Sevgi ilaçtır

Hayal et harekete geç dünyayı güzelleştir.

Sevgi ilaçtır

Daha güzel bir dünyanın, başkasının gönlüne dokunabilmekle mümkün olduğunu çok önceleri keşfetmiş... O bir Yeryüzü Doktoru! Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Banu Çiftçi; Somali, Kongo ve Uganda’ya gidip, kara kıtanın hastalarına yardım eli uzatan bir gönüllü.

AFRİKA GÖNÜLLÜSÜ BİR DOKTOR O... KENDİNİ BÖYLE TANIMLIYOR.
Hayalini kurduğu daha güzel bir dünya için harekete geçmiş. Seçtiği meslek doktorluk olduğu için yaptığı şeylerin zaten normal olduğunu düşünüyor ve aksini iddia edenleri anlamakta biraz zorlanıyor ama İstanbul’un göbeğinden çıkıp da çaresizlik, açlık ve yoksulluk pençesinde kıvranan Sahra Altı Afrika’da, hayatında doktor görmemiş kadınlara yardım eli uzatmak da her babayiğidin harcı değil. 

Banu Çiftçi, önce kendi dünyasını güzelleştirmiş sonra çok daha uzaklara doğru yol almış. Önce mecburi hizmet için İran sınırındaki Van Başkale’ye gitmiş, ardından Afrika’ya. Afrika macerası bir doktor arkadaşının Yeryüzü Doktorları ile Kenya’ya gidişiyle başlamış aslında. Derneğin web sitesine girince kısa süre sonra Somali’nin başkenti Mogadişu’ya gidileceğini ve kadın doğum uzmanına ihtiyaç duyulduğunu öğrenmiş. Tıbbi insanı yardım kuruluşu olarak anılan Doctors Worldwide (Yeryüzü Doktorları)ile 2012 yılında Somali’nin başkenti Mogadişu’ya ve 2015’te Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ne, geçtiğimiz sene de Tüm Afrika’nın Dostları Derneği (TADD) ile Uganda’ya gönüllü olarak gitmiş. Okuldayken de çok başarılı bir öğrenciymiş; okul birincisiymiş, üniversite için de tek tercihi varmış; Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi! Onu da ilk girişinde kazanmış zaten. Bir dönem spikerlik eğitimi almış ve TRT’de bir yıl canlı yayın sunmuş. Aynı zamanda Kızılay Kadın Kolları Yönetim Kurulu’nda görev almış, çetin bir ceviz var yani anlayacağınız karşınızda.

Sevgi ilaçtır - Resim : 1

ÜÇ GÜNLÜK YOLU YÜRÜYEREK GELEN HASTALAR VARDI

Yeryüzü Doktorları’nın Sınır Tanımayan Doktorlar’dan ne farkı olduğunu sorduğumuzda; “Sınır Tanımayan Doktorlar’ın dünyanın her yerinde hastaneleri var. Maaşlı olarak en az altı ay çalışıyorlar ama bizimki 10-15 günle sınırlı ve tamamen gönüllülüğe dayalı. Hiçbir ücret almadan ameliyat yapıyoruz, oradaki personeli eğitiyoruz. Asıl önemli olan oradaki doktorları eğitmek, çünkü uzman doktor yok, sadece pratisyenler var. İlaç, tıbbi malzeme, ultrason götürüyoruz yanımızda. Akşama kadar neredeyse 200 hasta bakıyoruz. Zor doğumlarda bazen yaralanmalar olabiliyor ve fistül dediğimiz genital organ yaralanmalarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Genital organdan gayta veya idrar gelebiliyor ve bu genç kızlar koktukları için toplumdan dışlanıp, çadırlarda yaşamaya zorlanıyorlar. Oysa biz basit bir ameliyatla bu sorunu çözüyoruz” diyor. Farklı coğrafyaların farklı yaşam biçimlerine sahip olduğunu bilmek sizi aydınlatmak için yetmiyor aslında, yerinde görmek şart. Köylerinden 2-3 gün yürüyerek gelen insanların kilometrelerce uzayan kuyruklar oluşturduğunu duymak, istediği hemen her hastaneye en kısa sürede ulaşabileceğini bilen, kaba tabiriyle sadece hangisine gideceğine karar veremeyen bizler için hayal etmesi ne kadar zor bir durum. Muayene sırasını beklerken orada yatıp kalkan ve bundan hiç de rahatsız olmayan, aksine tedavi olacağı için mutlu olan insanların varlığından bu kadar habersiz yaşamak insanı utandırıyor. “Hastalar ilk defa hayatlarında doktor görüyor ve günlerce yol yürüyerek köylerinden gelmiş oluyor. Ameliyat olmak için sıra bekleyen bir kadın vardı ama nasıl neşeli… ‘Korkmuyor musun ameliyattan?’ diye sorduğumda ‘Ben yıllardır bu anı bekledim. Ameliyat olabileceğim. Neden korkayım ki’ dedi. Ne diyeceğimi bilemedim.” 

