Tuba Ünsal'ın stili

Bazen bakıyorsunuz Jane Birkin’e benziyor, bir bakıyorsunuz Kate Moss gibi stiliyle farkını ortaya koyuyor. Amacımız birine benzetmek değil aslında, tersine Avrupai ve farklı tarzını ortaya koymak. Büyüdükçe, her alanda daha da büyüyen bu çok yönlü kadının tarzını mercek altına aldık.

Tuba Ünsal'ın stili

Kızınız Sare size çok benziyor. Onun gelecekte nasıl bir yol izlemesini istersiniz?
Sare çok iyi resim yapıyor. Bana babasının yolundan gidecekmiş gibi geliyor ama böyle şeylere karar vermek için çok erken. Sadece biz  şu anda destek aldığım eğitmenlerleve pedagoglarla ona doğru bir yol  çizmeye, onun bu yeteneğini parlatmaya çalışıyoruz. Daha çünkü dört yaşında... Önümüzdeki sene drama dersleri alsın istiyorum. Çünkü o basit bir kurstan ziyade kendini tanıması ve ifade etmesi için önemli bir araç. Civan’ı da gördünüz, resim yapıyor. Bizim evden bir Dali çıkacak. Bu çocuklar çok yetenekli.

Kendinizi hangi konularda iyi ve farklı buluyorsunuz? 
Çalışkanlık konusunda. Onun dışında kendimi çok hırpaladığımı fark ettim. Coaching alıyorum bir süredir. Coaching aldığım kişi ‘Şu karşımdakini en az benim kadar sever misin lütfen?’ dedi. Kendimle ilgili iyi cümle kurmaya çalışmak beni zorluyor. Çalışkanım ve vicdanlıyım. Bunlar çalıştığım yerler çünkü... Bunları çıkarmak için bayağı uğraşmıştım. İyi insanımdır, öyle fitne fücur bir insan değilim. Bir de net bir şekilde insan ayırt etmeden iyi olmasını dilerim herkesin. Çok zordur yani kötü olmasını istediğim insan.

Yıllar içinde hayatınızı şekillendiren dönüm noktaları var mı?
Hayat... ‘Herkesin hayatı, karakteri, çevresi yedi senede değişirmiş’ diye bir söz var ya... Yedi senede vücudun, hücrelerin, hormonların, her şey başka bir insan yapıyor seni. O zaman şanssızlık olarak baktığın durum karakterinin, hayatının oluşmasında çok önemli bir dönemeç oluyor. Şimdi baktığımda bir sürü şey var. ‘Vizontele Tuuba’da oynamadan önce İzmir’e geri dönmek istiyordum. Artık İstanbul’da yaşamayı istemiyordum ama bir anda öyle bir şey karşıma çıktı ki, bir daha İzmir’e dönemedim. Hollywood Film Festivali’ne katılmak, çocukların olması... Özellikle Sare olduktan sonra, ‘Ben artık televizyon düzeninin içine hapsolmamalıyım ve başka bir şey yaratmalıyım’ dediğim noktada şirketimi kurmam... Şirketimi kurduktan sonra ilk büyük proje olarak Tuba Ünsal Loves Koton projesini Koton’a götürmem, onun üç sezon boyunca başarılı olması... Ben sadece giyinmekle ilgili olarak buna zaman harcayan bir oyuncuyum diyorum. Tasarımcı da değilim. Ben yaptığım elbiselerde zevkimi yansıtmaya çalışıyorum. Sonra Civan’ın olması kesinlikle hayatımın en önemli dönemeçlerinden bir tanesi... Çünkü artık tam olarak anne olmam, çocuklara uzun süre kendim bakmam, tüm hayatımdaki her şeyden sıyrılıp onlarla vakit geçirmem, kendimle ilgili ‘ben işsiz yaşayamam’ dediğim bir durumda gayet yaşayabilmem ve odak noktamın bu iki cüce olması. Bunlar hep dönemeçler...Vazgeçilmez makyaj malzemeleriniz neler?
YSL’nin Kiss and Blush’ını ve Caudalie’nin portakal çiçeği yağını kullanıyorum. Chanel’in, vücut kremleri ve vücut yıkama jeli çok iyi. Lierac’ın kuru yağı ve onun duş jeli de çok başarılı. Her sene Yunanistan’a gittiğimde aldığım ve beş senedir lip gloss’unu ruj yerine kullandığım Korres’i çok beğenirim.

