Doğum sonrası diyete hayır

Hamilelikte aldığınız kilolardan bir an önce kurtulmak istiyor ve diyet yapmaya hazırlanıyorsanız, bunu bir kez daha düşünün! Çünkü bebeğinizi emzirdiğiniz süre boyunca beslenmenizde yapacağınız her tür kısıtlama çocuğunuzun temel besini olan anne sütünün kapasitesini ve kalitesini düşürüyor.

Doğum sonrası diyete hayır

Yazı; Ayşegül Uyanık Örnekal
*Bebeğimle Elele Dergisinden alınmıştır.

Hamile kaldınız, 40 haftalık süreçte de haliyle kilo aldınız. Doğumdan sonra tartıda gördüğünüz rakam da sizi pek mutlu etmedi. Ama sonuçta dünyaya sağlıklı bir bebek getirdiniz. Şimdi sıra hem onun hem de sizin sağlıklı beslenmesine geldi! Siz bir yandan bunu yapmaya çalışırken, diğer yandan da hamilelik öncesi günlere dönmek istiyorsunuz. İkisini bir arada yapmak mümkün mü diye düşünüp duruyor olabilirsiniz. Hatta diyet yapmaya niyetlenebilirsiniz bile ama uzmanlar, özellikle ilk altı ay lohusaların hayatında diyetin yerinin olmadığını söylüyor. Ama aynaya her baktığında güzel bir anne yerine, şişman bir kadın gören kadınlar için durum aynı değil! Onlar belki hamilelik depresyonunun da etkisiyle bir an önce birkaç yaz önce tatilde çekilen profil fotoğrafına benzemek istiyor. Bu da psikolojik açıdan mutsuz olmalarına yol açıyor. NP İstanbul Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Aslıhan Dönmez ile doğum sonrası hamilelik kilolarını takıntı yapan annelerin ruh halini konuştuk. Bu durumun nedenleri, niçinleri ve önerilerini öğrendik.

Doğumun hemen ardından diyet yapılmasını öneriyor musunuz?
Gebelik döneminde anne adayları kaçınılmaz olarak kilo alıyor ve vücut hatları değişiyor. Uzmanlar, gebelik döneminde aşırı kilo alınmadığı takdirde bebeğin beslenmesini etkilememek ve gelişim geriliğine neden olmamak için diyet yapılmasını önermiyor. Doğumla birlikte emzirme süreci başlıyor, ki bu kez de sütün azalmaması için lohusalık döneminde diyet yapılmaması gerekiyor. Oysa özellikle kilo ve görünümle ilgili takıntıları olan kadınlar için alınan kilolardan bir an önce kurtulma telaşı başlıyor.

Bir annenin lohusalık döneminde diyet yapmaya başlamasının temelinde hangi duygu, düşünce ve psikolojik özellikler yatıyor?
Bazı kadınlar için görünüm çok önemli. Kendilerine verdikleri değeri, benlik saygılarını ve toplumun gözündeki yerlerini öncelikli olarak kiloları belirliyor. Örneğin; zayıf veya istedikleri kiloda oldukları dönemlerde özgüvenleri yüksek, sosyal oluyorlar. Kendilerine daha çok değer verip, insanların da kendilerine daha çok değer verdiğini düşünüyorlar. Biraz kilo aldığında veya kontrolsüz yeme davranışları olduğunda ise kendilerini çirkin, sevilmeyen, istenmeyen ve başarısız görüyorlar. Bir anda benlik saygıları azalıyor ve özgüven düşüklüğü yaşıyorlar. Sosyal geri çekilmeler oluyor ve depresif duygudurum ortaya çıkıyor. Bunları gidermek ve tekrar keyifli hayata geri dönmek için sıkı diyet yapıp, bir an önce kilo vermek istiyorlar. Bu istek, bazen emzirme motivasyonunun önüne dahi geçebiliyor.

Doğum sonrası diyete hayır - Resim : 1

Kiloyu takıntı haline getiren yeni annelerin ne yapmasını önerirsiniz?
Özellikle psikiyatride ‘yeme bozukluğu’ adı altında toplanan bir grup hastalık var. Bunların belirtileri arasında aşırı tıkınma ve çıkarma atakları (kusma, aşırı spor yapma veya idrargaita sökücü ilaçlar kullanma şeklinde olabiliyor) yanında, günlük alınan kalorinin aşırı miktarda kısıtlanması (1000 kalorinin altında yiyecek tüketme gibi) yer alıyor. Bu gibi belirtileri olan yeni annelerin mutlaka bir psikiyatri uzmanıyla görüşerek yardım alması gerekiyor. Ayrıca zaten gebelik öncesi ‘yeme bozukluğu’ tanısı almış bir kadının gebelik ve lohusalık döneminde psikiyatrik açıdan yakından takip edilmesi de önem taşıyor. Çünkü söz konusu hastalıklar bu gibi dönemlerde alevlenebiliyor.

