Romantik rotalar...

Romantizm akımının güncellendiği bir şubat ayı daha geldi çattı. Sevgililer Günü yaklaşırken pek çoğumuz sevgilisiyle gidebileceği kısa bir tatil kaçamağı arayışında. Siz buldunuz mu? Eğer hala düşünüyorsanız, bu beş isme kulak verebilirsiniz. Tabii biraz da acele etmelisiniz!

Romantik rotalar...

Zeynep Erkan
(Stil danışmanı)   
“Masal şehir Prag”
Prag tam bir masal şehir. Hele ki sonbaharda ya da kışın giderseniz özellikle gece karanlığında Arnavut kaldırımlı sokak ve köprülerine inen sis, şehri büyüleyici kılar. Gotik tarihi binaları da bu havaya eski zamanları ekleyince ortaya prenslerin, prenseslerin uğruna ejderhalarla dövüştüğü bir hikaye kolaylıkla çıkartılabilir. Hayal kurdurabilen, masal yazdırabilen bir şehir olduğu için Prag’ın yeryüzündeki en romantik şehirlerden biri olduğunu düşünüyorum. Bu güzel şehre hem seyahat hem iş için birkaç kez gitmeme rağmen yanımda bu romantikliğin keyfini çıkartacak biri yoktu ve ben her defasında “Prag, tam sevgiliyle gelmelik şehir” cümlesini kurmaktan kendimi alıkoyamadım. ‘Bu şehirde sevgiliyle ne yapılır?’ derseniz, cevabım basit: Kaybolunur. Hayal gücünüzü zorlayacak deneyimlerden bazılarına gelince... Caz müzik yükselen dar sokaklarındaki yeraltı barlarından birine gidilir, ki Ungelt Jazz&Blues Club en çok methedilendir, Prag’ın simgesi, üzeri heykellerle süslü ve sadece yayalara açık olan Charles Köprüsü’nden şehri ikiye ayıran Vltava Nehri seyredilir, Saat 12’yi vurduğunda Old Town Meydanı’ndaki 634 yıllık Astronomik Saat Kulesi’nin içinden çıkarak saati haber veren heykellerin şovu izlenir, Vltava Nehri’nin kenarındaki Kampa Adası’ndaki Mlynska Kavarna’daki yemeklerin tadına bakılır, Eski Şehir Meydanı’ndaki kafelerden birinde oturup içinizi ısıtacak bir Beckerovka içilir ve tabii Sevgililer Günü’nde birçok Hollywood yıldızının tercih ettiği, Prag’ın bir numaralı restoranı Flambee’de romantik bir yemek yenir. Hitler’in bile İkinci Dünya Savaşı’nda hayran kalıp bombalatmadığı iki şehirden biri olan Prag’a Sevgililer Günü’nde gidemeseniz de bir gün mutlaka yolunuzu düşürmelisiniz. Tabii sevgilinizle birlikte.

Yazı: Özge Altınok Lokmanhekim

Benim için en romantik rota Küba! 14 Şubat Sevgililer Günü olması dışında benim doğum günüm olma özelliğini de taşıyor. Bu nedenle bizde kutlamanın boyutu başka bir hal almakta. En özel Sevgililer Günü’mü ve doğum günümü Küba’da geçirdim. Küba’ya yolunuz düşerse, Havana Katedrali’nin önündeki meydanda sabahtan akşama kadar dans eden, müzik yapan ve eğlenen insanları seyredin, UNESCO tarafından kültürel miras kapsamında koruma altında olan şehir merkezi eski Havana La Habana Vieja’yı mutlaka ziyaret edin, Ernest Hemingway’in favori mekanlarından biri olan La Bodeguita del Medio’da bir şeyler için, Santa Maria Del Mar plajında denize girin ve upuzun bir sahil şeridi olan El Malecon’da el ele yürüyüş yapın. Henüz sevgilinizle nereye gideceğinize karar verememiş olabilirsiniz, ya da şehrinizi seçmişsinizdir ama romantik bir tatil için biraz ilham gerekiyordur. Tüm bunları düşünerek seyahat zevkine ve seçimlerine güvendiğim kişilere romantik destinasyon önerilerini sordum. Kim bilir, belki bu yazıyı okuduktan sonra tüm seyahat planlarınız değişebilir.
“Gün batımını Kapadokya’da seyredin”
Oylum&Onur Yüksel (bayaiyi.com’un sahipleri)

