Evleri güzelleştiren kadınlar
Bir dokunuşlarıyla fark yaratıyorlar. Kiminin yıllardır hayaliydi dekorasyona dair tasarımlar yapmak kimi hobi olarak başladığı bu işe profesyonel olarak devam etme kararı aldı. Ama hepsinin ortak amacı; özgürce düşünüp tasarlayarak yaşam alanlarını güzelleştirmek ve tabii ki başkalarının hayatına renk katabilmek… Tanışın onlarla, pişman olmayacaksınız.
SENA RUNA
“İyi ki kurumsal hayata veda etmişim”
Henüz 30’lu yaşlarında hobisini işe çevirip kendini şanslı olarak nitelendiren biri Sena Runa. Sanat ya da tasarım alanında eğitim almamış aslında; işletme lisansı yapmış. Buna rağmen her zaman sanata ve orijinal fikirlere ilgisi olmuş. Kıvırma sanatıyla yaptığı, uluslararası platformda sattığı tabloları dünyanın farklı şehirlerinden evleri süslüyor. Kimi zaman çizimle de kombinlediği tasarımlar için “Aldığım siparişlerin sayısı gittikçe daha da artıyor ve yaptıklarımın hepsi birbirinden çok farklı. Bu da kişiye kendini özel hissettiriyor” diyor.
Bu işe nasıl başladınız?
‘Paper Quilling’ (kağıt kıvırma sanatı) adı verilen bu sanata 2.5 yıl önce hobi olarak başladım. O sıralarda ilham almak için internette dolaşıyordum ve farklı şeyler deniyordum. Bir gün bu sanatla yapılmış bir tablo gördüm ve çok beğendim. Aynısını yapmaya çalıştım fakat çok kötü oldu. İlerleyen zamanlarda yaptığım araştırmalar ve çalışmalarla hem kendi tarzımı buldum hem de yavaş yavaş bana özgü tasarımlar oluşturmaya başladım. Daha sonra yaptıklarımı uluslararası alışveriş sitesi ETSY üzerinden satmaya karar verdim. Şimdiye kadar birçok farklı ülkeden sipariş aldım. Geçtiğimiz ocak ayında da yedi yıllık kurumsal hayatı bırakıp sadece bu işe yöneldim.
Yaptığınız tasarımları evin dekorasyonuna uyarlıyor musunuz?
Evet, standart bir tasarım yok aslında. Tasarımlarımı gelen talepler doğrultusunda hem renk hem boyut hem de içerik olarak kişiselleştirebiliyorum. Mesela uçan balonun içine bir harf yapıyorum ya da tablodaki her şeyi kişinin istediği renkler doğrultusunda seçiyorum. Bazen de tamamen kişinin hayal gücüne göre farklı bir tasarım yaratıyorum.
Kurumsal hayatı bırakıp bu işe başladıktan sonra en çok neye ‘iyi ki’ diyorsunuz?
Hayatımı kendim planlayabildiğim için, ‘iyi ki kurumsal hayata veda etmişim’ diyorum. Bir de aldığım olumlu yorumlar ve başkalarının hayatlarına biraz da olsa renk katabiliyor olmak beni mutlu ediyor.
Yapmayı planladığınız ilk şey…
Birkaç proje var aklımda; zaman buldukça yeni tasarımlar ortaya çıkarmak ve bu tasarımları farklı şekilde sunabilmeyi planlıyorum. Belki kendi atölyemi kurabilirim.
Yaptığınız tasarımlarda önceliğiniz ne?
Bence tasarım, emek verilen ve orijinal olan her şeydir. Ben ürünlerimde renklerin birbiriyle uyumunu ortaya çıkarmaya, güzelliğin detaylarda olduğunu göstermeye çalışıyorum. Bazen 10 rengi bir arada kullanırken bazen tek rengin tonlarıyla çalışıyorum. Bu, tamamen sipariş veren kişinin karakterine ve zevkine göre şekilleniyor. Yani o kişiye özgün oluyor ve yaptığım her ürün mutlaka bir detayla birbirinden farklılık gösteriyor.
