Endişeliyiz! Eğitim sistemi nereye gidiyor?

15 yaşında liseli bir ergen annesiyim. Ömrümün yarısından fazlasını tam 26 yılı eğitim haberleri hazırlayarak geçirdim. Bu süre içinde binlerce ailenin ve özellikle annenin, çocuğunun eğitimi ile ilgili kaygılarına, koşuşturmalarına, varını yoğunu harcayıp iyi bir okula, dershaneye göndermesine tanıklık ettim. Türkiye ve dünyada birçok okul ve üniversiteyi yakından tanıma, gezme imkanım oldu. Ama oğlum altı yaşına gelince ben de bir anne olarak yıllarca bana sorulan soruyu bu kez kendime sordum; “En iyi okul hangisidir?”

Endişeliyiz! Eğitim sistemi nereye gidiyor?

Yazı: Nuran Çakmakçı

Daha önce gazeteci olarak gezdiğim okulları, bu kez anne olarak irdeledim. Sonunda birine karar verdim. Bana yazan, telefon açan annelerin kaygılarını bu kez daha iyi anladım. Ona uygun okulu bulmak için 20’ye yakın okulu gezdim, sonunda birine karar verdim. Özetle söyleyebilirim ki: Parayla pulla eğitim sorunu çözülmüyor. Bitmez, tükenmez sorunlar yumağı yaşıyor insan bu süreçte. Anaokulu, ilkokul ve ortaokulun ardından sıra önceki yıl liseye geçişe geldi. İşte o zaman da diğer veliler gibi bende de başladı bir koşturma. Dershane, özel ders, okul koşturmasının ardından yorulan, strese giren bünye ve kabus gibi geçen bir sınavı geride bıraktık. Oğlum şimdi bir Fransız lisesinde. Gittiği okulu şimdi çok seviyor, mutlu da. Bize de sadece ona rehberlik etmek kalıyor.

Tarihi ve başarılı okulların ayrıcalığı zamanla kalkabilir
Bütün meslek hayatım ve anneliğim boyunca birçok tecrübe edindim. Öncelikle şunu söyleyeyim, eğitimle ilgili hayal kurmaktan vazgeçin. Çocuğunuz daha ilkokula başlarken liseyi düşünmeyi bırakın. Çünkü, Türkiye’deki eğitim sisteminin sürekli değişmesi sizin hayallerinizi altüst edebilir. Bakınız bu yıl yapılan ara sınıf nakillerine. İstanbul Lisesi, Kabataş Lisesi gibi okulları yıllarca kazanmak için çalışan, dershane-özel ders-okul arasında sıkışıp Türkiye’nin yüzde birlik dilimine girerek, buralara kayıt yaptıran çocukların yanına şimdi çok düşük puanlı arkadaşları gelebilecek. Yani 490 puanlı öğrenci ile 300 puanlı öğrenci yan yana okuyabilecek. Çünkü, ara sınıf nakilleri ile boş olan kontenjanlara puan sınırlaması kaldırıldı. İş tamamen şansa kaldı. O zaman ne olacak? Zamanla bu okulların pek de ayrıcalığı kalmayacak. Yani hani benim önceki yıl yaptığım gibi sınava odaklı olarak koşturuyorsanız yapmayın. Hayalinizdeki okul bir anda sıradan bir okula dönüşebilir, unutmayın.

Özel okullar gelecek yıl teog’la öğrenci alabilir
Şimdilik bu işte tek sağlam kalan yabancı özel okullar. Onlar da bu seneyi zor atlattı. Çünkü, gelen TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi) ile puanlar allak bullak oldu. Her okul kendi puanını oluşturmak için puan sihirbazı oluşturmak zorunda kaldı. Gece yarılarına kadar kuyruklar oluştu. Her yıl puanlar düşerken, bu yıl puanlar yükseldi. Bu yıl sadece matematik, fen ve teknoloji ile Türkçe test ortalamalarına göre öğrenci aldılar. Ama hem bakanlığın baskısını gördüler hem de yoruldular. Önümüzdeki yıl genel sistem dışına çıkmayacaklar gibi. Yani TEOG ile öğrenci alacak. Bu da Türkçe, matematik, fen ve teknoloji testlerinin yanı sıra, din kültürü, yabancı dil ve inkılap tarihi testlerinin de yapılması demek. Onun için çocuğunuz birinci sınıfta ise her yıl değişen sistem nedeniyle gelecekte şu lisede okusun, buna girsin söylemlerini mümkün oldukça kullanmayın. Çünkü, her yıl karşınıza farklı bir sistem çıkabilir. Her ne çıkarsa çıksın bilin ki bir adım geride kalıyorsunuz.


