Baba olduğumu anladığımda…

Biz anneler için bebekle iletişim kurmak babalara göre çok daha kolay. İletişim çoğu zaman anne karnında başlıyor, doğumdan sonra ise daha da güçleniyor. Peki babalar ‘baba olduklarını’ ne zaman anlıyor, bebekleriyle ilk kez bağ kuruyorlar? Ünlü babalara bu deneyimlerini sorduk…

Baba olduğumu anladığımda…

HAKAN ERATİK
‘Ondan uzaktayken birkaç milyon hücrem yanıyor’
“ilk doğduğundaki hislerin tarifi kolay değil. Çok da bir şey hissetmediğini anlıyorsun zaten zamanla... Çünkü her geçen gün, her geçen dakika kuvvetlenen bir tutku var. Ada’dan uzak kaldığım zamanlarda aklıma gelince ciğerimde bir yanma hissediyorum. Sanıyorum birkaç milyon hücrem yanıyor o anda! Birbirimizi daha çok anlayıp daha çok seviyoruz zaman geçtikçe. Annesinin pabucunu dama atmış değiliz henüz çünkü Ada annesine de çok bağlı. Çok ilgiliyiz kızımızla… Mesela daha hiç bakıcısı ya da bir başkası yıkamadı Ada’yı; ya annesi yıkadı ya ben yıkadım. Benimle ilgilenmeye, bana bakmaya şimdiden başladı Ada; ben spor yaparken elinde havluyla bekleyip terimi siliyor mesela. Kız babası olmak muhteşem bir şey.”MEHMET TOPAL
‘Memo benim en yakın dostum’
“Oğlum Mehmethan doğduğu zaman ben yanında değildim; hem eşimden hem oğlumdan uzakta, kamptaydım. Doğumundan 15 gün sonra görebildim oğlumu. Onun benim bir parçam olduğuna inanmakta zorlandım. Sanki annesinin karnındaymış hissim, altı aylık olana kadar devam etti. en büyük korkum oğluma layık bir baba olamamaktı. Mehmethan ilk önce ‘gol’, sonra da ‘baba’ dedi. en büyük mutluluğum ondan ‘baba’ kelimesini duymaktı. Onunla hep konuştum, sohbet ettim, kampa giderken, maça giderken hep nereye gittiğimi söyledim, cevap veremese de her şeyi anladı. Bir de Memo erken konuştu ve babaya bağlı bir çocuk oldu. Daha ne isteyebilirim ki? O benim küçük arkadaşım. 2.5 yaşında ama her şeyi konuştuğum dostum. Anneye de bağlı ama düşünün ağlarken ‘baba’, gece uyanınca ‘baba’, sabah kalkar kalkmaz ‘baba’ diyen bir mutluluğum var benim. Onunla yaptığım her şeyden zevk alıyorum. huzur buluyorum. O da benimleyken başka mutlu, başka heyecanlı. eşim, ‘Sen kamptayken Memo sessizliğe bürünüyor, ne yapsak ona yeterli gelemiyoruz’ diyor. işte bu dünyalara bedel.”

MURAT EVGİN
‘Ona hayatı öğretmek harika bir duygu’
“Hamilelikte eşinizin karnı şişene kadar zaten bir şey anlamıyorsunuz. Sonra bebek tekmelemeye başlayınca biraz iletişim başlıyor; anne karnındaki çocukla konuşmaya, ona müzikler dinletmeye başlıyorsunuz. Doğumdan sonra ise bebek büyük ölçüde anneye bağımlı bir sene geçiriyor. Arada kucağıma alıp uyutmaya çalışırdım ama genelde annesini isterdi. Hatta bir gece uykusundan uyanmıştı, bebek yatağının korkuluklarına tutunmuş bağıra bağıra ağlıyordu; ‘hadi eşim yorgun ben bakayım’ dedim. Çocuk beni görünce daha da ağlamaya başladı, eliyle bana ‘git’ işareti yaptı. Sonra büyüyünce beraber gezmeler, parka gitmeler, sabah işe giderken zor ayrılmalar, size kapıyı açmalar falan başlayınca bir baba-oğul ilişkisi başlıyor. Konuşma ve bizim her dediğimizi taklit etme çağı gelince ‘Anne sen gelme. Biz babaoğul güzel bir gün geçireceğiz’ dediğini duyuyorsunuz. Gerçekten sıfırdan bir insanı yetiştirmek ve ona hayatı öğretmek harika bir duygu. Bir de erem zaten ‘anne’ demeden önce ‘baba’ demişti. O bakımdan da avantaj bendeydi yani…”

Yazı: Vecihe Sözeri

RAGIP SAVAŞ
‘Baba olmak beni daha iyi bir insan yaptı’
“Eşimin hamile olduğunu öğrendiğimde adını hala koyamadığım bir duygu yaşadım bir süre. Bu duygu sevinç, şaşkınlık, anlamsız bir kızgınlıkla karışıktı. Hamilelik sürecinde bütün kontrollerinde yanındaydım. Kızımın bir nokta halinden dönüşümünü büyük bir hayranlıkla izledim. Nil doğduktan sonra yaklaşık bir yıl kadar psikolojik bir şey yaşadım; adı, aşırı duyarlı baba sendromu! Evden ayrılamamak, onları bırakıp kısa da olsa bir yere gidememek, uykusuzluk... Daha çok zamansız kayıplar yaşayan insanlarda görülen kaybetme korkusu bu. Kızım 5-6 yaşlarına gelene kadar bu durum azalarak devam etti bende. Kızımla ilk iletişimim iki yaşlarında başladı. Algılaması, tanıması az da olsa kendini ifade etmeye başlamasıyla her şey farklılaştı. Emzirmek dışında, bir bebeğe annenin yaptığı her şeyi yaptım Nil’e. Zevk alarak, isteyerek elbette. Bu yüzden beni fark etmesi, iletişime geçmesi diğer baba-çocuk ilişkilerine göre daha erken oldu. Bundan da çok mutluyum. Yani ben çekimden ya da oyundan gelip kızını bir kere öpüp az iletişim kuran baba olmadım hiç. Bunu hem bilerek hem de isteyerek yaptım. Başka türlüsü benim için söz konusu bile olamaz çünkü. Onun büyümesini görmemek, ‘Ne zaman bu kadar büyüdü bu yahu?’ demek anlamsız geliyor bana. Her anını yaşamak istedim ve öyle yaptım. Şimdi de ilişkimiz harika; önce arkadaşıyım kızımın, sonra babası. Baba olmak beni daha hümanist ve daha iyi bir insan yaptı. Zaten çocuklara aşık olan ‘ben’den, şimdi onları daha iyi anlayan, kocaman dünyalarından birçok şey öğrenen ‘ben’e dönüştüm. Eşime bana böyle bir kız çocuğu verdiği için minnettarım…”