BENGİSU YAYLA
“Gördüğüm her şey ilham kaynağım”
Galatasaray Üniversitesi’nde sosyoloji lisansı, Belçika’da master, Paris’te doktora yaptıktan sonra aradığının bu olmadığını düşünüp eline kağıtlarını ve boyalarını alıp farklı bir yolculuğa çıktı. Yaptığı işler kısa zamanda o kadar beğenildi ki kişiye özel davetiyeler, mekanın ruhuna göre tasarladığı posterler için kapısını çalanların sayısı hiç de az değil. Özellikle Nishane’nin parfümleri için yaptığı desenler çok beğenildi. Başarısının sırrı belki de “Hayallerimin peşinden sonuna kadar giderim ve aklıma koyduğumu yapana kadar pes etmem” diye özetlediği felsefesinde yatıyor.
Hikayeniz nasıl başladı?
Hikayem, arayıp bulamadığım şeyleri kendim yapmaya karar verince başladı. Özellikle çocuk odası yapılırken bulunamayan dekoratif poster süslemelerin, istenilip ulaşılamayan Türkçe takvimlerin, kartların, evlenirken bulunamayan kişiye özel el yapımı suluboya tasarım davetiyelerin ve bunları yapan kişilerin Türkiye’de olmayışı beni hep rahatsız etmiştir. Sosyoloji doktoramı da yapıp akademide umduğumu bulamadıktan sonra, diplomalarımı bir kenara attım, fırçaları elime alıp başladım boyamaya… Geçtiğimiz kasım ayında kendi markamı kurdum ve çalışmalara başladım.
Şu an neler yapıyorsunuz?
Dekoratif posterler hazırlıyorum. Tabii bir de düğün sezonunda olduğumuz için el yapımı davetiyeler...
Kişiye özel tasarım yaparken hangi kriterlere öncelik veriyorsunuz?
Öncelikle kişinin ne istediğini ve zevklerini anlamaya çalışıyorum. En önemlisi de bu sanırım. Ondan sonra da neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Karşılıklı fikir alışverişiyle ilerleyip sonunda her iki tarafın da içine sinen işler olmasına özen gösteriyorum.
Size ilham veren ne?
Yaşadığım yerler, çevremdekiler ve gördüğüm her şey.
Bundan sonraki hedefiniz…
Pek çok hedefim var aslında. Öncelikle dekoratif posterler yaparak evlere ve ofislere farklı bir soluk getirmek istiyorum. Sonrasında tebrik kartı kültürünün gelişmesini sağlamak, bunun için yeni bir koleksiyon sunmak istiyorum. Ayrıca farklı detaylarla kişiye özel davetiyeler yapmaya da devam etmeyi planlıyorum.
MÜGE KULAK
“Tasarım özgürlük alanım”
Tasarım aşığı, üretim meraklısı, yeni şeyler denemeyi seviyor... Melek kanatlı tasarımlarıyla özdeşleşen bir isim Müge Kulak. Mimarlık üzerine eğitim aldıktan sonra aynı alanda master yaparak dokuz yıldır birçok projeye imza atmış. 2009’da Parlaq Interiors’u kurarak kendi markası altında tasarımlarına devam etmiş. Bir mekanda en önemli şeyin ışık olduğunu düşünüp aydınlatma tasarımlarına odaklanmış. Modern ve romantik mekanların detayları ondan soruluyor.
Neler tasarlıyorsunuz?
Daha çok iç mekan ve aydınlatma tasarımı yapmakla beraber talebe göre aksesuar ya da mobilya tasarlayabiliyorum.
Tasarımlarınızda neye öncelik veriyorsunuz?
Doğru malzeme kullanımının yanı sıra özgünlük ve insanların ‘ruhuna dokunan’ detaylar bulunmasına dikkat ediyorum.
Tasarımlarınızda en çok melek kanatlarını kullanıyorsunuz. Bunun özel bir anlamı var mı?
Stilize ettiğim bir figür aslında. Kızıma hamileyken karaladığım bir eskizdi, ilginçtir ki doğumdan sonra bu figür bir aydınlatmada hayat buldu. Doğrusunu söylemek gerekirse henüz ben de keşfedemedim.
İlham almak için gözünüzü ilk açtığınızda ne görmek istersiniz?
