“Çok çalış ama günü kaçırma”

Onunki tam bir başarı hikayesi, çünkü çocuk denecek yaşlardan itibaren çok çalışmayı kendine ilke edinmiş. Borbay Hukuk Bürosu’nun avukatlarından Gamze Boroğlu Zorlu, iş dışında kalan hayatını anlattı.

“Çok çalış ama günü kaçırma”

Makyajla aram yok
Makyaj yapmayı pek sevmem hatta göz kalemi ve maskara dışında pek ürün kullanmam ama Nars’ın mat rujlarını ve volüm veren maskaralarını seviyorum. Cilt bakımı için Biotherm’in nemlendirici ve göz kremini, Lancaster’ın da güneş ürünlerini tercih ediyorum. Parfümümü ise senelerdir hiç değiştirmedim; Estee Lauder Private Collection Tuberose Gardenia benim için çok özel.

Gamze Boroğlu Zorlu'nun vazgeçilmez 10'u
1. Oğlum. Her şeyim. 
2. Ailem ve yakın arkadaşlarım. Çünkü hayat paylaşınca güzel. 
3. Evim. Yaşadığım yeri seviyorum. 
4. Deniz. Kokusu ve dalgalar huzur veriyor. 
5. Kayak. Özgürlük. 
6. Seyahat ve yemek kitaplarım. Dinlendiriyor. 
7. Şarap. Keyifli. 
8. Antika. Geçmiş ilgimi çekiyor. 
9. Kahve. Zinde tutuyor. 
10. Ortanca. En sevdiğim çiçek.

Siyah elbiseden vazgeçmem
Özellikle bir marka düşkünlüğüm yok, beğendiğim her parçayı her yerden alabilirim ve kullanırım. Kıyafette Patrizia Pepe ve Custo Barcelona, çanta ve ayakkabıda ise Bottega Veneta, Gucci ve Giuseppe Zanotti favorilerim arasında. Gardırobumun vazgeçemediğim parçaları siyah elbiseler ve stiletto’lar. Yazı: Gülru İncu
Fotoğraf: Nurdan Usta

Hani bazı insanlar vardır, yorgun ya da keyifsiz olsanız bile enerjisiyle sizi bir anda ayağa kaldırır, o anda hayatın göremediğiniz neşeli yüzünü gösterir size, avukat Gamze Boroğlu Zorlu da işte böyle bir kadın. Enerjik, samimi, sıcak, sanki yıllar önce tanışmışsınız da yeniden karşılaşmışsınız hissi yaratan insanlardan. Nişantaşı’ndaki Borbay Hukuk Bürosu’nda buluştuğumuzda işte böyle duygular içindeydik. Onunki tam bir başarı hikayesi. Küçük bir çocukken dinlemeyi ve konuşmayı çok sevdiği için ileride avukat olmayı kafasına koymuş, bu yolda ilerlemiş ve çocukluk hayalini gerçekleştirmiş. Notre Dame de Sion Lisesi’nin ardından Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren Gamze Boroğlu Zorlu, vakit kaybetmeden çalışmaya başlamış. Aslında çok erken denecek bir yaşta, 16 yaşındayken Fransızca ve İngilizce ders vererek ve çeviriler yaparak iş hayatına atıldığını söyleyen Zorlu, sonra yaz aylarında büyük şirketlerde executive asistanlık yapmış. Ona göre profesyonelliğin en önemli sırrı; çok çalışmak ve duygusallaşmadan işleri yürütmek. İş hayatına o kadar erken atılmış ki çok çalışmayı başarının sırrı olarak görmesi elbette tesadüf değil. Zorlu, genç yaşta hayatına mutlu bir evlilik, çocuk ve başarı grafiği 
gittikçe yükselen bir kariyer sığdırmış. 32 yaşında oğlu Berent’i kucağına almış. Tabii her çalışan kadın gibi bebekli iş hayatı hakkında endişeleri varmış önceleri ama düşündüğü gibi olmamış. Zamanı doğru kullanması sayesinde hem oğlunun bebekliğinin keyfini çıkarmış hem de iş kadınlığından ödün vermemiş. 
 
Aile yadigarı kitaplarım benim için çok değerli
“Üniversitedeyken Aygaz ve BP’de dış ilişkiler asistanlığı yaptım. Fakültenin son senesinde avukatlık stajımı da yaptığım uluslararası alanda çalışan bir hukuk bürosunda altı yıl çalıştım. Sonrasında Nike Türkiye’de Baş Hukuk Müşaviri ve Marka Koruma Müdürü olarak dört yıl görev aldım” diyor.  Zorlu, 2011 yılında uzun yıllar birlikte çalıştığı bir avukat arkadaşıyla Borbay Hukuk Bürosu’nu kurmuş. Büro şu anda 15 çalışanıyla hizmet veriyor. Ceza hukuku dışındaki her türlü davaya, fikri mülkiyet, şirketler hukuku, şirket birleşme ve devralmaları da dahil her türlü konuda hukuki danışmanlık veriyor. Gamze Boroğlu Zorlu ise müvekkillerinin yurt dışında ve yurt içinde gerçekleştirecekleri yatırımları hukuki ve ticari perspektiften irdeleyerek danışmanlık veriyor. Hukuk bürosu olarak kendilerini meslektaşlarından ayıran en önemli özelliğin konulara ve sorunlara salt hukukçu gibi değil, aynı zamanda bir iş kadını olarak yaklaşmaları ve müvekkillerine bu yönde çözümler üretmeleri olduğunu söylüyor. Başarı için çok çalışmak gerektiğinin altını çiziyor ama günü doya doya yaşamayı, hakkını vermeyi, yaşadığı ana hesap vermeyi unutmadığını da sözlerine ekliyor. İşten arta kalan zamanlarında çoğumuz gibi seyahat etmeyi çok seviyor ve seyahat denince ilk anda aklına iki şehir geliyor; Paris ve Barselona. Yemeğe, özellikle değişik kültürlere ait yemek kitaplarını toplamaya çok meraklı. Diğer bir ilgi alanı da antikalar ve art-deco mücevherler. Bu konuda hem araştırma hem de ufak tasarımlar yapmayı seviyor. Ofisinde, anneannesinden kalan aile yadigarı tıp kitapları ve antika gümüşlük, üzerine titrediği parçalardan.