Romantik destinasyon denince aklımıza hemen Kapadokya’da geçirdiğimiz hafta sonu geldi. Gidilebilecek diğer tüm bölgelere göre en romantik tarafı, alışveriş veya kapalı mekanda müze-yeme-içme gibi ilgi dağıtacak hiçbir yer olmaması. Kapadokya bölgesinin nefes kesen güzelliği ile siz açık havada sevgilinizle baş başasınız. Biz araba yolculuğunu çok sevdiğimizden Tuz Gölü üzerinden gittik ve Kapadokya’ya Ihlara Vadisi’nden girmiş olduk. Harika manzaralara yenileri eklendi. Daha önce Ürgüp’te kalmıştık ve açıkçası Kapadokya’dan bu kadar etkilenmemiştik. Bu defa Göreme’de Taş Konak isimli küçük bir otelde kaldık ve sabah beşte penceremizdeki balon manzarasıyla uyanınca bir masalın ortasında olduğumuzu anladık. Arabayla gitmeseniz de etrafı görebilmek için araba kiralamanızı kesinlikle tavsiye ederiz. Arabanız olursa Ihlara Vadisi, Ortahisar, Avanos, Kızılırmak, Zelve, Göreme Açıkhava Müzesi ve Üçhisar, bölgede görebileceğiniz benzersiz yerlerden bazıları. Otelinizi mutlaka Göreme’deki oteller arasından seçmelisiniz; Taş Konak Oteli’nde kalmasanız bile, Angela’nın ünlü pancake ve kahvaltısı için rezervasyon yapıp en azından kahvaltı için uğramalısınız. Bölgede harika şaraplar var, testide pişirilerek servis edilen et yemekleri de çok lezzetli. Rüzgar ve soğuğa karşı önlem alıp, gün batımı saatinde Göreme’deki tepeye çıkarsanız, Üçhisar’a doğru nefes kesici manzarayı seyredebilirsiniz.

Bahar Akıncı (Gazeteci)   
“Dublin’de fıstık yeşili bir rüyaya uyanmak...”
İrlanda’da 16’ncı yüzyılda inşa edilen, yemyeşil bir vadi içindeki Dromoland Şatosu, insanda buradan daha romantik başka bir yer olamazmış hissi yaratıyor. 500 yıllık duvarları, günümüzde aşık çiftlere otel olarak ev sahipliği yapıyor. Henüz 100 yıl öncesine kadar İrlandalı aristokrat bir ailenin yaşadığı şato, otel olarak hizmet veriyor. Süitler başta olmak üzere, Fransız stilinde döşenmiş, şömineli ve jakuzili üç farklı oda tipi var. Odaya girdiğiniz andan itibaren yapılan şampanya ve çikolata ikramı, en realist kalpleri bile yumuşatmaya yetiyor. Otelin beş yıldızlı restoranına bir gün önceden vereceğiniz sipariş sonucu, şefin size özel hazırlayacağı piknik sepeti ile yemyeşil vadilerde, iki kişilik unutulmaz bir öğle yemeği yiyebilirsiniz. Şatonun restoranı ‘Fig Tree’ dünyaca ünlü. Bir yanda ödüllü şeflerin sunduğu bir mönüden seçim yapmaya çalışırken, diğer yandan arp ve viyolonselin eşlik ettiği bir sopranonun lirik sesine kulak verebilirsiniz. Dromoland Şatosu, romantizmin yanı sıra gün boyu golf, binicilik, Uzak Doğu’dan esintiler taşıyan spa deneyimi, kapalı yüzme havuzu, buhar odası, tenis ve yakın bölgelere şarap ve viski tadım turları da sunuyor. Dublin’in merkezinden kiralayacağınız otomobil ile iki saat 20 dakikalık keyifli bir yolculuktan sonra bu harikalar diyarına ulaşabilirsiniz. Dönüşte dilerseniz bir gününüzü de yemyeşil parkları ve neşeli kahkahaların yükseldiği pub’ları ile ünlü Dublin’e ayırabilirsiniz.