Önce sevdiklerimi, sonra da doğayı…
Tasarımı tek kelimeyle tanımlayacak olsanız…
Tasarım, kısıtlamaların ve gereksinimlerin olmadığı yerçekimsiz özgürlük alanım.
Yazı: Fatma Karaca
GÜLŞAH CANTAŞ
“Başarı en büyük motivasyon”
Yaklaşık 15 yıldır yaptığı tasarımlar ve dekore ettiği mekanlarla çok ses getiren Kontra İstanbul’un mimarlarından Gülşah Cantaş; kendisini çalışkan, idealist ve detaycı olarak tanımlıyor. DoubleTree by Hilton, Cafe Nero gibi birçok mekan onun imzasını taşıyor ve tasarımları tüm dünyada ilgi görüyor. Kullandığı doğal malzemelerle, içinde sıcak ve iyi hissettirecek mekanlar yaratmayı hedefliyor. Yaptıklarıyla asla yetinmiyor ve kendi mottosunu sık sık tekrarlıyor: “Her zaman en iyisini yap!”
Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz?
Sanırım ortaokul yıllarıydı. Ailem inşaat sektörüyle ilgili olduğu için onlarla şantiyelerde vakit geçirmeye başlayınca mimarlık ilgimi çekti ve o zamanlar karar verdim. Daha sonra eğitimim bitince Kontra İstanbul markasını kurarak profesyonel olarak çalışmaya başladım. Şu anda aydınlatma, aksesuar, mobilya ve daha pek çok şeye imzamı atıyorum.
İlk tasarladığınız ürün neydi?
Okulda tasarladığım çok basit ama fikri olan bir aydınlatma elemanıydı. Çift taraflı bir çember; yarısı kapalı yarısı açıktı ve ağırlık merkezini istediğiniz gibi ayarlayabiliyordunuz. Oldukça ilginçti.
İş hayatınızda sizi motive eden nedir?
Başarı en büyük motivasyon! Tabii ekip başarısı da çok önemli.
Bir evde olmazsa olmaz aksesuar nedir?
Evin ruhuna göre değişiyor aslında. Oda kokuları Jonathan Adler ve Kosta Boda’dan birkaç parça. Benim bu aralar favori ürünüm; Lalique Panther kağıt aralığı.
Tasarımı tek kelimeyle tanımlayacak olsanız…
Parametrik!
“İyi ki kurumsal hayata veda etmişim”
Henüz 30’lu yaşlarında hobisini işe çevirip kendini şanslı olarak nitelendiren biri Sena Runa. Sanat ya da tasarım alanında eğitim almamış aslında; işletme lisansı yapmış. Buna rağmen her zaman sanata ve orijinal fikirlere ilgisi olmuş. Kıvırma sanatıyla yaptığı, uluslararası platformda sattığı tabloları dünyanın farklı şehirlerinden evleri süslüyor. Kimi zaman çizimle de kombinlediği tasarımlar için “Aldığım siparişlerin sayısı gittikçe daha da artıyor ve yaptıklarımın hepsi birbirinden çok farklı. Bu da kişiye kendini özel hissettiriyor” diyor.
Bu işe nasıl başladınız?
‘Paper Quilling’ (kağıt kıvırma sanatı) adı verilen bu sanata 2.5 yıl önce hobi olarak başladım. O sıralarda ilham almak için internette dolaşıyordum ve farklı şeyler deniyordum. Bir gün bu sanatla yapılmış bir tablo gördüm ve çok beğendim. Aynısını yapmaya çalıştım fakat çok kötü oldu. İlerleyen zamanlarda yaptığım araştırmalar ve çalışmalarla hem kendi tarzımı buldum hem de yavaş yavaş bana özgü tasarımlar oluşturmaya başladım. Daha sonra yaptıklarımı uluslararası alışveriş sitesi ETSY üzerinden satmaya karar verdim. Şimdiye kadar birçok farklı ülkeden sipariş aldım. Geçtiğimiz ocak ayında da yedi yıllık kurumsal hayatı bırakıp sadece bu işe yöneldim.
Yaptığınız tasarımları evin dekorasyonuna uyarlıyor musunuz?
