Pembe ne kadar masum?

Kocaman bir kadın olduğumuzda dahi pembeden vazgeçmedik.

Pembe ne kadar masum?


"Pembeye hayır" hareketi
Pembe bizim kültürümüzde hala çok sevilen bir renk olarak tercih edilirken, dünyada “pembe karşıtı” bir hareket yükseliyor. İngiltere’de bu hareketin başını çeken Pinkstinks adlı grup, kendini “kız çocuklarının yaşamlarını istila eden pembe kültürüne meydan okuyan bir sosyal girişim” olarak tanımlıyor ve bu istilanın kız çocuklarına sunulan pembe renk, prenses temalı kitap, oyuncak ve giysilerle yapıldığını söylüyor.

Grubun kurucusu, Emma ve Abi Moore adlı kardeşler. 90’lı yılların başından beri kız çocuklarına yapılan bu sınırlamanın, üreticiler tarafından çizildiğini ve bu yüzden güzellik takıntısının küçük yaşlarda başladığını iddia ediyorlar. Erkekler için oyuncaklar, bilim, macera gibi eğitici özelliklere sahipken; oyuncak mağazalarının kızlar için düşünülen seçenekleri pembe ev eşyaları, Barbie’ler ve makyaj malzemelerinden oluşuyor. Üreticiler kadar, “zayıf ve güzel” kadınları rol model olarak sunan medyayı da boykot eden Pinkstinks’in amacı, kızlara kusursuz modeller ve seksi popçulardan daha olumlu bir cinsiyet modeli sunmak. Bunun için fotoğrafçı Annie Leibovitz, Meryl Streep ve Susan Sarandon ve yönetmen Jane Campion gibi isimleri örnek gösteriyor. Rol modeller arasında adı Pink ama kendi asi ve sıra dışı olan ünlü şarkıcı da var!

"Zarif ama ürkek bir renk"
Renkler psikolojimiz üzerinde olumlu veya olumsuz etkilere sahip ve bize bazı enerjiler veriyorlar. Renk bilimci Metin Yahya Üster’e göre, “Her renk karakteristik bir enerji”. Pembe kız çocuklarına zarif, hassas, narin benlikler yüklerken; mavi erkeklere mağrur, gurur ve onur gibi özellikler yüklüyor. Üster, aynı rengin etkileriyle kadınların karşı cinse göre çok daha güzel ilişkiler kurabildiğini belirtiyor: “Ne var ki özellikle erkeklerimiz bu içsellikten yoksun. Tıpkı Elif Şafak’ın ‘Aşk’ romanındaki kapak renginin pembe oluşu; erkeklerin buna itiraz ederek kapak rengini grileştirdiği gibi...”

Üster, her rengin olumsuz etkileri olabileceğini; küçüklükten itibaren hayatımıza giren pembenin ürkek, çekingen, tedirgin, güvensiz, kuşkulu ve korkulu bir ifadeyi çağrıştırabileceğini söylüyor. Psikolog Ferahim Yeşilyurt ise, karakterin tek başına rengin etkisiyle şekilleneceği fikrine karşı: “Ancak tek başına pembe renkle büyüdükleri için kızların pasif, kırılgan bir genç kıza dönüşmesi olası değil. Bu dönemde aile tarafından verilen özgüven oluşturma etkinlikleri, duygu ifadesi ve sorumluluk konuları, çocuklar üzerinde rengin etkisinden daha fazla rol oynar.”

Benim pembe dünyam!
Seza Yücel Gürün / Pinkprincessmoda.com sitesinin sahibi
“Bu renge olan tutkum, bebekken yüklenmiş bana, pembe tulumumugiydirince annem… Çocukluğumda iyice benimsemişim, çünkü ‘evlenince kocamı pembeye boyayacağım’ diyormuşum. Pembeyi herkes sever ama pembe tutkunu olmak başka bir şey. Canım sıkkınken açık pembe herhangi bir şeye bakmak bile yüzümü güldürebilir. Kasvetli günler koyu pembe, mutlu günler açık pembe; ama hep pembe…

Hayatımda pembeyi boğmadan kullanmaya çalışıyorum. Evimde koltuklarım, aksesuarlarım, valizlerim ev telefonum, hatta elektrikli süpürgem bile pembe! Eşim halinden fazlasıyla memnun. Hatta kızımızın ismini ‘Pembe’ koymayı bile teklif etti. Ama aile içinde yaptığımız oylamada bu isim, düşük puan aldı. Kızımın adı öyle olmasa da, pembe bir eve ve odaya geliyor. Ve elbette onun da ilk giysisi pembe…” Anne karnında başlıyor pembeyle tanışıklığımız. Daha cinsiyetimiz belli olur olmaz, bu renkle tanımlanıyoruz. Kimliğimiz, odamız, kıyafetlerimiz pembenin tonları arasında geziniyor. Biz bu renge gözlerimizi açıyoruz… Biraz büyüdüğümüzde prenses masalları giriyor hayatımıza. Sarı saçlı, pembe kabarık elbiseli prensesler... Büyüdüğümüzde en çok olmak istediğimiz şey; onlar gibi olmak ve bir prens bulup evlenerek mutlu sona ulaşmak.

Sonra büyüyüp genç bir kadın oluyoruz. Pembe oyuncaklar ve masallar hayatımızdan çıkıyor. Ama pembeden tamamen vazgeçmiyoruz. Bazılarımız, büyümeyen bir kız çocuğu gibi dolaşıyor; koltuğumuzdan duvarımıza evimizi pembeye boğuyor, cep telefonu ve laptop’u dahi pembe olanından seçiyoruz!

Dış dünyamıza bu şekilde yansıyan pembeden bir şekilde sıyrılabiliyoruz, peki ya iç dünyamızdaki etkilerine ne demeli? Psikolog Ferahim Yeşilyurt’a göre bakın çocukluğumuzda maruz kaldığımız pembe istilası nelere yol açıyor: “Oyuncaklar arasında cinsel kimliğini keşfetmeye çabalayan çocuk, zamanla oyuncaklardaki gibi bir dünya yaratma çabasına girebiliyor. Bir yandan pembe, zayıf Barbie’lerle oynarken, bir yandan da ileride pembe panjurlu yuva hayallerini şekillendirmeye başlıyor.”

Yani büyüyüp genç bir kadın olduğumuzda dahi pembe bir yuva ve Barbie bebekler gibi görünme imajı kafamızdan silinmiyor. Erkekler de mavi renkle tanışıyorlar ama bu renk onlarda bir alışkanlığa ya da fetişe dönüşmüyor. Onlar büyüdüklerinde bu rengi terk ediyorlar.