O da dişi, o da anne...

İsmi Sarı Gelin. Bir dişi. Sıradan bir sokak kedisi!

O da dişi, o da anne...

Sizin için böyle apartman dolu sitelerde büyümek zor olmadı mı?
Olmaz mı? Apartman senin yeşilini, kurdunu, böceğini örter. Betonlardan akan deterjanlı sular, silkelenen halılar, uykumun ortasında ensem üzerinden duvara dayanan bisikletler... En kötüsü de beni sevmesi öğretilmemiş çocuklar! Çok az insan bilir kalbimin attığını...

Tarif ettiğiniz gibi çevrenizde sizin de bir canlı olduğunuzu düşünenler var mı?

3-5 yaşlı kadın... Bir de genç kadın... Bana seslendiğin adı verdi. Sabahları anahtarını sallayınca, hemen koşarım. ‘Sarı Gelin’ der, başımı okşar. Bir avuç yem bırakır. O an kuyruğum dikleşir, göz bebeklerim büyür. Yaramazlık etmek isterim.

Komşunuzun sizi küçük bir odaya koyduğunu söylediniz, o odada hissettikleriniz nelerdi?
Sıcaktı, güvenliydi. Gece yarısı sırtımı dayadığım demirin soğuduğunu hissettim. Yine üşüyecektik. Birdenbire bir hareket oldu, kapı açıldı. Genç kadın, içinde kızarmış bir boru ile sıcak saçan uzun direği yanı başımıza koydu. Sabaha kadar bizi yokladı. Ben plasentayı da o sabah attım…

Pansiyona geldiğinizde neler yaşadınız, kedi AIDS’i ne tür bir hastalık?
Geldiğimden bu yana lezzetli yemekler yiyorum, parıltılı su içiyorum. Doktor bizi her gün kontrol ediyor. Ama iki yavrumu kaybettim! Yaşama şansım yarı yarıya. Kedi AIDS’i insana kesin olarak bulaşmayan, fakat kediden kediye, doğum sırasında yavru kediye bulaşabilen bir hastalık. Bendeki zaten pasifmiş, fakat yaşadığım stresten aktif hale gelmiş. Doktorum bağışıklık sistemimin güçlenmesi için elinden geleni yapıyor, yavrularımı da dışarıdan besliyor ama nereye kadar? Bir anne olarak tek isteğim yavrularıma yuva bulmak. Pansiyonda iki yavru daha annesiz, lütfen yardım edin.
Pluto Veteriner Kliniği Ferit Sason: (0216) 385 04 78-(0542) 799 22 10Bir apartmanda doğurdu dört yavrusunu. Dişi olması, lohusa olması, dahası kanaması belli ki kafi değildi. Buz gibi betona atıldı. Kendine geldiğinde, önce bir evde, sonra bir pansiyonda gözlerini açtı. Veteriner Ferit Bey iyi bir insandı, ama AIDS diye bir kelimeden bahsediyordu. Sokak kedilerinde çok olurmuş, insanlara zarar vermeyen cinsten. Sarı Gelin ölüyordu. Ben geçen sene tanıştım Sarı’yla… Ona ismini veren komşusunun oturduğu beşinci kata çıkan; yemek için kapıyı patisiyle çalan meşhur kediydi o. Öyle duyarlı bir komşusu vardı ki, onu yavrularıyla kapı dışarı atanlara insanlık dersi vermiş, hatta evini açmıştı. Kanama artınca beni aradı, tuttuk pansiyona getirdik. Basit bir lohusalık değildi Sarı’nınki. Veteriner Ferit Sason, yaşadığı stresten aktif hale gelen bir hastalıktan şüphelenmişti. Testler yapıldı. AIDS’ti. Yavrularına yuva arayan dertli bir anneyi teselli etmek bana düştü. O anlattı, ben dinledim.

Karla karışık yağmur, donduran bir fırtına altında, yıpranmış bir kutuda kalakaldık. Ne olurdu apartman altındaki boşluğa bıraksalardı?
Doğum sonrası yavrularınızla ölümden dönüş hikayenizi anlatır mısınız?

Yavrularımı ne kadar korumaya çalışsam da hepimiz donmak üzereydik. Üzerimizdeki kutu ıslanmış ve yıpranmıştı. Birdenbire yerden havalandığımızı hatırlıyorum. Soğukta ilerledik, sonra sıcağa girdik. Anahtar sesini duydum. Kafamı çıkarttım kaygıyla. Beşinci kat! O genç kadın bizi evine getirmişti. Küçük bir odaya koydu, kalın, yumuşak örtülerle, sıcacık bir demire doğru dayadı sırtımı. Başımı okşadı, yüzümü ellerine aldı. ‘Korkma Sarı Gelin, her şey yoluna girecek” dedi. Benim bir canlı, bir dişi olduğumun, dahası ‘anne’ olduğumun da farkındaydı! Temiz sudan içip, bol bol mama yedikten sonra uykuya dalmışım.

Sokak arkadaşlığı güçlü bağlardan mı oluşuyor? Birbirinize destek oluyor musunuz?
Bilmem. Yani huylarımız farklı. İnsanlar bize ‘nankör’ diyorlar. Gerçi insanlar bunu birbirleri için de söylüyorlar. Bence bizimki doğuştan ve bağımsız bir kişilik, onlarınki tam bir aksilik…

Doğum yapar yapmaz hemen sokağa mı attılar sizi?

Apartman görevlisi yavrularımla beni eski, dar bir kutuya sıkıştırdı. Buz gibi bir kaldırıma attı.