Bir sanat eseri Bratislava

Baharın kapımızı çaldığı şu günlerde, aydınlık bir gökyüzü altında birkaç yüzyıl öncesinde yolculuk etmeye ne dersiniz? Tuna nehri kıyısında, turistik kaygılardan uzak, mutlu ve huzurlu bir yaşam süren bu şirin başkent, kendinizi dinleyebileceğiniz küçük bir kasaba havasında. Sakin sokakları, masalsı havası, renkli dükkanları ile fazlaca davetkar.

Bir sanat eseri Bratislava

Gece hayatı
Burada da eğlence pek çok şehir gibi cumartesi günü şahlanıyor. Eski şehrin dar sokakları, sokaklara taşan masalar, havada uçuşan kahkahalar ve tabii ki müzik… Şehir sakinleri işte tam da bu noktada, eğlenmek için sizi bekliyor olabilir. UisceBeathaPub, Slovak misafirperverliği arkasında İrlandalı bir dost görmek için oldukça orijinal bir mekan. Eğlenmek ve iyi içecekler için gidin…

Yapmadan dönmeyin!
Dünya müzik çevrelerinde ‘Sihirli Flüt’ lakaplı Türk flüt virtüözü Şefika Kutluer’in de birlikte konser verdiği Slovak Filarmoni Orkestrası’nın kollarına kendinizi bırakarak nefis performansları dinleyebilir, 18’inci yüzyıldan kalma bir palasta bulunan Slovak Ulusal Galerisi’ni gezebilir, Slavin Anıtı, Slovak Ulusal Tiyatrosu’nu da ayrıca ziyaret edebilirsiniz.

Şehirden notlar!
• Resmi dili Slovakça, para birimi euro.
• Hem Avusturya hem Macaristan’a sınırı var. Bu şekilde iki ülkeye sınırı olan iki başkentten biri.
• Mozart’ın altı yaşındayken Maria Theresa’ya ilk konserini verdiği saray binası şimdilerde Avusturya Büyükelçiliği olarak kullanılıyor.
• Avrupa’nın en dar binası burada! Bu apartmanı görmek için Michael Kapısı’na doğru ilerleyin.

Ne zaman gidilir?
• Mayıs, haziran, temmuz, ağustos ve eylül ayları seyahat için en uygun dönemler.Görmeli!
• Şehri görebilmenin en güzel yolu Bratislava Kalesi (Bratislava Castle)’nden geçiyor. Dik duruşlu kentin sembolü olan kale, ilk kez 907 yılında bir Slav savunma şatosu olarak inşa edilmiş. 1741 yılında Bratislava’da taç giyen Marie Theresa’ya ev sahipliği yapmış olan yapı, 1811 yılında çıkan yangında epey zarar görmüş. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bugünkü görünümüne sahip olmak için restore edilmiş. Kalenin içindeki Milli Tarih Müzesi de görülmeye değer.
• Mavi Kilise (Aziz Elizabeth Church); özgün, nadir ve mavinin en iyi tonuna sahip... Tıpkı bir düğün pastası görünümünde. 1900’lü yılların sanatı olarak bilinen Art Nouveau hareketinin hakim olduğu yapı gerçekten benzersiz.
• Devin Kalesi (Devin Castle) ise, Tuna ve Morava nehirlerinin birleştiği tepeye konuşlanmış. Slovakya’daki en önemli arkeolojik kazı alanlarından biri. Muhteşem manzarasının tadına varabilmek için listenin başına koyun derim, pişman olmayacaksınız!
• Aziz Martin Katedrali (St. Martin’s Cathedral), heybetli duruşuyla şehrin neredeyse her köşesinden kendini göstermeyi başaran bir katedral.
• Michael Kapısı; Bratislava’nın Orta Çağ’dan kalma en eski ve bu zamana kadar korunmuş tek kapısının altında; şehrin sıfır noktası olarak kabul edilen yerde. İstanbul’un da içinde bulunduğu dünyadaki diğer şehirlere olan uzaklıklar yazılmış.

