Mutluluğa giden yol: Gönüllülük

Hiçbir karşılık beklemeden, gönülden vermek; sevgi, saygı ve mutluluğa giden en kestirme yol. İnsanın içindeki sevgiyi diğer canlıların yaşamını güzelleştirebilmek için cömertçe kullanması ve bunu her geçen gün daha çok insanın yapması dünyayı huzur ve barış ortamına kavuşturacak mucizevi iksir belki de...

Mutluluğa giden yol: Gönüllülük

Yazı: Burçin Öztınaz

* Pozitif dergisinden alınmıştır.

Gönüllülük Eğitmeni İnal Aydınoğlu, Gaziantep doğumlu bir ekonomist 
ve iş adamı. 1978 yılında başladığı gönüllülük yolculuğunda bulduğu coşku, sevinç ve mutluluğu başka insanlara da aktarmayı misyon edinen Aydınoğlu, bu amaçla gazete ve dergilerde yazılar yazıyor, televizyon programları hazırlıyor, kurslar, seminerler, konferanslar veriyor. Sevgi, gönüllülük, yaşama sevinci gibi konularda yayınlanmış 11 kitabı bulunan Aydınoğlu ile gönüllülüğe açılan kapıyı ve vermekten duyulan huzurun yaşamımıza katacaklarını konuştuk.

Mutluluğa giden yol: Gönüllülük - Resim : 1
Gönüllülüğü nasıl tanımlıyorsunuz?
Gönüllülük, insanın gönlünü, sevgisini, maddi-manevi olanaklarını ve kendini
insan yapan bütün değerlerini hiçbir karşılık beklemeden canlı-cansız bütün varlıkların iyiliği için sarf etmeye niyet etmesi ve niyetini eyleme dönüştürmesidir. Her şey bir niyetle başlar.

Ana koşulu da karşılık beklememek, değil mi?
Her insanın içinde bitmez tükenmez sevgi vardır ama o sevgiyi hizmete döndürmediği takdirde sevgi yarı yolda kalmış olur. Sevgiyi insanın hizmete dönüştürmesi gerekir. İnsan eğer kendini seviyorsa, kendine şefkat göstermeli, kendine değer vermeli, kendi duygularına değer vermeli. Eğer insanları seviyor ise insanlara değer vermeli, yoksulun yoksulluğuna, çaresizin çaresine, muhtacın ihtiyaçlarına destek olamayan bir insan “Ben insanları seviyorum” diyemez. O yüzden sevginin hedefine ulaşabilmesi için hizmet olması gerekir. Ama sevgi hizmete ulaşırken karşılık beklerseniz, o bir alışverişe döner. Sevginin gerçek hizmete dönüşebilmesi için hiçbir karşılık beklenmemesi gerekir.

‘Gönüllülük İnsanlık ve Mutluluk Yolu’ adlı kitabınızda bir teşekkür
 bile beklenilmemesi gerektiğinden bahsediyorsunuz...
Karşılık beklerseniz sevmenin ve vermenin mutluluğuna erişemezsiniz. Çünkü sizin mutluluğunuz karşıdaki insanın iki dudağının arasına kalır: “Acaba bana
ne zaman teşekkür edecek?” diye bekler ve sonra da “Aaa, ben o kadar şey yaptım, bir teşekkür bile etmedi” dersiniz. Tabii ki teşekkür çok yüce ama onu da düşünmemek ve beklememek gerekli.

İnsanlar doğuştan gelen gereksinimler içinde... Takdir görmek, sevilmek, kendini gerçekleştirmek gibi. Gönüllülük hangi gereksinimi karşılıyor? Gönüllü olma isteği neden doğuyor?
Abraham Maslow’un bir ihtiyaçlar piramidi vardır. Maslow’a göre insanlar doğuştan gelen gereksinimler içindedirler. Piramidin en altında, yaşamak için gereken fizyolojik gereksinimler, daha sonra güvenlik gereksinimi, üstünde sevme, onun üstünde sevilme, onun üstünde saygınlık ve en
üstte ise başka insanlarla iyi ilişkiler içinde olmak ve onlara hizmet etmek gereksinimi vardır. Gönüllülük insanın en yüceldiği noktadır, piramidin en tepesine çıktığı yerdir. O nedenle her insan içinde gönüllülük duygusunu yeşertmenin yolunu bulmalıdır.

Bir yaşam tarzı olarak gönüllülük maddi-manevi hayatınıza neler kattı?
Birincisi tasavvur edilemez derecede hayatımı güzelleştirdi. O kadar çok dostum, arkadaşım, sevdiğim ve saydığım insan
var ki benimle birlikte gönüllülük yolunda yürüyen... Belki de benim en büyük varlığım bu insanlardır. İkincisi bana moral verdi, beni kendine güvenen, kendine saygı
duyan bir insan haline getirdi. Sağlığımı kazandım. Ben 74 yaşındayım ve güneş gözlüğü dahi takmıyorum. Şükürler olsun
ki deli dolu hayatım aynen devam ediyor. Çünkü gönüllülük bana heyecan veriyor, beni neşelendiriyor. Gönüllülük bana daha çok şey yapabilmek için arzu ve istek veriyor. Verdikçe en büyük yararı siz görürsünüz. Huzur, mutluluk, sevinç ve maddi karşılık bulursunuz. Siz o maddi karşılığı düşünmezsiniz ama işleriniz düzelir, hayatınız düzelir, karşılaştığınız insanlar düzelir.

Gönüllülük eğitimleri de veriyorsunuz. Gönüllü olmanın sizce nelerle ilgisi var? Örneğin mizaçla ilgili mi?
Kimse gönüllü doğmaz ama her insanın içinde bitmez tükenmez sevgi vardır.

