Küçük kadınlar geldi!

Farkında mısınız, artık 11-14 yaş arasındaki kızlara ‘çocuk’ diyemiyoruz!

Küçük kadınlar geldi!


Psikiyatr Dr. Ayşegül Sütçü Yıldırım, giyim tarzımızın kimliğimizi belirleyen etkenlerden biri olduğuna dikkat çekti ve kimliğimizi oluşturmaya çocukluğumuzda başladığımızı söyledi. Ruhsal gelişim aşamalarında, kişiliğin oluşumunda en önemli yıllar 0-6 yaş arasındaki dönem olarak biliniyor. Bu dönemde anne - çocuk, anne - çocukbaba ve baba - çocuk ilişkisi, sonrasında diğer kişilerle kurulan ilişkiler, erişkin dönemdeki kişiliğin en önemli yapı taşlarını belirliyor.

Altı yaştan sonra çocuk aile ortamından daha büyük bir sosyal ortama girmeye başlıyor. İlkokula başlamasıyla birlikte, artık yalnızca ailenin çocuğu rolünü değil, öğrenci, arkadaş, sıra arkadaşı rollerini de üstleniyor.

Sosyal olarak daha da geliştikçe üstlendiği roller artıyor, çeşitleniyor ve karmaşıklaşıyor. Sosyal bir yaşama adım attıktan sonra da kişilik özelliklerinin yanı sıra, zamanla kendine bir de kimlik oluşturmaya başlıyor.

Marka kimliği belirliyor
İngilterede 10-11 yaş grubu öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmaya dikkat çeken Dr. Yıldırım, “Bu araştırmada, çocukların tanınmak, arkadaşlık kurmak, yakın oldukları alt kültürü ifade etmek, ilgi alanlarını belirlemek gibi amaçlarla giyim tarzlarını belirledikleri görülmüş. Aynı araştırmada, erkek çocuklarda, ayakkabı ve giysilerin, erkekliğe dair bir performans göstergesi olarak da algılandığı ortaya konmuş. Bu yaş gruplarında belli markaların, belli sembolik anlamlar taşıdığı, tercih edilen markanın, kimliğin ifadesinde önemli olduğu da görülmüş. Bu genç ergenlerde, okul formasına ve giyim kurallarına bire bir uyan çocukların yaşıtları tarafından damgalanmaya çok açık oldukları görülmüş. Aynı zamanda giyim tarzında cinselliği belirleyici unsurların varlığı cinsel kimliğin oturmasında da çok etkili bulunmuş” diye konuştu.

Ergenliğe girme yaşı 10'a düştü!
İnsan yaşamının, içinde bulunduğu koşulların etkisi altında olduğunu belirten Psikiyatr Dr. Ayşegül Sütçü Yıldırım, “Yerleşik yaşama geçilmemiş olan eski çağda ortalama insan ömrü 30-40 iken, günümüz şartlarında insanın beklenen ömrü 80’lere ulaştı. Bir yandan da ergenliğe girme yaşı 13 - 14’lerden 10 - 11 yaşlara düştü. Erkek ve kız çocukların, sosyal yaşamı eskiye oranla daha çok birlikte paylaşması, artan iletişim olanakları ve medyanın ağırlıklı olarak erişkin yaşamına ait detayları körüklemesi gibi nedenlerle, çocuklar bundan 50 yıl önceye oranla 2 - 3 yıl daha erken ergenliğe giriyorlar. İzledikleri çocuklara yönelik çizgi filmlerde dahi erişkin yaşamına dair ayrıntılar ve duygular ağırlıkta… Otuz yıl önce çizgi film geleneği çocuksu ve masum Heidi geleneğini sürdürürken, bugün Winx kızları, her biri moda sayfasından fırlamış mankenler gibi bambaşka bir geleneği oluşturuyorlar. Çocuklar, yaşıt grupları arasında tutunabilmek ve damgalanmamak için bu geleneğe uymak zorunda hissediyorlar. Bunda, medya ve iletişime dayalı nedenlerinin yanı sıra şüphesiz tüketimi körükleyen moda ve giyim endüstrisine ait nedenler de var” diyor.

Büyüklere sorumluluk düşüyor

Cinsel gelişimin önüne geçmenin elbette mümkün olmayacağını söyleyen Yıldırım, “Bilimsel, teknolojik gelişmelerin hızlandığı günümüzde bu hızlı gelişmeden insan ırkı da payını almak zorunda. Ergenlik yaşının öne çekilmesinin nedenlerinden biri olabileceği düşünülen hormonlu gıdalar kontrol altına alınarak, çocukların sosyal yaşamda çocuk gibi yer almaları desteklenebilirse belki bir ölçüde bu hızlanma yavaşlatılabilir. Ne olursa olsun çocuklar, içinde bulundukları ruhsal gelişim döneminin gerektirdiği süreçleri yaşayıp tamamlamalı ve bir sonraki sürece bundan sonra geçebilmelidir. Erken büyümenin özendirildiği her tür mesajın temel kaynağının erişkinler olduğu düşünülürse, bu konuda asıl yükün büyüklere, anne babalara düştüğü görülecektir. Çocuklar onlara verileni alırlar, taklit ederek öğrenirler. Onlara düşen sorumluluk çok değil, onlar olması gerektiği gibi kendilerini bir kimlikle tanımlayabilmek ve sosyal alanda var olabilmek için yaşıtlarından çok farklı olmayan şekilde giyinmeye devam edeceklerdir” dedi.