Evet, standart bir tasarım yok aslında. Tasarımlarımı gelen talepler doğrultusunda hem renk hem boyut hem de içerik olarak kişiselleştirebiliyorum. Mesela uçan balonun içine bir harf yapıyorum ya da tablodaki her şeyi kişinin istediği renkler doğrultusunda seçiyorum. Bazen de tamamen kişinin hayal gücüne göre farklı bir tasarım yaratıyorum.
Kurumsal hayatı bırakıp bu işe başladıktan sonra en çok neye ‘iyi ki’ diyorsunuz?
Hayatımı kendim planlayabildiğim için, ‘iyi ki kurumsal hayata veda etmişim’ diyorum. Bir de aldığım olumlu yorumlar ve başkalarının hayatlarına biraz da olsa renk katabiliyor olmak beni mutlu ediyor.
Yapmayı planladığınız ilk şey…
Birkaç proje var aklımda; zaman buldukça yeni tasarımlar ortaya çıkarmak ve bu tasarımları farklı şekilde sunabilmeyi planlıyorum. Belki kendi atölyemi kurabilirim.
Yaptığınız tasarımlarda önceliğiniz ne?
Bence tasarım, emek verilen ve orijinal olan her şeydir. Ben ürünlerimde renklerin birbiriyle uyumunu ortaya çıkarmaya, güzelliğin detaylarda olduğunu göstermeye çalışıyorum. Bazen 10 rengi bir arada kullanırken bazen tek rengin tonlarıyla çalışıyorum. Bu, tamamen sipariş veren kişinin karakterine ve zevkine göre şekilleniyor. Yani o kişiye özgün oluyor ve yaptığım her ürün mutlaka bir detayla birbirinden farklılık gösteriyor.
BENGİSU YAYLA
“Gördüğüm her şey ilham kaynağım”
Galatasaray Üniversitesi’nde sosyoloji lisansı, Belçika’da master, Paris’te doktora yaptıktan sonra aradığının bu olmadığını düşünüp eline kağıtlarını ve boyalarını alıp farklı bir yolculuğa çıktı. Yaptığı işler kısa zamanda o kadar beğenildi ki kişiye özel davetiyeler, mekanın ruhuna göre tasarladığı posterler için kapısını çalanların sayısı hiç de az değil. Özellikle Nishane’nin parfümleri için yaptığı desenler çok beğenildi. Başarısının sırrı belki de “Hayallerimin peşinden sonuna kadar giderim ve aklıma koyduğumu yapana kadar pes etmem” diye özetlediği felsefesinde yatıyor.
Hikayeniz nasıl başladı?
Hikayem, arayıp bulamadığım şeyleri kendim yapmaya karar verince başladı. Özellikle çocuk odası yapılırken bulunamayan dekoratif poster süslemelerin, istenilip ulaşılamayan Türkçe takvimlerin, kartların, evlenirken bulunamayan kişiye özel el yapımı suluboya tasarım davetiyelerin ve bunları yapan kişilerin Türkiye’de olmayışı beni hep rahatsız etmiştir. Sosyoloji doktoramı da yapıp akademide umduğumu bulamadıktan sonra, diplomalarımı bir kenara attım, fırçaları elime alıp başladım boyamaya… Geçtiğimiz kasım ayında kendi markamı kurdum ve çalışmalara başladım.
Şu an neler yapıyorsunuz?
Dekoratif posterler hazırlıyorum. Tabii bir de düğün sezonunda olduğumuz için el yapımı davetiyeler...
Kişiye özel tasarım yaparken hangi kriterlere öncelik veriyorsunuz?
Öncelikle kişinin ne istediğini ve zevklerini anlamaya çalışıyorum. En önemlisi de bu sanırım. Ondan sonra da neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Karşılıklı fikir alışverişiyle ilerleyip sonunda her iki tarafın da içine sinen işler olmasına özen gösteriyorum.
Size ilham veren ne?
Yaşadığım yerler, çevremdekiler ve gördüğüm her şey.
