Çocuğunuz farklı öğreniyor olabilir...

Okulda anlatılanları öğrenmeden geliyor, okumakta zorlanıyor, ödevlerini unutuyor ya da yapmaya bir türlü başlayamıyor ve sizi çıldırtıyor. Sinirlenmeyin; bunu bilerek isteyerek yapmıyor. Çocuğunuzun düşünce ve öğrenme sistemi diğerlerinden farklı ve tek istediği onu anlayıp desteklemeniz...

Çocuğunuz farklı öğreniyor olabilir...

Okuldan mutsuz geliyorlar
Öğrenme güçlüğü çeken çocuklar okuldan genellikle mutsuz geliyor, ne olduğunu anlatmaktan kaçınıyor, zamanla depresif olmaya başlıyor ve olmadık yerlerde sorun çıkarıyorlar. Bu aşamada çocuğun aslında daha nadir görülen ruhsal bir sorun yaşadığını düşünmek yerine önce öğrenme ile bir sorunu olup olmadığına bakmak gerekiyor. Prof. Dr. Münire Erden ile birlikte çalışan eğitimci Dr. Seda Saraç ise ailelerin çocuklarının öğrenmekte güçlük çektiğini kabullenmekte zorlandığını belirterek şunları söylüyor: “Aslında öğrenme güçlüğü  bu sistemde var olan bir güçlük. Çocuk öğrenemiyor diye bir durum yok. Onlar istediklerini çok iyi öğreniyorlar, muazzam bir bilgi birikimleri ve entelektüel becerileri olabiliyor. Ancak bu eğitim sistemi zorlaştıkça, katı kurallar oldukça bu çocukların sayısı artmış gibi görünüyor. Aslında bu çocuklar hep vardı ama tembel oldukları düşünülüyordu. Aslında tembel sanılmak yerine böyle bir güçlüğü olduğunu kabul etmek çocuğu da rahatlatıyor.” Ailelerin en sık yaptıkları hatalardan biri de okul hayatının dışında her anlamda normal olan bu çocukların okul başarısızlığını kabul edemeyip ‘çalışsan yaparsın’ diye baskı yapmaları…Oysa önce yapamadığını kabul etmek sonra nasıl yapabileceğinin yollarını aramak gerekiyor. Özel öğrenme güçlüğü çeken çocukların en büyük ihtiyacının birebir eğitim olduğunu belirten Prof. Dr. Erden, okullarda haftada bir yapılan etütlerin yeterli olmayacağını belirterek şunları söylüyor: “Çocuğa okulda beş gün boyunca her gün yeni bir konu anlatılıyor ancak o bir şey öğrenmeden geliyor. Bu beş günün mutlaka telafi edilmesi gerekiyor. Çocuğun durumunun ağırlığına göre haftada birkaç gün en az ikişer saat birebir yoğun eğitime ihtiyaç var. Ancak anne-babalar çocuklarına eğitim desteği vermeye çalışırken onun eksiklerini görmeye tahammül edemedikleri için çocuğu hırpalıyorlar. Bir süre sonra çocuk aileden eğitim almak istemiyor ve aile içinde ciddi çatışmalar başlıyor. Hatta bazı ailelerde televizyon izlemesi, bilgisayar oynaması yasaklanan bu çocuklar, sorunlarının üstüne bir de yoksunluklar yaşıyorlar ve isyan ediyorlar. Bu nedenle ailelere çocuğunuzun öğretmeni değil, anne-babası olun diyoruz.” Dr. Seda Saraç ise çocukların aslında yardıma çok açık olduklarını belirterek, “Bize gelen çocukların eksikliklerini belirledikten sonra ‘Sana bu konuda yardım etmemizi ister misin?’ dediğimizde gözlerinin içi parlıyor ve hepsi bu yardımı kabul ediyor” diyor. 
Ailelerin de desteğe ihtiyacı var
Her ailenin çocuğu ile ilişkisi farklı olmakla birlikte bu çocuklar sıklıkla aileleri tarafından olumsuz davranışlara maruz kalabiliyor. Dr. Seda Saraç, kendilerine başvuran ailelere özellikle ‘çocuğunuz yapmıyor değil, yapamıyor’ vurgusu yaptıklarını söylüyor. Odasını toplamayan,ödevlerini unutan çocuğun bunları yapamadığı için  yapmadığını söyleyen Dr. Saraç, bunu kabul eden ailelerin  çocuklarına yardımcı olmasının kolaylaştığını belirtiyor. Özel öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların şımarır korkusu ile yardımsız bırakılmaması, aksine yardıma ihtiyacı olan alanlarda desteklenmesi hatta bunun çok uzun yıllar boyunca yapılması gerekebiliyor. Prof. Dr. Münire Erden, “Birkaç kez yardım edip kenara çekilmekten bahsetmiyoruz. Örneğin organizasyon becerisi olmayan çocuğun etrafına bu beceriyi sağlayacak birtakım kolaylaştırıcılar yerleştirmek, ödevinin başına oturmayan çocuğu örgütlemek gerekiyor. O ödeve başlamadığı için siz çıldırırken o aslında o kadar masum ki sizin niye o halde olduğunuzu bile anlamıyor. Ona bir yol çizmeniz gerekiyor” diyor.
