Hayatınız 180 derece dönerse...

Lenfoma tedavisinin ardından yeniden sağlıklı ve mutlu günlerine dönen Tuğba Mutlu Semerci, her şeyin tam “Bitti artık, yolun sonuna geldim” dediğiniz anda yeniden başladığının ve hayatın kötü sürprizleri olduğu kadar mucizelere de açık olduğunun en canlı kanıtı.

Hayatınız 180 derece dönerse...

 “Hayata çok bağlı bir insanım"
Semerci, iki buçuk sene aralıklarla hastanede yatmış hatta bu arada zatürre bile geçirmiş. “Bu benim hatamdı” diyor suçlu suçlu gülerek ve yaramaz bir hasta olduğunu itiraf ediyor; “Uymam gereken kurallara uymadım ve sonunda hastalandım. Bağışıklık sıfırlandığı için en ufak mikroba bile açıksınız. Kapalı ve özel bir odada kalmam gerekiyordu ama ben kaçıp kaçıp gidiyordum” diye sürdürüyor sözlerini. Ancak bu acı bir ders olmuş tabii, ikinci yatışında bütün kurallara harfiyen uymuş Semerci.
O gerçekten hayata çok bağlı bir insan, “Moralimi her zaman yüksek tuttum ve hayatla bağımı hiç koparmadım” diyor. Bu dönemde eşinin de bir dakika bile kendisini yalnız bırakmadığını ve bu yüzden de çok şanslı bir kadın olduğunu vurgulamadan geçmiyor: “Hastane evimiz olmuştu. Sürekli hastanedeydik, yemeğimizi bile hastanede yiyorduk ve bu süreçte beni bir dakika bile yalnız bırakmadı. Saçlarım dökülmüştü, keldim ama makyajımı yaptım ve hayata dört elle sarıldım.”

 “Bir evlat edinmeyi çok istiyorum"

Şu an ilaç kullandığı ve nakilden dolayı riskli olabileceği için çok istemesine rağmen bebek sahibi olmayı ertelemiş Semerci hatta ilk tedaviden sonra ilacı bıraktığı ve hamile kalmaya karar verdiği için yeniden nüksetmiş hastalığı. Artık doktorunun sözlerini dinliyor ve zamanı onun belirleyeceğini söylüyor. Ama bu süreç çok özel, çok güzel bir fikrin yeşillenmesine de vesile olmuş aynı zamanda. “Evlat edinmeyi çok istiyorum, ileride çocuğum olursa ona kardeş olur. Anneliğin sadece doğurmak olduğuna inanmıyorum. Birinin hayatını kurtarmak ve onu sahiplenmek çok kutsal bir şey” diyerek sürdürüyor sözlerini, biraz da duygusal bir anda…

 “Hayatımı sıfırladım"
Aklıma Robin Williams’ın bir edebiyat profesörünü canlandırdığı ‘Ölü Ozanlar Derneği’ geliyor konuşurken ve onun özüne yayılan ‘Carpe Diem’ felsefesi yani en yalın anlamıyla ‘günü anlamlı yaşa ve yaşadığın ana hesap ver’ şeklinde özetlenebilecek felsefe öğretisi… “Hastalıkla girdiğiniz bu amansız savaştan galip çıkmak hayata dair neler düşündürtüyor size?” diye soruyorum Semerci’ye… Artık hayatta neden keyif alıyorsa onu yaptığını söylüyor bir çırpıda: “İnsanları anlamaya, empati kurmaya çalışıyorum çünkü biliyorum ki ölümlü bu dünya. Hastaneden çıkalı iki sene oldu ama sanki o yaşadıklarımı hiç yaşamamışım gibi geliyor, çok garip. Hayata tamamen tutununca yaşadıklarınız hayal oluyor, artık şu anı yaşamak lazım...”

Tuğba Mutlu Semerci şimdilerde 34 yaşını karşılamaya hazırlanıyor. Eskiden yaşadığı karamsarlıkları, acıları tek tek atmış üzerinden, yenilenmiş, hayatını sıfırlamış, her şeye yeniden başlamış ve kendisine verilen bu ikinci şansa dört elle sarılmış bir kadın artık. Canı ne isterse onu yapıyor, gününü gün ediyor, çünkü çok iyi biliyor ki hayat çok değerli, çok eşsiz ve nefes almak her şeye değer, acısıyla tatlısıyla bize sunulan bu hayat muhteşem bir hediye…