Bundan sonraki hedefiniz…
Pek çok hedefim var aslında. Öncelikle dekoratif posterler yaparak evlere ve ofislere farklı bir soluk getirmek istiyorum. Sonrasında tebrik kartı kültürünün gelişmesini sağlamak, bunun için yeni bir koleksiyon sunmak istiyorum. Ayrıca farklı detaylarla kişiye özel davetiyeler yapmaya da devam etmeyi planlıyorum.
MÜGE KULAK“Tasarım özgürlük alanım”
Tasarım aşığı, üretim meraklısı, yeni şeyler denemeyi seviyor... Melek kanatlı tasarımlarıyla özdeşleşen bir isim Müge Kulak. Mimarlık üzerine eğitim aldıktan sonra aynı alanda master yaparak dokuz yıldır birçok projeye imza atmış. 2009’da Parlaq Interiors’u kurarak kendi markası altında tasarımlarına devam etmiş. Bir mekanda en önemli şeyin ışık olduğunu düşünüp aydınlatma tasarımlarına odaklanmış. Modern ve romantik mekanların detayları ondan soruluyor.
Neler tasarlıyorsunuz?
Daha çok iç mekan ve aydınlatma tasarımı yapmakla beraber talebe göre aksesuar ya da mobilya tasarlayabiliyorum.
Tasarımlarınızda neye öncelik veriyorsunuz?
Doğru malzeme kullanımının yanı sıra özgünlük ve insanların ‘ruhuna dokunan’ detaylar bulunmasına dikkat ediyorum.
Tasarımlarınızda en çok melek kanatlarını kullanıyorsunuz. Bunun özel bir anlamı var mı?
Stilize ettiğim bir figür aslında. Kızıma hamileyken karaladığım bir eskizdi, ilginçtir ki doğumdan sonra bu figür bir aydınlatmada hayat buldu. Doğrusunu söylemek gerekirse henüz ben de keşfedemedim.
İlham almak için gözünüzü ilk açtığınızda ne görmek istersiniz?
Önce sevdiklerimi, sonra da doğayı…
Tasarımı tek kelimeyle tanımlayacak olsanız…
Tasarım, kısıtlamaların ve gereksinimlerin olmadığı yerçekimsiz özgürlük alanım.
Yazı: Fatma Karaca
GÜLŞAH CANTAŞ
“Başarı en büyük motivasyon”
Yaklaşık 15 yıldır yaptığı tasarımlar ve dekore ettiği mekanlarla çok ses getiren Kontra İstanbul’un mimarlarından Gülşah Cantaş; kendisini çalışkan, idealist ve detaycı olarak tanımlıyor. DoubleTree by Hilton, Cafe Nero gibi birçok mekan onun imzasını taşıyor ve tasarımları tüm dünyada ilgi görüyor. Kullandığı doğal malzemelerle, içinde sıcak ve iyi hissettirecek mekanlar yaratmayı hedefliyor. Yaptıklarıyla asla yetinmiyor ve kendi mottosunu sık sık tekrarlıyor: “Her zaman en iyisini yap!”
Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz?
Sanırım ortaokul yıllarıydı. Ailem inşaat sektörüyle ilgili olduğu için onlarla şantiyelerde vakit geçirmeye başlayınca mimarlık ilgimi çekti ve o zamanlar karar verdim. Daha sonra eğitimim bitince Kontra İstanbul markasını kurarak profesyonel olarak çalışmaya başladım. Şu anda aydınlatma, aksesuar, mobilya ve daha pek çok şeye imzamı atıyorum.
İlk tasarladığınız ürün neydi?
Okulda tasarladığım çok basit ama fikri olan bir aydınlatma elemanıydı. Çift taraflı bir çember; yarısı kapalı yarısı açıktı ve ağırlık merkezini istediğiniz gibi ayarlayabiliyordunuz. Oldukça ilginçti.
İş hayatınızda sizi motive eden nedir?
Başarı en büyük motivasyon! Tabii ekip başarısı da çok önemli.
Bir evde olmazsa olmaz aksesuar nedir?
Evin ruhuna göre değişiyor aslında. Oda kokuları Jonathan Adler ve Kosta Boda’dan birkaç parça. Benim bu aralar favori ürünüm; Lalique Panther kağıt aralığı.
Tasarımı tek kelimeyle tanımlayacak olsanız…
Parametrik!