KALAŞNİKOF KORUMASINDA SAĞLIK HİZMETİ
Gittiği üç Afrika ülkesi arasında şartları en kötü olanının hangisi olduğunu sorduğumuzda tereddüt etmeden “Somali” diyor Çiftçi. “Bu ülkelerin hepsi birbirinden beter ama Somali’de terör var. Hava kararmadan hastaneden çıkıyorduk, kalaşnikoflu korumalar bizi getirip götürüyordu. ‘Kalaşnikof korumasında sağlık hizmeti’ bir nevi. Diğer bölgelerde güvenlikle ilgili sorun yok ama oraları da mahrumiyet bölgesi.” Çiftçi, uzman olduğu için sahra çadırlarında çalışmamış. Çocuk doktoru ya da dahiliye doktoru arkadaşlarının işlerinin daha zor olduğunu, çünkü en kötü yerlerde hizmet verdiklerini yani sahaya indiklerini söylüyor. Kendisi gibi uzmanlar ise yerel doktorların yapamadığı, biriktirdiği vakalara çözüm sunuyor. Böyle bir ayrım var gönüllü olarak Afrika’ya giden doktorlarla uzmanlar arasında, çünkü ameliyat yapmak için ekipman gerekiyor. Bu arada orada ne yapılması gerekiyorsa yapan, canla başla çalışan bir ekip var; Çiftçi gerektiğinde kova da taşımış, yerleri de silmiş.

Sevgi ilaçtır - Resim : 2

ASLOLAN HAREKETE GEÇMEK

Bizler hayal gücü eksikliği mi yaşıyoruz, yoksa hayallerimizi gerçekleştirecek motivasyonu mu yitirdik yıllar içinde? “Hayal gücü eksikliği çok doğru bir tanım değil. Hayal gücünü koruyamamak doğrusu” diyor ve şöyle sürdürüyor sözlerini. “Benim hayalim çok daha güzel bir dünya ve bu mümkün, biliyorum; çocukluğumdan hatırlıyorum. Ben çocukken her çocuk gibi benim dünyam da çok güzeldi. Keşfedilecek o kadar çok şey vardı ki! Ama biraz büyüyünce benim kadar şanslı olmayan, acı çeken insanların dünyasıyla tanıştım. Zor durumdaki insanlara yardım edecek hatta belki de doktor olacak onların acısını dindirecek, hayatlarını kurtaracaktım, stetoskobum bile hazırdı.”