Yazı: Gülru İncu

Bir sabah uyanıp kendinizde birtakım değişiklikler olduğunu fark etseniz ve yapılan tahliller sonunda lenfoma teşhisi konulsa ne yaparsınız? Çağımızın en korkunç hastalıklarından kanser, adını hiç anmak istemesek de ne yazık ki arkamızı dönemeyeceğimiz bir gerçek, gözlerimizi sımsıkı kapayıp var olmadığını söylesek de yerli yerinde duruyor. Ama erken tanı ve doğru tedaviyle zorlu bir süreç yaşatsa da su gibi akıp gidebildiği de bir gerçek; tıpkı gencecik yaşında lenfomaya yakalanan Tuğba Mutlu Semerci’de olduğu gibi…

27 yaşında lenfomaya yakalanan Semerci’nin hastalığı 2007 yılında başlamış. Boynunda bezeler çıkınca doktoru önce bunların üşütmeden kaynaklandığını düşünmüş ve antibiyotik vermiş. Bezeler yine de geçmeyince hematoloğa görünmesini istemiş. Sonrası malum süreç. Önce biyopsi ve sonra lenfoma teşhisi.
İlk başta uygulanan tedavi ne yazık ki sonuç vermemiş. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Kemik İliği Nakli Merkezi’nde Prof. Dr. Siret Ratip’in gözetimindeki kemoterapi döneminden sonra kemik iliği nakli yapılmış. “Bu süreçte kendimden iyi hücre toplanarak bana nakledildi ve kemik iliğinde çoğalması beklendi. Sonunda sağlığıma kavuştum ve hastaneden çıktım” diyen Semerci, sonrasında yaşanan sürecin de bir o kadar zor olduğunu belirtmeden geçemiyor.

Sıfır noktası
Karşımda otururken gözlerinin içi gülen, sempatik ve hayat dolu, kanlı canlı bu gencecik kadının kısa süre önce böylesine çetin bir sınavdan geçtiğine inanasım gelmiyor. Bu yaşananlar, güneşli bir günde, rengarenk sardunyalar ve kış cıvıltıları arasında karşılıklı oturup kahve içip sohbet ederken yaşadığımız o anın o kadar dışında ki akıl bunu algılamayı reddediyor.
“Nakil öncesinde sekiz ay süren ağır bir kemoterapi görüyorsunuz, bütün hücreleri sıfırlıyorlar. Nakil aşamasında ise hücreler üç günde toplanıyor. Toplandıktan sonra hücrelerin yükselmesini bekliyorlar ve sağlıklı hücreleri yeniden yüklüyorlar. Hücreleriniz yükseldikten sonra da hastaneden çıkıyorsunuz” diyor Semerci ve nakil sonrasında en az altı ay çok dikkatli bir süreç geçirilmesi gerektiğini önemle vurguluyor. Başkalarıyla aynı ortama girmemek, yakın temasta bulunmamak ve şu an burada sayılamayacak kadar çok kurala uyulması şart, hatta uysanız bile her şey sil baştan yaşanabiliyor ve bir bakıyorsunuz bebek adımlarıyla geldiğiniz yolun en başına dönmüşsünüz, sıfır noktasındasınız… Aynı tahliller, aynı tedaviler ve aynı ilik nakli dönemi.

"En büyük şansım doktorum"
“Nakilden 3-4 ay sonra yeniden bezeler çıktı, hastalığım nüksetti” diyor Semerci ama verilen yeni bir ilaçla bu süreçten de alnının akıyla çıkmayı başarıyor. Ve mutlu haber… İkinci naklin yapılmasının üzerinden iki sene geçmiş. Tuğba Mutlu Semerci eski sağlıklı günlerine geri dönmüş. “En büyük şansım doktorum, o olmasaydı her şey bambaşka olurdu” diyor Semerci ve ekliyor: “Kendisine de söyledim bunu; hayatımda üç erkek var; babam, eşim ve doktorum Siret Bey.”

Kemik iliği nakli nedir?
Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Kemik İliği Nakli Merkezi’nden Prof. Dr. Siret Ratip,hangi durumlarda kemik iliği nakli yapıldığını, nakil sırasında ve sonrasında nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlattı.