Serhat Şengül
(Moda editörü/Moda danışmanı)
“Milano sokaklarında el ele dolaşmak”
Milano bizler için defileler, koşturmaca; yani iş demek olsa da, aslında ne kadar romantik bir yer olduğunu kaçırıyoruz. Sevgililer Günü’nün hakkını verin ve soğuk havasında ısınmak için hayatınızdaki en özel insanla birbirinize sokulacağınız Milano’nun keyfini, dünyanın en leziz yemeklerini tadarak, en güzel sanat etkinliklerini ve hatta en geniş caddelerini yalnızca el ele yürüyerek çıkartın. Milano’nun tam merkezindeki Il Duomo Katedrali’ni zaten göreceksiniz, ama içine girmeyi ihmal etmeyin. Belki de içeride, aşkınızın sonsuz olması dileğiyle bir mum yakarsınız... Bistrot di Giacomo şehrin en güzel bistrosu. Burada romantik bir akşam yemeği yemeyi ihmal etmeyin. Tatilinizin en az bir hafta öncesinde masanızı rezerve ettirmeyi de unutmayın sakın (Adres: Via Pasquale Sottocorno 4, Milano.) Dar ve uzun sokaklarıyla Milano’nun Brera bölgesi, şehrin belki de en hareketli semtlerinden biri… Çeşitli tasarım ürünler ve çok özel restoranları keşfedeceğiniz Fiori Chiari Sokağı’ndaki küçük masalarıyla tarot falcılarından aşkınızın geleceğiyle ilgili öngörüleri alabilirsiniz. Kuğu Gölü Balesi’ndeki aşk üçgenini dünyanın en önemli sahnelerinden birinde sevdiğinizle izlerken, belki de 17 Mart’tan itibaren Teatro degli Arcimboldi’de ilk kez sahnelenecek olan Fredrik Rydman’ın sahneyi sokağa yaklaştırarak eseri güncellediği ‘Swan Lake Reloaded’ı için bilet de alırsınız. Böylece bir ay sonrasında tekrar Milano’da olmanız için bahaneniz de hazır olur! 
Uğur Kıral (Makyaj artisti)  
“Michelangelo’nun şehri Floransa’da aşka tutulmak”

Her tatil valizi; yeni bir heyecan, bilinmezliğe yola çıkışın ilk adımıdır... Ancak Sevgililer Günü’nde Floransa’da olmak, romantizmi körükleyen bir şehre daha yakından bakmak, tarihin büyüsünün içinde olmaktır. Bir dönem İtalya Krallığı’na başkentlik yapmış olan bu şehir, Toskana bölgesinin merkezi. Leonardo da Vinci ve Michelangelo’nun hayat bulduğu şehrin, Signoria Meydanı’nda Neptün Çeşmesi’ne uğramak şehre ilk aşık olduğunuz an olabilir. Denizler, depremler ve atlar tanrısı Neptün (Poseidon)’ün tam ortadaki figürünü, deniz erkekleri, deniz kızları ve atlar süsler. Mermerin işçiliği sizi büyülerken, gözünüzün Michelangelo’nun ünlü eseri David’in bir röprodüksiyonu olan heykeline kayması tüm şehirde göreceğiniz güzelliklerin ilk sinyalleri. Şehrin büyüleyici manzarası için bu çukurda kalan şehrin en doruk noktasına çıkmak gerekir. Yapılabilecek en iyi tercih, Piazza Ognissanti’deki Westin Excelsior’un 360 derecelik panoramik terasında elinizde sıcak şarapla güneşin batışını ve şehrin geceye dönüşünü izlemek. Yemek öncesi bir şeyler yudumlamak istediğinizde ise Caffe Giacosa adresiniz olabilir. 500 yaşındaki Baboli Bahçeleri’ni gezip şehrin havasını iyice içinize çektikten sonra karnınızın gurultusunu bastırmanın en lezzeti yolu, ya Munaciello’da her parçası ayrı malzemede olan Quattro Stagoni (4 Mevsim pizza) yemek, ya da Florentina Bifteği’nin akıl almaz yumuşaklığını Trattoira Nerone’de tatmak. Accademia Müzesi’ni gezmeden dönmemeniz gereken bu şehirde, ister Grand Hotel Cavour ya da  I Quattro Poeti’nin lüks odalarında, ister ufak bir otelden ziyade sanat galerisini andıran koridorları ile Archi Rossi’de konaklayın... Geri dönüş zamanınız geldiğinde hissedeceğiniz tek şey, Sevgililer Günü kaçamağınızın hedefi tam 12'den vurduğu olacak.