Ünlü isimler de bu yoldan geçti...
Einstein, Thomas Edison, Leonardo da Vinci, Tom Cruise, Cher, Agatha Christie hatta daha yakın bir isim; Can Dündar… Hepsinin ortak noktası okul hayatlarının berbat geçmesi, öğretmenleri tarafından olumsuz geri bildirimler, kötü notlar.. Ancak bugün tüm dünya onları tanıyor, çünkü yüksek zekaları,
özel yetenekleri ve ne kadar şanslılar ki bunları değerlendirme şansları vardı. Ancak bir de madalyonun diğer yüzü var. Özel öğrenme güçlüğü çeken ancak hiç anlaşılmayan, hep hırpalanan, aşağılananlar… Ne yazık ki gazetelerin üçüncü sayfalarındaki haberlerin bir kısmının kahramanları da onlar… Bu nedenle bu çocukları kaybetmemek, oldukları gibi kabul edip destek olabilmek büyük önem taşıyor. 
Benim çocuğum da farklı olabilir mi?
Ne kadar erken fark edilirse çocuğun yaşıtlarını yakalama şansı o kadar fazla olduğu için özel öğrenmegüçlüğü belirtileri konusunda ailelerin dikkati olması gerekiyor.
Okul öncesi belirtiler
• Konuşmada gecikme
• Yeni sözcükleri yavaş öğrenme
• Konuşurken anlama en uygun kelimeyi seçmede zorluk
• Kafiyeli sözcükleri öğrenmede güçlük
• Harfleri tanımada güçlük
• Harfleri ters yazma (b ve d, p ve q harflerini, 6 ve 9, 21 ve 12 gibi sayıları ters algılama)
• Yön (yukarı, aşağı gibi) ve zaman (önce, sonra, dün, yarın gibi) kavramları konusunda sorunlar.
İlköğretimin başında görülen belirtiler
• Alfabedeki harf dizinini öğrenmede güçlük.
• Seslerin karşılığı olan harfleri bulmada güçlük.
• Kafiyeli sözcük üretmede ve sözcüğü oluşturan harfleri söylemede güçlük.
• Hecelemede güçlük.
• Sözcükleri, nesne ve kavram isimlerini hatırlamada güçlük.
• Yazılı sözcükleri seslendirmede güçlük.
• Bir sözcükteki benzer sesleri ayırt etmede güçlük ve seslerin yerini değiştirme (Ör: Ekşi/eşki)
• Yazılı kelimeleri öğrenme ve hatırlamada zorluk.
• Okurken kelime, satır atlama ve/veya sözcüklerin sonuna ek ekleme ve ekleri okumama.
• Yazı yazmada zorluk, yazarken harf atlama ya da yanlış harf kullanma
Hangi okula gidecek?
Çocuğunun öğrenme güçlüğü çektiğini fark eden aileler okul seçiminde de sıkıntı yaşıyor. Bazı özel okullar bu çocukların başarısızlığını kendi başarısızlıkları gibi görüp hırslı davranabiliyor. Devlet okullarında öğretmenler daha anlayışlı olsa da çok kalabalık sınıflarda bazen çocuk  tamamen gözden kaçabiliyor. Bu nedenle Prof. Dr. Münire  Erden, ailelere iddialı okullardan kaçınmalarını, ister özel olsun ister devlet okulu olsun çok kalabalık okullardan kaçınmalarını öneriyor.  Amacının bu çocuklara üniversiteyi kazandırmak olduğunu belirten Prof. Dr. Erden, “Bu çocuklar geliştirilebilirler ve üniversite eğitimi alabilirler. Ancak onlara konuların birebir eğitimle, tartışma yöntemini kullanarak, günlük yaşamla ilişkilendirilerek uzun uzun anlatılması gerekiyor. Sınava hazırlamak üzere verilen özel dersler de bu işlevi yerine getiremiyor. Bu çocukların kendileri için tasarlanmış  özel bir eğitim desteğine ihtiyaçları var” diyor. Prof. Dr. Erden, bu konudaki bilgilerini gerçek hayat hikayelerinden örneklerle ‘Farklı Çocuklar’ adlı kitabında da okuyucuyla paylaşıyor. 
Doğru bilinen yanlışlar
• Disleksi zeka ile ilgili bir sorun değil; normal ve normal üstü zekaya sahip çocuklarda görülüyor. 
• Okumaya engel değil; gerekli eğitim desteği ile bu çocuklar okuyabiliyor. 
• Tanı koymak zor değil; çocuğun okuma yazma becerileri ölçülerek tanısı kolaylıkla konulabiliyor.