Kemik iliği nakli ile tedavi edilen hastalıklar üç ayrı kategoride değerlendirilebilir: 1. Kanserler, 2. Yetersiz kemik iliği kök hücreleri veya ürünleri nedeniyle oluşan kanser olmayan hastalıklar, 3. Anormal kemik iliği ürünleri veya kemik iliği hücrelerinden oluşan enzimlerin yetersizliği nedeniyle ortaya çıkan genetik bozukluklar. Kanserleri akut veya kronik lösemiler, lenfomalar, myelodisplastik sendrom ve multiple miyeloma olarak sıralayabiliriz. Yetersiz kemik iliği kök hücreleri veya ürünleri nedeniyle oluşan kanser olmayan hastalıkların sık rastlananlarından aplastik anemi ve şiddetli bağışıklık yetersizliği hastalıkları. Anormal kemik iliği ürünleri veya kemik iliği hücrelerinden oluşan enzimlerin yetersizliği nedeniyle ortaya çıkan genetik bozukluklar açısından ise ülkemizde en sık görülenler talasemi majör ve orak hücre anemisi. Hastaya yapılacak kemik iliği nakli çeşidi hastanın kendinden (Otolog) veya kardeşinden (Allojeneik) olarak hastalık çeşidine göre belirleniyor.Lenf hücrelerinin bağımsızlık kazanıp oradaki hücrelerin kontrolsüz şekilde büyümesi lenfoma denilen tümöre neden olabilir. Bunların farklı çeşitleri var. Koltuk altı, boyun, kasık bölgesinde şişlik tespit eden hastalar hekime geliyor ancak bunlar en sık gördüğümüz viral veya bakteri enfeksiyonları sonucunda ortaya çıkan şişlikler. Vücudun savunma sisteminin bir parçası olan lenf bezleri büyüyerek bu enfeksiyonları yok etmeye çalışıyor. Görevlerini yapınca da olmaları gereken büyüklüğe iniyorlar. Lenf bezleri eğer sebepsiz olarak büyür ve büyümeye de devam ederse, basit enfeksiyonlardan ayırmak, ayrıntılı inceleme yapmak gerekiyor. Bu şişlikler geçmediği takdirde lenf bezi tümörü (lenfoma) olasılığı artıyor ve mutlaka hematoloji uzmanına başvurmak önem taşıyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Kemik İliği Nakli Merkezi’nden Prof. Dr. Siret Ratip, lenfoma tespit edilen hastaların büyük bir çoğunluğuna kemoterapi uygulandığını ve hastaların önemli bir bölümünün de bu tedaviyle kurtulduğunu söylüyor. Standart kemoterapiden fayda göremeyen hastalara yüksek doz kemoterapi veriliyor ve kök hücre nakli yapılıyor.

Hangi durumlarda uygulanır?
Kök hücre nakli, lenfomanın kemoterapiye rağmen tekrar ettiği veya yeterli yanıt vermediği hastalarda tercih ediliyor. Bu tedavi öncesinde iki veya üç kür yüksek doz kemoterapi veriliyor, hastalık tekrar yok ediliyor. Sağlıklı hücreler cilt altına büyüme faktörü verilerek makine yardımıyla toplanıyor, daha sonra bu hücreler donduruluyor. Yüksek doz kemoterapiden sonra bu hücreler damar yoluyla hastaya naklediliyor. Nakledilen hücreler de kemik iliğini bulup yerleşiyor, yeni hücreler üreterek kanın tekrar oluşmasını sağlıyor.

Hangi durumlarda uygulanmaz?
Kemik iliği nakli uygulaması bazı kriterlere bağlı. Kemoterapi sonrası tekrarlama olasılığı yüksek olan akut lösemi çeşitleri ve kemoterapiye rağmen tekrarlayan lenfoma çeşitleri kemik iliği nakline uygun. Bunun dışındaki çeşitlerde naklin yararları daha az oluyor. Diğer önemli kriter hastanın yaşı ve var olan diğer hastalıklarının oluşturabileceği engel. Kardeşten yapılan nakillerde başarı düzeyi 60 yaş üzerindeki hastalarda daha az. Ayrıca kalp, karaciğer, akciğer, böbrek hastalığı olan kişilerde kemik iliği nakli yüksek hayati risk nedeniyle yapılamayabilir.

Nakil sırasında nelere dikkat etmek gerekir?
Kemik iliği nakli sonrası hijyen koşullarına dikkat etmek çok önemli. Hasta her gün yıkanmalı ve giysilerini değiştirmeli. Havlu ve temizlik bezi sadece hasta tarafından kullanılmalı.
Hasta nezle, öksürük gibi hastalığı olan diğer kişilerden uzak tutulmalı. Sigara içilmemeli ve inşaat alanları, tozlu, dumanlı yerlerden uzak durulmalı. Evcil hayvanlarla teması en aza indirilmeli ve evcil hayvan ile temas sonrası eller yıkanmalı. Hastanın ateşi 38 derece ve üstü ise acilen doktoru aramalı.