“Düşünmenin en iyi yolu yazmak”

Hürriyet Dünyası’nın Perşembe Sohbetleri'nin konuğu Hakan Günday’dı

“Düşünmenin en iyi yolu yazmak”

Hürriyet Dünyası’nda gerçekleşen Perşembe Sohbetleri bu sefer yazar Hakan Günday’ı ağırladı. Okurlarıyla buluşup sohbet eden Hakan Günday yazarlığa başlama serüvenini ve kitap yazma süreçlerini detaylarıyla anlattı.
Günday yazın serüvenini şu sözlerle özetledi: “23 yaşına kadar hayatımda hiçbir şey yazmamıştım. Günlük bile. 23’ümde okulum iyice uzamıştı. Bir gün kampüsün karşısındaki kahvehaneye gittim. Kırtasiyeden de bir kalem ve biraz kâğıt aldım. O kahvehaneye oturup bir cümle yazdım ve sonra onun devamı geldi. Ondan sonra 2,5 ay boyunca her gün okula gider gibi o kahvehaneye gidip bir hikâye kaleme aldım. Son noktayı koyduğumda ise ‘Tamam oldu’ dedim. Yazmanın onun için bir düşünce biçimi olduğunu söyleyen yazar, “Bir soru sorup o soruyu yanıtlamak için o hikâyeyi anlatıyorum. Ve sona geldiğimde ise sorular birken bin oluyor,” dedi. 10 ay tavana bakıp 2-3 ay yazan biri olduğunu dile getiren Günday “O on ay boyunca etrafımda her şeyi tavanla benim aramda bir yerlerde biriktiriyorum. Ve o on ayda olup biten her şey benim hikâyemi etkiliyor,” yazmaya çok mekanik ve yüzeysel başladığını anlattı. Ama “Mekanik başlayıp romantik biten bir hikâye bu. Yazarken bazen 0.5 saniye kadar karın boşluğumda bir kıpırtı hissediyorum. Sonra hemen gidiyor. Ve işte, o heyecanı yeniden hissetmek için yazmaya devam ediyorum. Yaza yaza yazmaya âşık oldum ben,” diye açıklamayı da ihmal etmedi.
Şiddet var ama…
Yazdığı romanların fazla şiddet içerdiği eleştirilerini ise “Benim yazdığım hikâyelerde şiddet ve kan var evet; ama dün akşamki haberlerden daha fazla değil,” diyerek yanıtladı.
Hakan Günday’a gelen sorulardan biri de son kitabı Daha hakkındaydı. Kitapta insan kaçakçılığını konu edinen yazara, “Bu konu hakkında araştırmalar yaptınız mı?” diye soruldu. Hakan Günday cevabı şu oldu: “Birleşmiş Millet raporlarını inceledim. İstatistiklere baktım. Ama zaten yıllardır gözünüzün önünde olan bazı gerçekler de var. 80 kişilik bir tekneye 120 kişi binerse ve o gemi batıp o insanların 90’ı ölüyorsa; geriye araştıracak başka bir şey kalmıyor zaten.”