Çocuğunuzun türkçe altyapısını sağlamlaştırın
Siz iyisi mi altyapıyı sağlamlaştırın. Bu süreçte konuştuğum tüm uzmanlar ‘ne olursa olsun özellikle Türkçe alt yapısını iyi tutun ki, çocuk diğer derslerde de başarılı olsun’ diyor. Sınav zamanında yapılan hataların birçoğunun okuma hatasından, eksik okumadan kaynaklandığını bir kenara not edin. İyi okuyan, Türkçe’ye hakim olan çocukların her zaman ipi önde göğüslediğini unutmayın. Yani okuduğunu anlayanlar matematikte de, fende de başarılı oluyor. Çocuğunuz ortaokuldaysa yapmanız gereken ilk şey bir okuma testi yaptırmak. Bu pek mümkün değilse, yanına bir teyp ya da akıllı telefonunuzun mikrofonundan ses kaydı yaptırıp, birlikte dinlemek. Hangi kelimeleri atladığını, yuttuğunu tespit etmek. Bu konuda söyleyeceğim son söz, hangi yaşta olursa olsun mutlaka ve mutlaka kitap okumasını sağlamak.

Spor, sanat ve kültür başarıları iyi bir liseye girişte etkili olabilir
Biraz karamsar bir tablo çizmiş olabilirim. Ama her şeye hazırlıklı olmakta yarar var. Siz iyisi mi çocuğunuzun altyapısını kuvvetlendirin. Yani her dersi en iyi şekilde öğrenmesini sağlayın. Sistem ne olursa olsun, nasıl değişirse değişsin sonuçta bilgisi sağlamsa, akademik olarak iyiyse, hangi sınav karşısına çıkarsa çıksın aşabilir. Bu arada söylemekte yarar var. Önümüzdeki yıllarda TEOG puanlarına spor, sanat ve kültür başarıları da eklenebilir. Bu ne demek? Çocuğunuzu şimdiden herhangi bir spor dalına, müzik ya da resme yönlendirin. Çünkü, Bakanlığın yaptığı bir çalışmaya göre bir süre sonra sınav puanlarına bu alandaki başarılar ya da çalışmalar da eklenecek. Yani düzenli bir şekilde spor, sanat veya herhangi bir kültürel uğraşı olan öğrenciler desteklenerek, ek puan alacaklar.

Kız çocuklarının eğitimi
Bu yıl ortaokullarda ve liselerde başörtüsünün serbest bırakılmasının ardından görüştüğümüz bakanlık yetkilileri böylece daha fazla sayıda kız çocuğunun okula gönderileceği düşüncesinde. Bakanlık yetkililerinin haklı olup olmadığını zaman gösterecek.
Öte yandan özellikle Türkiye’de Anadolu’da kız çocuğu olmak zor. TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) 2012 ve 2013 yılı verileri incelendiğinde kız çocuk ve genç kızlara yönelik ayrımcılık net bir şekilde ortaya çıkıyor. Düşünüldüğünün aksine, Türkiye’deki çocuk nüfusunun çoğunluğu, ezici olmasa da yüzde 29.7 kıza karşılık yüzde 30.4 erkek oranı ile kız değil, erkek. İlköğretime devam konusunda kız ve erkek çocuklar arasındaki fark kapanmaya başlamış olsa da, hala eşitlenmedi ve bu fark ortaöğretim ve lise düzeyinde daha da büyüyor. Bundan sonra aradaki açık kapanacak mı, artacak mı önümüzdeki yıllarda belli olacak.
Türkiye’deki 220 bin okullaşmamış çocuğun 130 binini kızlar oluşturuyor. TÜİK’in topladığı verilere göre 15-19 yaş arası her dört kız çocuktan biri şiddet, UNESCO verilerine göre ise her 10 kız çocuğundan biri cinsel şiddet mağduru. Çoğunluğunu 5-14 yaş arası kız çocuklarının oluşturduğu, yüzde 34’lük bir kız çocuk grubu ise haftada en az 30 saat çalışıyor; bu rakam çalışma olarak addedilmeyen ev içi-tarımda ücretsiz çalışmayı kapsamıyor. Ücret karşılığında mevsimlik ve kayıt dışı çalışma kız çocuklar arasında erkeklere kıyasla iki kat daha yaygın. Erkek çocuklara oranla kızların teknoloji ve bilişim dünyasından da eşit biçimde yararlanamadığını söyleyebiliriz: Kızlar bilgisayarı, interneti ve cep telefonunu erkek çocuklara göre daha az tanıyor ve kullanıyor. Ülkemizde 18 yaş altında doğum yapan kızların sayısı 21 bin ve bunun sadece kayıt altındaki rakam olduğunu, doğum yapan her yüz anneden ikisinin 18 yaş altı, yani yasaların çocuk olarak tanımladığı genç kızlar olduğunu hatırlamakta fayda var. Yine UNESCO ve benzeri kurumların topladığı verilere göre genç kadın ve kızların yüzde 11’i istemediği cinsel ilişkilere zorlanıyor. İçişleri Bakanlığı’nın topladığı verilere göre geçtiğimiz üç yılda 18 yaşından önce evlendirilen kişi sayısı 135 bin civarında ve bunların yüzde 95’i kız çocuğu. TÜİK’in 2013 yılı verilerine göre ise Türkiye’de evlenen tüm kadınların yüzde 24’ü 16-19 yaşları arasında; erken ve zorla yapılan evlendirmelerin büyük bir bölümü çok eşli evlenmelerden oluşuyor.