Eğlenceli adımlar
Sokaklarda küçük bir oyun oynamaya hazır olun ve Arnavut kaldırımlı sokakların arasına gizlenmiş eğlenceli heykelleri bulun! Turistler arasında çok popüler olmuş ve şehrin simgesi haline gelen ‘Peeper Cumil (Lağımcı)’, rögar kapağından fırlamış bir şekilde sizi karşılıyor. Tek yapmanız gereken şans getirmesi için başını okşamak. Zarif elbisesiyle etrafa gülücükler saçan ve şapkasıyla insanları selamlarken kolları arasına alan ‘Schöner Naci’ kadınların önünde eğilen erkeği simgeliyor. ‘Paparazzi’ bir yerlerde gizlenmiş sizi bekliyor... Bir banka yaslanmış olan ‘Napolyon Askeri’ni de sobelemeden dönmeyin.

Çarşı pazar gezin!
İşte size bu küçük şehirde karşılaşabileceğiniz sevimli dükkanlardan alabileceğiniz bir dolu şey: Kurutulmuş meyvelerden yapılmış bereket süsleri, el yapımı magnetler, kokusuyla banyonuzu şenlendirecek renk renk el yapımı süs sabunları, ince işçilikli seramikler...

Nerede kalmalı?
Konaklamak için Marrol’s Boutique Hotel’i tercih edebilirsiniz. Koruma altına alınmış tarihi yapının odaları, doğal malzemelerle hazırlanmış ve sömürge döneminin tarzını yansıtan mobilyalarla kaplı. Kempinski Hotel River Park Otel ise konforuna önem veren konuklar için hemen hemen her şeyin düşünüldüğü bir otel. Buradan Tuna ve Bratislava Kalesi’nin panoramik manzarası gerçekten muhteşem görünüyor. Ambiente Serviced Apartments ise ekonomik, temiz, rahat ve mükemmel konum için oldukça ideal bir konaklama noktası.

Tatmadan olmaz!
Kentin birçok noktasında karşınıza çıkacak dükkanlarda deneyebileceğiniz ‘Bageta’ ekmeğinden yapılan çeşitli sandviçler, Slovak ve Çek meşrubatı ‘Kofola’, içi boşaltılmış sert kabuklu yuvarlak ekmeğin içinde masaya getirilen sarımsak çorbası, peynirli patates yemeği ‘Halusky’ ve Slovakların yerel biraları, mutlaka denemeniz gereken tatlar arasında.

Yazı: Müjde Taşçıoğlu

Güzel bir hayata dair hayaller kurduran bir Beyrut şarkısı eşliğinde yola koyulduğumda; zamanın yavaş akabileceğini hissettiren bir yerin varış noktam olabileceğini bilememişim... Umut dolu birkaç gün geçirebileceğim bu yer; Slovakya’nın başkenti Bratislava’dan başkası olamazdı. Türkiye’den direkt uçuşun henüz olmadığı Bratislava’ya gitmek için iki saat 20 dakikalık bir yolculukla Viyana’ya uçup, oradan da otobüsle ya da otomobil kiralayarak yaklaşık bir saatlik bir yolculukla şehre ulaşmak mümkün. Tuna nehri kıyısında, turistik kaygılardan uzak, mutlu ve huzurlu bir yaşam süren bu şirin başkent, kendinizi dinleyebileceğiniz küçük bir kasaba havasında. İhtiyacınız sakin, sessiz, huzurlu bir sanat şehriyse, rotanızı hemen çevirin bu noktaya... Şehre adımınızı atar atmaz sizi önce Gotik mimari yapılarının en güzel örnekleri karşılayacak, dolambaçlı sokakları ayağınızı yerden kesecek…

Yaklaşık 450 bin nüfusa sahip Bratislava, tam anlamıyla bir öğrenci şehri diyebiliriz. Kişilikli duruşu titizlikle korunmuş kentin, harika bir barok mimari karakteri var. Genç nüfusun yoğunluğundan mı bilinmez, atmosfer oldukça yüksek. Benim gibi yürümeyi seven bünyeler için oldukça kompakt olan bu şehirde, telaşsızca her yeri yürüyerek keşfedebilirsiniz. Tek başınıza gittiğinizde bile huzursuz olmayacağınıza emin olun. Şimdi bu şirin mi şirin şehrin tüm taşlarını yerinden kaldırıp, Bratislava’nın bilinmeyenlerini birlikte keşfedelim.