli gibi seviyordu aslında...” diyor.

70’li yıllar… 30’lu yaşlarını süren annesinin sağlığı bozuluyor ve doğum yapması sakıncalı olan annesi yine de dördüncü çocuğunu doğurmak istiyor ve altı aylık hamileyken yaşamını yitiriyor. Ve Firuze Güzel’in yaşamı annesinin ölümüyle kökten değişiyor. O yıllarda kendisi de genç bir erkek olan babası, eşinin ölümünden sonra alkole veriyor kendisini... Aslında kendini suçluyor karısının ölümünden. İki yıl sonra hem üç çocuğuna bakmanın zorlukları hem de çevrenin de baskısıyla ikinci kez evleniyor; bir Anadolu kasabasında yaşayan, boşanmış ve çocuklarını da kocasının yanında bırakmak zorunda kalan bir kadınla... 13 yaşındaki Firuze Güzel, annesinin ölümüne alışmaya çalışırken bir yandan da üvey anne gerçeğiyle yüz yüze geliyor. “O yıllarda büyük bir öfke duyuyordum ona, o da öfkeliydi aslında, çünkü kendi çocuklarını bırakıp başka birinin çocuklarına annelik etmek zorunda kalmıştı. O da kandırılmıştı, birimizin yatılı okula, birimizin askeri okula, birimizin de çocuk yetiştirme yurduna gideceğimiz söylenmişti ona. Yatılı okula gitmeyi reddettim, kardeşim askeri okulu kazanamadı ama en küçük kardeşimi yetiştirme yurduna verdiler.”