“Erotik bir şehir; Selanik”
Birol Namoğlu (Gripin grubunun solisti)  

Her zaman söylediğim gibi Sevgililer Günü’ne inanmıyorum. Ama böyle bir bahane ile şubat ayının ortasında sevgili ile beraber kaçılacak pek çok yer var. 1-2 gün sürecek kaçamaklarda yakın mesafedeki yerleri tercih etmek daha doğru olur. Ege’yi çok seven biri olarak benim önerim Selanik. Yunanlı bir ağabeyim Selanik için ‘erotik bir şehir’ yakıştırmasını kullanmıştı. Nasıl anlatılır bilemiyorum ama bu yakıştırma hiç de yabana atılır bir benzetme değil. Cezbedici, baharatlı bir şehir Selanik ve sevgili ile kısa bir tatil için biçilmiş kaftan. Restoran olarak Full Tou Meze mutlak favorilerimden. Laddadika’da birkaç tur atmadan, kaleyi görmeden günü bitirmek elbette olmaz. İzmir’in Kordon’unu andıran sahil boyunca yürüyüp eski antrepodan devşirilen mekanlarda birkaç kadeh içtikten sonra canlı müzik mekanlarına gitmek şart. ‘Vendetta’ canlı Zeibekiko dansını izleyeceğiniz mekanlar arasında samimiyeti ile favorim. Gecenin ilerleyen saatleri için Piccadilly Circus doğru adres. Sevdiklerinizle her gününüzün, her şehirde güzel geçmesini dilerim.

Didem Aras Goldenberg (Dideminizi aksesuar markasının sahibi)  
“Farklı lezzetler denemeyi seven çiftler Barselona’ya gitmeli”
Sevgililer Günü’nde romantik destinasyon olarak eğlence ve yemek odaklı harika şehir Barselona’yı öneriyorum. Baş başa harika yemekler yiyebileceğiniz muhteşem restoranlar ve eğlenceli bir gece hayatına sahip küçük bir Avrupa şehri olan Barselona’da her çeşit romantizmi yaşayabilirsiniz. Çoğu otelin tepesinde bulunan teraslarında akşam üstleri içkinizi yudumlarken, şehrin doyulmaz manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz. Eğer hava çok soğuk değilse bisikletle şehri gezmek de ayrı bir keyif. Şehrin en güzel manzaralı, keyifli köşelerinden biri teleferikle çıkılan Montjuic Tepesi. Burada eski bir kale ve çok büyük bir park mevcut. Sevgilinizle baş başa bütün parkı yürüyerek şehrin merkezine inerken harika vakit geçirebilirsiniz. Barselona şehrinin odak noktalarından ünlü mimar Gaudi’nin muhteşem yapıtları Sagrada Familia, Casa Milà, Casa Batlló, Parc Güell mutlaka gezilmesi gereken noktaları. El Born bölgesinin ara sokaklarında gezerken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Bilet bulabilirseniz mutlaka Palau de Musica Catalana’da bir konser ya da gösteri izleyerek hayatınız boyunca unutamayacağınız bir zaman geçirebilirsiniz. Eğer tatilinizi çok önceden planlayabilirseniz aylar öncesinden rezervasyon yaparak moleküler gastronominin babası Ferran Adria’nın El Bulli ekolünden yetişme harika şeflerinin restoranlarında muhteşem yemek deneyimleri yaşayabilirsiniz. Tickets ya da Tapas 24 farklı bir tapas deneyimi için mutlaka gidilmesi gereken yerlerin başında. Daha klasik seçimler için şehirdeki birçok Michelin yıldızlı restoranlardan birini seçebilirsiniz. Cinc Sentis ya da Comerc 24 önerebileceğim adreslerden bazıları.