HASTAYI EVİNE SEVK ETMEK
Bazı sahneler insanın hafızasında yer eder ya, ne kadar zaman geçse de üzerinden silinmez. Banu Çiftçi’nin de unutamadığı sahneler var Afrika günlerine ait. “Hastalardan birinde akut karın (tanı konulamasa bile muhakkak acilen ameliyatla karnın açılması gereken, aksi halde hastanın kaybına bile varabilecek çok ciddi bir klinik tablo) vardı. Ultrasonda 20 cm’lik bir yumurtalık kisti saptadım. Acil ameliyat gerektiren bir durum bu. Ancak kan değerleri çok düşüktü ve kan bankası olmadığı için çok büyük risk taşıyordu ameliyat. Anestezide kullanılan madde ise acil durumlara elverişli bir ilaç değil, etki süresi kısa ve anestezi uzmanı yok. Teknik imkansızlıklardan bahsetmek bile istemiyorum. Hastayı sevk etmelerini söyledim ve muayenelere döndüm. Çıkış notu yazmak için hangi hastaneye sevk ettiklerini sorduğumda eve gittiğini söylediler. Meğer hastayı gönderebilecek başka bir merkez yokmuş orada. Zor bir karardı ama mecburdum, hemen geri çağırdım. Ameliyathaneye girdik ve herkese beraber dua ettirdim. Kongo da 50’nin üzerinde yerel din var. Neredeyse her inançtan personel vardı ve birçok farklı yoldan dua edildi. Hastayı aldık ve patlamak üzere olan kisti çıkardık. Bunca yıllık hekimliğimde çok zor kararlar vermem gerekmişti ama hiç bu kadar tatmin olmamış ve dünyada bir işe yaradığımı bu kadar hissetmemiştim.” Bir diğer anısı da çocuklarla ilgili. 

“Hani biz onlara yardıma gidiyoruz ya, gidince anlıyoruz ki yardıma ihtiyacı olan ve aç olan biziz. Kendimize yardım ediyor oraya gitmek; onlara değil” diye sürdürüyor sözlerini. “Yetimhanedeki bir çocuk ona kurban etini uzattığımda, ‘Ben yedim, sen hiç yemedin’ diye bana uzattı. Oraya gitmeden önce yediğim yemekten utandırırcasına… Ertesi gün de bir çocuğa bisküvi uzatmıştım, ‘Bana sabah verdin, başkasına ver’ diye geri çevirdi. İnsanın gözünün aç olması ile gönlünün aç olması farklı şeyler. İşte bu anları asla unutamam.”

SOSYAL MEDYANIN GÜCÜ
‘Silah mı suçlu, silahı kullanan mı?’ diye sorarız ya zaman zaman kendimize. Çiftçi, bu kavram kargaşasına en güzel yanıtı veriyor; “Sosyal medyayla bile ne kadar güzel bir dünya yaratılabileceğinizi anlatayım size. Herkes Afrika’ya gidişimde ‘Biz ne yapabiliriz?’ diye sordu. Ben de sosyal medyadan ‘Orada su kuyusu açalım’ dedim. Öğrencilerin harçlıklarıyla, bu 7 liralarla 4000 dolarlık 6 kuyu parası topladık, kuyuları açtık yani 24 bin dolar topladık sadece 4 Instagram postuyla. Bankaya gidip 7 lira harçlığını yatıran çocuktan siz artık ne canlı bomba çıkarabilirsiniz, ne katil ne de terörist. Buyurun size sosyal medya üzerinden daha güzel bir dünya! Çünkü sevgi paylaştıkça çoğalır. Sevgi ilaçtır. Oğlak bile hissedip size dokunmaya çalışır.” Kuyu açtıkları zamana dair unutamadığı sahnelerden birini anlatmadan geçemiyor Çiftçi; “Kuyu açtığımız günlerden birinde dedim ki çocuklarla su savaşı yapalım, biraz eğlenelim. Su atınca çekildiler önce, yine attım, iyice çekildiler. Sonra anladım ki korkmuşlar. Suyla oyun oynanabileceğini bilmiyorlar, çünkü su onlar için zaten zor bulunan bir şey. Sonra öğrenince onlar da oynadılar benimle.”