6-14 Yaş arası önemli
Yıldırım’a göre, kimliğimizin oluşması, kişilik özelliklerimizin yanı sıra, sosyal ortamlarda kendimizi konumlandırışımız, yeteneklerimizin, kaba bir çerçevede olmakla birlikte zevklerimizin belirmeye başladığı, belli durumlara karşı yaşam boyu değişmeyecek tepkilerimizin, insani değerlerimizin ilgi alanlarımızın genel çerçevesinin oluşması anlamına geliyor. Cinsel kimliğin, özellikle ruhsal ve fizyolojik yanlarının belirlenmesinde ilk altı yıl ise çok önemli olmakla birlikte altı yaştan sonra, cinsel kimliğin sosyal yanları da iyice belirginleşiyor. Kimlik gelişiminde en önemli yaşlar ise 6-14. Bu yaşlarda edinilen kimlik özellikleri, yaşam boyu işlevsel kaldığı sürece kişiyi tanımlayan özellikler oluyor.

Giyim tarzı kimlik ile ilişkili

Psikiyatr Dr. Ayşegül Sütçü Yıldırım, giyim tarzımızın kimliğimizin önemli bir ifade biçimi olduğunu açıklıyor ve konuşmasına şöyle devam ediyor: “Cinsel kimliğimizi ifade edişte, erkek ve kadın giysileri arasındaki farkı yadsımak olanaksızdır. Çocuk giysilerindeki cinsiyete bağlı farklılıklar ancak 20. yüzyılda Birinci Dünya Savaşı öncesinde netleşmeye başlamış. 1920 yılından önce kız ve erkek bebekleri pembe ve mavi giysilerle ayırma geleneği yokmuş ve hem erkek hem kız çocuklar uzun saçlı ve etekli dolaşırlarmış. 20. yüzyıl ile birlikte kadın ve erkek çocukların giysileri farklılaşmaya başlamış, zamanla makineleşme ve konfeksiyonla birlikte giyim sektörü endüstrileşerek markalaşmıştır. Giderek markalar da birer kimlik belirleyici unsur haline gelmiş.”

Giysi, anne baba içinde bir statü
Yıllar öncesinin anneleri ne diker ya da ne alırsa çocukların onları giydiğini belirten Dr. Yıldırım, “Anneler artık kendi çocuklarını günün modasına uygun giydirip, endüstri ve yayın sektörünün belirlediği ölçütlere göre görünmelerini sağlıyorlar. Çünkü, giyim tarzı ve markalar, çocuklar için olduğu kadar, anne babalar için de bir statü ve kimlik meselesi, ait olunan toplumsal sınıfı tanımlayan bir gösterge haline gelmiş durumda. Modern gündelik yaşamın acımasız rekabet ortamında, kendi yaşamları ve öz değerlerini koruma uğraşı içerisindeki anne babalar için de, çocuklarının erken büyümesi, adeta bir gurur kaynağı haline geldi. Öğretmenler çocukları yaşından çok olgun oldukları için ‘aferin’lerken, çocuk oyunlarını ders kitaplarından öğrenen ve ev-servisokul üçgeninde büyüyen çocukların tek oyun alanı da TV, bilgisayar oyunları ve internet zaten. Bu üç alan da büyüklerin dünyasının birer yansıması” şeklinde konuşuyor.Aslında böyle bir konuyu işlemek; bana geldiğinde, gece elbiselerimi ve topuklu ayakkabılarımı giyerek ayna karşısına geçen 11 yaşındaki yeğenim Dilara’dan kaynaklandı diyebilirim. Kendisi elbise ve ayakkabılarımla sınırlı kalmıyor; çanta, küpe, bilezik, kolye, saat, gözlük ve aksesuarlarım gibi ne varsa ele geçiriyor.

Evde işlerimi yapmaya çalışırken, aynanın karşına geçmiş, büyüklere özgü hareketler ve tavırlarla kendi kendine konuşan yeğenimi gördüğümde, kafamda bir ‘Britney Spears’ modeli canlanıyor, resmen ‘dumur’a uğruyorum. Ve hep aynı soru ile karşı karşıya kalıyordum: “Şimdi ben ona nasıl davranmalıyım?”

Yanıt: “Bilmiyorum!” Kendi 11 yaşımdaki halimi düşününce, arkadaşlarıyla evcilik oynayan ya da ne bileyim saf saf televizyondaki çizgi filmi izleyen- yeğenimin bu hali, daha da paniklememe neden oluyor. Peki, bu durumda olan sadece ben miyim? Ünlü markaların çocuk reyonlarındaki, leopar desenli, deri, simli ‘küçük kadın’ elbiseleri, süper mini etekler, topuklu ayakkabılar kimseyi rahatsız etmiyor mu merak ediyorum? Ya da gayet feminen görünen çocuk film karakterleri? Aslında biraz araştırınca, 11-14 yaş arası çocukları olan tüm arkadaşlarımın aynı kaygıyı taşıdığını ve ‘birden büyümek’ için can atan kızları için endişelendiklerini görüyorum. Çekim için bize modellik yapan 11 yaşındaki Alina Boz’a da okuldaki yaşıtı bazı arkadaşlarının makyaj yaptığını söylüyor. Kendisi de evde annesinin giysilerini giyip, ayna karşısında vakit geçiriyormuş ama dışarıya bu tür kıyafetleri giymiyormuş. Annesi de bunu uygun bulmuyor. Öte yandan Alina, mezuniyeti için de çekimde kullandığımız bir elbisenin benzerini giyeceğini de açıklıyor.