Peki gönüllü olmak belli bir gelir seviyesinde ve refah düzeyinde olmakla ilgili mi?
Gönüllü olabilmek için maddi-manevi olanaklara sahip olmak gerekir. Çünkü eğer bir insanın evinde,
yakın akrabalarında
 ihtiyacı olan bir kimse
 varsa onun başka 
kimseye gönüllü olmak
 hakkı yoktur. Onun 
evvela kendi evine ve
 kendi yakınlarına yardımcı
 olması gerekir. Ama asgari ölçüde problemlerini bitirmiş olan her insanın da mutlaka gönüllü olması gerekir. Çünkü Allah verdiği hiçbir şeyi “Al, bunun hepsi senin olsun” diye vermez. Verdiği her şeyde başka insanların hakkı vardır. O hakkı verebilmek için de hiçbir karşılık beklemeden gönüllü olmak gerekir. Gönüllü olmanın bir önemli avantajı daha vardır. Gönüllülük insanın rahmetini, insanın bereketini arttırır, insanın işini düzeltir. Gönüllü, her an Allah’ın elini, yol göstericiliğini önünde görür. Gitmeniz gereken yollar açılır, gitmemeniz gereken yollar kapanır. Sanki siz bir felaket gibi görürsünüz ama bir bakarsınız ki orada bir hayır var. Allah her kuluna sadece hayırlı olanı verir. O yüzden şükür önemli. İyi bir şeye ulaştığında şükretmeyi herkes yapar ama önemli olan acılara da şükretmek, kederlere de şükretmek. Çünkü Allah hiçbir kuluna hayırsız olan hiçbir şeyi vermez.

Sizce dünyaya gelme amacımız nedir?
Dünyaya gelmemizin iki amacı var: Birincisi dünyadaki görevlerimizi yerine getirmek. Yani dünyanın gelişmesi, dünyanın ilerlemesi için bizim kendimizi geliştirmemiz, daha çok şey öğrenmemiz, bizden sonra gelecek olanlara daha iyi bir dünya olarak kalabilmesi için çaba sarf etmemiz gerekiyor. İkincisi de dünya her insan için bir imtihan yeridir. Biz dünyaya geliriz; dünyadaki hayatla, karşılaştığımız olaylarla, nefsimizle yaptığımız mücadeleyle, egomuzla verdiğimiz mücadele ile ruhsal değerlerimizi birleştiririz. Yani insanın bir dünyasal varlığı vardır, bir de içsel yaşamı, ruh dünyası vardır. Eğer biz sadece dünyasal değerlere odaklanırsak, o malların kölesi oluruz. Şu anda milyonlarca, milyarlarca insan dünyasal değerlerin kölesi olmuş şekilde bir hayat sürdürüyor. Dünyasal değerlerin hepsi çok değerli, insanlık için çok gerekli ama aklımızla kalbimizi bir denge içinde tutmamız gerekiyor. Sadece aklımızla yaşarsak akıl fesata çalışır, çıkara çalışır. Akılda sevgi yok çünkü.

Mutluluğa giden yol: Gönüllülük - Resim : 2

Neden bu kadar dünyasal değerlere odaklanıyor insanlar?
Endüstri devrimi olduktan sonra
teker teker yapılan her şey makinelerle milyonlarca yapılmaya başladı ve herkes o milyonlarca yaptığı şeyi satabilmek ve pazar kapabilmek istedi. Ve dünyada iletişim geliştikçe, endüstri büyüdükçe pazar kapma ve sahip olma duygusu gelişti. Yani insanlar ruhsal değerlerinden uzaklaştı, dünyasal değerlere odaklandı. Dünyasal değerlere odaklandığınız zaman vicdan biter, ahlak biter. Çıkar duygusu her şeyin önüne geçer.

Dünyasal değerlere odaklanmak içimizdeki zenginliği ortaya dökmeye de engel. Alma-verme dengesini yeniden sağlamak için yapmamız gereken sadece cömertçe paylaşmak belki de... Bu konuda önerileriniz neler?
Her insan bireysel veya toplumsal gönüllülük yolunda ne iş yaparsa yapsın dünyaya pozitif enerji salar. Bu pozitif enerjilerin çoğalması insanlık için bir aydınlıktır, bir ufuktur. Bir tek insanın dünyaya saldığı pozitif enerji bile dünyaya çok şey katar ve bu insanların sayısı arttıkça da bu savaşlar biter ama çıkar duygusu ve kavga arttıkça kardeş kardeşi, dindaş dindaşı, herkes birbirini öldürür.

Karşılıksız hizmet yapan kişilere şüpheyle yaklaşmak gibi bir durum da söz konusu...
Herkesin her yaptığından çıkar beklemesi, herkesin her insanı sıkılacak limon gibi görmesi herkesin dünyadan daha büyük pay istemesi yalnızca insanı değil, tüm dünyayı yıkar. Gönüllülük sevgi, hizmet ve mutluluk yoludur. Kavga, suçlama, yargılama gibi olumsuzluk üreten düşünce, niyet ve eylemler gönüllülük duygusu ile bir arada bulunmamalıdır.

Verdiğiniz eğitimlerde bu algıyla mücadele için bir öneriniz oluyor mu?
Özellikle üniversitede verdiğim derslerde derse başladığım zaman ilk günlerde endişeli sorular geliyor, ama bir müddet sonra özellikle ilk vize imtihanını yaptığımda yavaş yavaş gönüllülükle ilgili güzel dönüşler alıyorum. Gönüllülük konusu içimizde
var ve bunu gençlerimize anlattığımız zaman temeldeki değerler ortaya çıkıyor. Gönüllülükte çok hizmet verebilecek bir milletin insanlarıyız, yeter ki bunu madde tutkusuyla ve aklımızla yaralamayalım.