• Disleksi bir hastalık değil; tıbbi tedavisi bulunmuyor.
• Disleksi zamanla kendiliğinden geçmiyor; sadece çocuklar zamanla bu sorunla başa çıkmayı öğreniyor. 
• Sınıf tekrarı yaptırmanın disleksisi olan çocuğa bir faydası bulunmuyor. 




İlkokula başlamak her çocuk için çeşitli sorunlar içeriyor. Ancak bazı çocuklar için her şey çok daha zor... O güne kadar her yönüyle normal görünen, aile içinde hiçbir sıkıntısı olmayan, hatta söylediği akıllıca laflarla büyüklerini şaşırtan, ancak ilkokula başladıktan sonra sorunlar yaşamaya başlayan bu çocuklar için ‘özel öğrenme güçlüğü’ ihtimalini mutlaka düşünmek gerekiyor. Oysa genelde aileler bu durumda önce  öğretmeni sonra çocuğu suçlamaya başlıyor, bu arada elinden hiçbir şey gelmeyen ve kendisinden istenilen okul başarısını gösteremeyen çocuk ne için suçlandığını bile bilmeden acı çekmeye başlıyor. Uzun yıllar öğrenme psikolojisi ile ilgilenen ve son on yıldır kişisel deneyimlerinden de yola çıkarak özel öğrenme güçlüğü çeken çocuklara eğitim Prof.  Dr. Münire Erden, aslında çok yetenekli ve yaratıcı olan bu özel çocukların fark edilmemesi ya da örselenmesi halinde ergenlikle beraber istenmeyen yönlere gidebileceklerini vurguluyor. Prof. Dr. Erden, bu çocukları şöyle tanımlıyor: “Düşünme ve öğrenme  biçimleri çoğunluktan farklı olan ve bu özellikleri ile okullarda verilen geleneksel eğitimden yeterince yararlanamayarak akademik yaşamlarında başarısız olan, sahip oldukları yetenekleri, sevecenliği ve yaratıcılığı ortaya koymakta zorluk çeken çocuk ve gençler…” Günümüzde görülme sıklığının yüzde 20’ lere yaklaşmış olması, her  20 kişilik sınıfta dört çocuğun özel öğrenme güçlüğü çektiğini ortaya koyuyor. İlköğretime başlama yaşının 66 aya düşmesi ile beraber aileler öğrenme güçlüğü belirtileri ile artık daha erken karşılaşıyor. Belirtilerin erken fark edilmesi ve çocuğa verilecek desteğin erken başlaması ise onun akademik hayatı için büyük bir avantaja dönüşüyor. Destek deyince tek akla gelmesi gereken ise eğitim… Çünkü disleksinin başka ilacı yok.
İlk belirtiler...
Özel öğrenme güçlüğü başlığı altında güçlük çekilen konular çocuktan çocuğa farklılık gösterse de sıklıkla okumada güçlük (disleksi), yazmada güçlük (disgrafi) ve matematikte güçlük (diskalkuli) oluyor. Ancak Türkiye’de özel öğrenme güçlüğü genellikle disleksi kavramı ile ifade ediliyor. Prof. Dr. Münire Erden, herhangi bir zihinsel sorunu, duyma ya da görme engeli olmadığı halde okuma yazmada zorluk çeken bir çocuk için ilk akla gelmesi gerekenin disleksi olduğunun altını çiziyor. Zeka ile bir ilişkisi olmayan disleksi, normal ve normal üstü zekalı çocuklarda görülüyor. Özellikle sol ve arka beyinde meydana gelen bir fonksiyon bozukluğu olan disleksi hakkında, doğuştan gelse de travmaya bağlı ortaya çıksa da nedeninden çok neler yapılmasını önemseyen  Prof. Dr. Erden şunları söylüyor: “Çocuk iyi bir okuldaysa, sınıfın yüzde 50-60’ı verilen eğitimden yararlanıyor ancak o öğrenemiyorsa öğretmeni suçlamak yerine önce kendi çocuğumuza bakmamız gerekiyor. Ne yazık ki annebabalar bunu yapmıyor. Kendi çocuğumuza çok güvendiğimiz için sorumluyu hep dışarıda arıyoruz. Belki de bu yüzden öğretmenler de bu çocukları hırpalıyor. Bazen de öğretmen böyle bir çocuğu çok hoş görüyor ve çocuk ilkokulu bitirip ortaokula geçtiğinde hiçbir şey öğrenememiş oluyor. Oysa bu çocukların akademik başarıları için özellikle birinci ve ikinci sınıfta fark edilip eğitim desteği almaları çok önemli.” Disleksiklerin yaklaşık yüzde 12-14’ünde aynı zamanda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) da görülüyor ve çocuklar genellikle sadece DEHB için tanı ve tedavi alıyorlar. Ancak DEHB tedavisi çocuğun öğrenme sorununu çözmüyor.