“DOĞURTTUĞUM ÇOCUKLARI DOLMABAHÇE SARAYI’NA GÖTÜRÜYORUM”
Banu Çiftçi’nin en gurur duyduğu etkinliklerden biri olduğunu düşündüğüm bir konuya geliyor sıra. Doğurttuğu çocukları her yıl Atatürk tişörtleriyle Dolmabahçe Sarayı’na götürdüğünü söylerken gözleri parlıyor. “Annesinin karnında gelip, sonra doğurttuğum, sonra da annesiyle gelen çocuklarım var. Hepsine ‘meleklerim’ diyorum”. Banu Çiftçi, insanda istediğim her şeyi başarabilirim, dünyayı yerinden oynatabilirim duygusunu yaşatan bir kadın kesinlikle. Yanından ayrılırken düşündüğüm tek şey, dünyayı daha güzel bir hale getirmek için ne yapabileceğimdi; bu fikrin ütopik olduğuna içten içe inansam bile. Ve onun son sözü hala kulaklarımdaydı: “Aslında bir dönebilsek çocukluğumuza; hepimizde aynı olan daha güzel daha yaşanılabilir dünya hayalimize… Tek ihtiyacımız olan bu!”

“ÇOCUKLARA ÖRNEK OLMAK İSTİYORUM”
Tüm Afrika’nın Dostları Derneği son olarak güneş enerjisiyle çalışan bir sistem geliştirmiş. Kuyulardan çıkan su hem tarımda kullanılıyor hem dönüşüm sağlayabiliyor hem de güneş enerjisiyle elektrik sağlanıyor. Bu sistemin kullanıldığı köylere tarım köyü deniyor ve toplanan bağışlar da bu projeye aktarılıyor. Bu proje kuyudan ziyade kuyunun da kullanılabileceği daha büyük projeler. Çiftçi, son olarak Instagram’daki takipçilerinin katkısıyla bu köyün neredeyse yarı parasının çıktığını söylüyor. “Ben çocuklara örnek olmak istiyorum, çünkü önlerinde rol model yok. Hayatta en önemli şeyin ünlü olmak olmadığı, okumaları gerektiği, kız çocuklarının ayaklarının üzerinde durması gerektiği, hayatta her şeyin beyaz gelinlik giymek ya da beyaz atlı prens olmak olmadığı konusunda örnek olmak istiyorum. Bunun için ekstra çaba sarf etmiyorum, ben zaten böyle yaşıyorum ve bunu sosyal medyada da böyle paylaşıyorum. Çocukların bunu görmesini istiyorum. Hayat felsefemle ilgili çocukları motive etmeye çalışıyorum, kitap okutmaya çalışıyorum. Popüler kültür onlara ne veriyorsa ben tam tersini vermeye çalışıyorum. Sosyal medyada kitap kulübüm var mesela klasiklerden başladığımız; her hafta bir kitap okuyoruz. Film kulübümüz var. Herkes altına yorumlarını yazıyor; bunları blog yaptık, oradan da paylaşıyoruz.”

Sevgi ilaçtır - Resim : 3

Banu Çiftçi’nin yaptıkları bitmedi, dahası var. Projesinin en kapsamlı bilgi kaynağını www.drbanuciftci.com oluşturuyor. Kadın sağlığına dair aklınıza gelebilecek her soruya ulaşabilirsiniz. Kendi çabasıyla bir web TV kurmuş YouTube kanalında. Op. Dr. Banu Çiftçisi Web TV’de haftada bir canlı yayında soruları yanıtlıyor. Canlı yayın programı Yaşama Dair’de kadına dair her şeyi konuklarıyla tartışıyor. Psikolojiden felsefeye farklı bir bakış açısıyla keyifli sohbetler gerçekleştiriyor. Sosyal sorumluluk projesi kapsamında tüm Türkiye’de kadın sağlığına dair konferanslar ve seminerler veriyor. En büyük hayali ise Türkan Saylan gibi kız çocuklarını okutmaya yönelik atılımlarda bulunmak.