Bu tür davranışları önlemek için neler önerebilirsiniz?
Öncelikle, bu dönemin geçici olduğunu unutmamak gerekiyor. Yani gebelik de lohusalık da bir süre sonra bitecek ve aslına bakarsanız, sonradan çok da özlenecek dönemler. Emzirme hem anne sütünün bebeğe faydaları hem de anne-bebek arasındaki bağlanmayı sağlama açısından büyük önem taşıyor. Kilo her zaman verilebilir, bunun ‘bir an önce’ olması şart değil! Zamanı geldiğinde sağlıklı bir diyet ve fiziksel egzersizi arttırma ile hamilelik kiloları verilebiliyor. İkincisi, her şeye rağmen yemesini kısıtlamak isteyen bir yeni annenin, bu kısıtlamayı rastgele değil, mutlaka bir diyet uzmanıyla görüşerek ve danışarak yapması gerekiyor. Son önerim de yemeyi kısıtlamak yerine, fiziksel aktiviteyi arttırmaya çalışmak! Bebeğiyle yeşil alanlarda yapacağı yürüyüşler hem bebek hem de anne için avantaj sağlıyor. Yurt dışında parklarda pusetlerle koşan anneler görmüştüm. Sonrasında koşucular için özel tasarlanmış pusetler olduğunu öğrendim.

Uzmanlar, gebelik döneminde aşırı kilo alınmadığı takdirde bebeğin beslenmesini etkilememek ve gelişim geriliğine neden olmamak için diyet yapılmasını önermiyor.


Ne diyet ne abur cubur
Gebelikte normal kiloda hamile kalındıysa 9-12 kg aralığında kilo almak yeterli oluyor. Doğum sonrasında çok kısa süre içinde ‘hayalet kilo’ olarak adlandırılan ağırlık kaybı gerçekleşiyor. Dolayısıyla bu ortalama ağırlığa 3 kg daha ekleme yaparak, hamilelikte ortalama 15 kg ağırlık kazanımının yeterli geldiği söyleniyor. Herkes bunu gerçekleştirmek istese de bazen planlar ters tepebiliyor. Örneğin; idealin üstünde bir kiloyla hamile kalıp, gebelikte de çok fazla kilo alan bir kadının, hem bebeğinin sağlıklı beslenmesini sağlayıp hem de kilo verebilmesi mümkün mü? NP İstanbul Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Köse, bu soruyu şu sözlerle yanıtlıyor: “Doğum sonrası dönemde emzirme süreci geldiğinden diyet yapılması uygun değil. Emzirme sürecinde yeterli ve dengeli beslenme kurallarına bağlı kalındığında, vücut kendi kendine metabolik dengesini yaratıp, ağırlık kaybı sağlıyor. Ancak bu dönemde hamur işlerinden, yağlı ve şekerli besinlerden uzak durmakta fayda var.”

Ara öğünleri atlamayın
Emzirme dönemindeyken alınan bütün kaloriler anne sütüne geçmiyor. Bu yüzden yüksek kalorili besinlerden uzak durulması gerekiyor. Aksi takdirde bu kaloriler anneye yağ deposu olarak geri dönüyor. Bunun dışında sıvı tüketimi de büyük önem taşıyor. Günlük iki litre sıvı tüketilmesini öneren Dyt. Köse, beslenme düzeninde kahvaltı, öğlen ve akşam yemeği şeklinde ana öğünlerin yanı sıra ara öğünlerin de atlanmaması gerektiğine değinerek, “Emzirme döneminde besin tüketiminin artırılması gerekiyor ancak bu besinlerin besin öğeleri açısından dengeli olması önem taşıyor. Yani ara öğünlerde meyve, ayran, yulaflı bisküvi, karabuğday gibi kaliteli besinler ile özellikle anne sütünü artıran süt ürünleri, yulaf ezmesi ve pekmezin tüketilmesi gerekiyor. Örnek vermek gerekirse; 1 su bardağı laktozsuz (laktoz anneyi rahatsız edebilir) süt, 3 kaşık yulaf ezmesi ve 1 tatlı kaşığı pekmez ile hem ikindi ara öğünü yapılabiliyor hem de tatlı isteği bastırılabiliyor” diyor.

Hareket edin
Tüm uzmanlar, bebeklerin ilk altı ay yalnızca anne sütüyle beslenmesi gerektiği konusunda hemfikir! Dolayısıyla bu süreçte bebeğini kaliteli anne sütünden mahrum bırakmamak için annelerin beslenmesine özen göstermesi gerekiyor. Bu sürenin sonunda diyet yapmaya başlanabileceğini belirten Dyt. Köse, anne sütünün kalitesine bağlı olarak bu dönemin uzayabileceğini söylüyor: “Ama konu diyet değil de kilo kontrolü olursa bunun için ideal bir süre yok. Gebelik sürecinde bile kilo kontrolü sağlanabiliyor. Bu amaçla fiziksel aktivitenin artırılması gerekiyor. Doğum sonrasında günde yarım saat yürüyüş yapmanın hem süt salınımını artıracağının hem de kilo kontrolüne yardımcı olacağının unutulmaması önem taşıyor.”

Sağlığınızı ihmal etmeyin!
Kilo verme sürecinin sancılı geçmesine neden olan birtakım sorunlar görülebiliyor. Örneğin, gebeliğe bağlı ortaya çıkan sistemik hastalıklar... İlk sırada gebelik sürecinde fazla ağırlık kazanımına bağlı olarak görülen gebelik diyabeti geliyor. Bu hastalık bazen doğumu takip eden dönemde ortadan kalkıyor bazen de kalıcı olabiliyor. Dolayısıyla böyle bir sorun yaşamamak için ağırlık kazanımına dikkat ederek, sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen gösterilmesi gerektiğini belirten Dyt. Gizem Köse, “Gebelik dönemine bağlı olarak ortaya çıkan bir başka hastalık da insülin direnci. Bu hastalığın annede çıkması durumunda sorun ilaçlarla kontrol altına alınabiliyor. Diyabet ve insülin direnci dışında gebelik sonrasında kilo vermeyi etkileyecek başka bir sistemik rahatsızlık ise bulunmuyor” diyor.