Hangi parfümü kullanıyorsunuz?
Ben yıllarca parfüm kullanmadım. Sadece Los Angeles’ta marketten satın aldığım bitki yağını kullanıyordum. Bir süredir Etat Libre d’Orange’ın Divin Enfant parfümünü keşfettim. Vücut yağlarının kokularını çok beğeniyorum. Gaudi’nin portakal çiçeği yağı da çok güzel kokuyor.

Setleri özlediniz mi?
‘Arkadaş Kokusu’ filmi hala bitmedi. Biraz özlemiştim ama dönünce neden uzaklaştığımı daha iyi anladım. Filmin avantajı filmde sadece iki kişiyiz, dolayısıyla her şey bizim düzenimize göreydi. Tabii çok zor. 110 sayfalık metnin neredeyse 90 sayfasında sadece iki kişinin oynaması büyük ezber gerektiriyor. Bu ay içinde de bir komedi filminde rol alacağım. Böyle, gidebildiğim yere kadar, çok televizyona bulaşmadan devam etmeyi düşünüyorum. Sonra önümüzdeki sene bakarım yoluma.

Aşkın hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?
Müthiş bir etkisi oldu. Eskiden hep bir huzursuzluk ve kaçış hali vardı. Eve girmek istemiyordum. Hep bir tatminsizlik vardı. Tatminsiz olma durumu bence insanın hayattaki en büyük mutsuzluğu. Aşk seni tatmin ediyorsa ve bütün hayatının çevresini güzel bir şekilde sarıyorsa, fazla bir şeyde mutluluk aramana gerek kalmıyor. O yüzden ben uzun süredir çok mutluyum ve iyiyim. Bu hakikaten salt anne olmak değil. Doğru insanla aile olmak bana çok iyi geldi.

Röportaj: Aslıhan Sever
Fotoğraf: Esra Özkavcı

Stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Bu soru sorulduğu zaman, ezberlenmiş cümlelerle konuşan insanları gördüğümde çok gülüyorum. O yüzden kendimi o cümlelerle tarif etmek istemiyorum. Çünkü stilimin bir tanımı yok aslında. O gün ne hissediyorsam...

Stil mi moda mı daha önemli?
Benim için aslında ikisinin de çok önemi yok. Hakikaten klişe olacak ama insanın kendine yakışanı giymesi, ‘fashion victim’ olmadan onu taşıyabilmesi önemli.

En çok neye para harcarsınız?
Eskiden ayakkabıya çok para harcardım. Şimdi ayakkabı, çanta, kıyafet yani her şeye çok para harcarım.

Siz de bir koleksiyon hazırladınız. Esin kaynağınız neler oldu?
Çocuklar için hazırladığım Minnie by Koton’da evdeki iki kız çocuğunun tercihleri ve zevklerinden oldukça faydalandım. Çocuklar için koleksiyon yaparken modadan ziyade beslendiğim kaynaklar; rahat olması, kullanılan materyalin güzel olması, iyi ve doğal olması. Bir de Ole koleksiyonu var. Bir kız çocuğuna istediğiniz kıyafeti giydirmenin en güzel yolu ona kendinizin ne giydiğinizi göstermek. O yüzden de anne-kızların bir örnek giyinmesi bana çok şeker ve sempatik geliyor. Benim giydiklerimi onlar da bayılarak giyiyor.
 
Sizin için şık olmak ne demek?
İyi bir makyaj ve saç demek... Onun dışında annemin bir lafı vardır; ‘Gençsin, zayıfsın, ne giysen oluyor.’ Hakikaten de evden hiç dışarı çıkmak istemediğim ama gitmek zorunda olduğum davete gideceğim zaman kendime hep şunu diyorum, ‘Bugün çok iyi saçım ve makyajım olması gerekiyor.’ Bir de şanslıyım. Giymem için iyi moda evlerinde güzel kreasyonlar oluyor.

Bu yorucu tempoda stilinizi nasıl belirliyorsunuz?
İç içe giren balerin ayakkabılarından bir sürü eskittim. Çantaya onları atıp, stiletto’ları çıkarıp, hop Sare’nin okul toplantısına git, oradan ceketi çıkar içinde kalan bluz ile bir davete katıl... Zaman ayırma olayı bazen çevremdeki insanlara çok korkutucu geliyor ama ben o kadar alıştım ki... Yani öteki türlüsünü pek bilmiyorum. Çocuklarım bolca zaman geçirdikleri ve her şeyi yaratıcı oyunlara dönüştüren anneleri olduğu için çok mutlular. Onları aksatmadan, her şeyi bir şekilde oyuna dönüştürüp, çözüm üretebildiğim için ben de çok mutluyum.

Nasıl bir alışveriş kadınısınız?
Online alışveriş kadınıyım. Yani çok uzun zamandır vakit ayırıp dolaşıp alışveriş yapamıyorum. Onun dışında öğlen yemeği arasında ve akşam çocukları uyuttuktan sonra yapabiliyorum. O da şöyle olmaya başladı; ‘Alışveriş sitelerim ve ben’, ‘Oradaki müşteri temsilcileri ve ben’. Böyle tatlı arkadaşlıklarım oluştu.

En çok tercih ettiğiniz markalar neler?
Chanel, Louis Vuitton, Zeynep Tosun, Koton. Yani Koton’la iş yapıyorum diye değil ama ben son birkaç yıldır Koton’un seçkilerine bayılıyorum. Onun dışında Celine ve son bir senedir Dior. Ayakkabıda Nicholas Kirkwood.

Hep formda kalmayı başardınız… Bunun sırrı nedir?
İki çocuk. Doğurmak formunuzu ilk önce bozuyor, sonra topluyor. Müthiş bir dünya düzeni var bununla ilgili. Evde akşam 18.30 ve 20.00 arası ciddi bir kalori harcıyorum. Spor salonuna gidip iki saat çalışan kadınlardan daha fazladır. Ağırlık olarak Civan Mert. Doğal olarak her ay büyüdüğü için benim ağırlıklarım da artıyor. Onların banyosu, giyinmesi derken sürekli hareket halindeyim.

Peki yeme düzeniniz nasıl?
Her şeyi yerim. Bir anda çok yemek yerim, sonra öyle bir döneme girerim ki hiçbir şey yiyemem. Öyle dönemlerde, sadece ayakta kalabilmek için vücudumun ihtiyacı olan mineralleri almak için besleniyorum. Sağlıksız kalmamaya dikkat ediyorum çünkü ben bitersem, evin düzeni biter, işin düzeni biter. O yüzden hastalanmamak için elimden geleni yapıyorum. Gün içinde meyve suları, ‘cold press’ler’ benim hayatımı kurtardı. Onları vitamin gibi kullanıyorum.

Peki aksesuar olarak favori tercihleriniz neler?
Hair Jewellery koleksiyonum. Tuba Ünsal for Kerastase... Ben yıllardır saç aksesuarlarına çok önem veririm. Küpe kadar, yüzük kadar önemlidir benim için. Bir çanta dolusu saç tokasını insan toplayabilir mi? Londra’da Portobello’ya gittiğimde topladım. Vintage ve ikinci el olarak topladığım bu ürünlerle iki sezondur saç aksesuarı yapıyorum ve mutluyum; üretip başka insanlarla da zevkimi paylaşabildiğim için.

Asla giymem dediğiniz bir şey var mı?
Yok. Çünkü zamanla hepsini giydiğimi gördüm.