Yeme ve kilo problemlerinin psikolojik yönleri

Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Sibel Çakır, sağlıklı beslenme takıntılarını anlatıyor...

Yeme ve kilo problemlerinin psikolojik yönleri

Sorun bazen sadece fazla 3-5 kilodur. Bazen ise daha ciddi! Anoreksiya Nervoza, Bulimia Nervoza gibi yeme bozukluklarının çoğu erkeklerden çok kadınları tehdit ediyor. Üstelik her zaman aşırı kilolu olmaları da gerekmiyor. Ortoreksiya Nervoza ise çağın yeni hastalığı… ‘Sağlıklı beslenme takıntısı’ olarak tanımlanıyor. Bu hastalıkların farkında olmak ve belirtileri hissedildiğinde bir uzmana konuyla ilgili müracaat etmek büyük önem taşıyor. 

Anoreksiya nervoza 
Çoğunlukla genç kızlarda görülüyor. Kişi, kilolu olmadığı halde kendini aşırı kilolu buluyor, kilo almaktan çok korkuyor ve yeme davranışı bozuluyor, kilosunu sürekli kontrol ediyor, yediklerini kısıtlıyor, aşırı egzersiz yapıyor, laksatif kullanıyor ya da kusuyor. Beden imajları bozuluyor; yaşı ve boyu için olması gereken normal kabul edilen kilonun minimum düzeyinde olmayı bile kabul edemiyor. Adet görme döngüleri bozuluyor ve aylarca adet görmüyorlar. Ölümcül olabilen bu hastalıkta tıbbi tedavi, psikiyatrik ilaç tedavisi ve psikoterapi şart. Şiddetli vakalarda hastaneye yatırılarak tedavi gerekebiliyor. 

Bulimia nervoza 
Bulimia Nervoza hastalığına yakalananlar yeme kontrolü kalkarak tıkınırcasına yeme nöbetleri geçiriyor, kiloları ve bedenleriyle aşırı uğraşıyorlar. Daha sonra bu aşırı yeme nöbetinden pişman olarak kusma gibi yöntemler kullanıyorlar. Normal ya da aşırı kiloda olabiliyorlar. Çocukluk çağı travmaları, kişilik problemleri altta yatan sorun olabiliyor. Tedavide depresif belirtiler gelişmişse antidepresan ilaçlar ve esas olarak psikoterapiler kullanılıyor. 

‘Sağlıklı’ beslenme takıntısı: ortoreksiya nervoza 
‘Sağlıklı’ olduğu düşünülen gıda, gıda miktarı, hazırlama ve pişirme biçimi, yeme biçimi ile aşırı uğraşmaya Ortoreksiya Nervoza deniyor. Başlangıçta masum bir sağlıklı yemeye dikkat etme davranışı gibi görünüyor ama zaman içinde bu konuda aşırı detaylı, zaman ve enerji alan uğraşı gelişiyor. Sağlıklı olmak adına, diyet aşırı katı ve kısıtlıdır, hatta bir süre sonra beslenme yetersizliği gelişebiliyor. Kişi yedikleriyle ilgili katı bir tutum içine giriyor ve çevresindeki kişileri sağlıksız beslendikleri için eleştiriyor, bunu yaparak kendine güvenini arttırıyor. Bu ‘sağlıklı yeme obsesyonu’ kişinin günlük yaşamını, ilişkilerini ve işlevselliğini etkiliyor, onu yalnızlığa itiyor. Odaklandığı nokta kilo vermekten ve beden görüntüsünden çok, yediklerinin sağlıklı olup olmadığı aslında. Kendisine beslenme kurallarından ve ‘sağlıklı yiyeceklerden’ oluşan izole bir dünya kuruyor. Psikiyatrik tanı koyma sistemlerinde henüz bir ruhsal bozukluk olarak yer almasa da, Ortoreksiya Nervoza psikiyatrik bir zorluk olarak kabul edilebilir. Anoreksiya ve Bulimia Nervoza ve Obsesif Kompülsif bozukluğa benzer özellikler taşıyor. Kişiler bu durumun sorun olduğunu kabul etmiyor ve tedavi almaya isteksiz oluyor. Kişinin bu sorununa köken olabilecek kişilik özellikleri üzerine odaklanan psikoterapiler yararlı olabiliyor. 

Yemek, duygudurum, obezite ilişkisi 
Araştırmalarda kronik stres altındaki kişilerin, kortizol düzeyi yüksek ve cilt altı yağ dokusu daha kalın olarak saptandı. Stresin tetiklediği obezitede de, anksiyete ve depresyon daha yüksek oranda saptanır. Stres altında gıda alımı artar.

Yemek bir bağımlılık mıdır? 
Fazla kiloluların bir kısmında yemek yemek diğer bağımlılıklara benzer biçimde, haz veren maddenin yani yemeğin beyinde ödül mekanizmasında etkili dopamin salınımını arttırıcı özellik gösterdiği ve bunun süreklilik kazanarak bir çeşit bağımlılık geliştiği düşünülür. Bu döngüde acıkınca yemek yeme davranışı kaybolur; daha hastalıklı, otomatik bir hale gelen yeme bağımlılığı oluşur. Bağımlılığın bu fizyolojik mekanizmaları dışında duygusal mekanizmaları da vardır. En çok şeker ve kola bağımlılığı görülür. 

Duygusal yeme 
Aç olmadığımızda yemek yememizin bir diğer nedeni de, rahatsız edici bazı duygulardan kurtulmak için içe bir şey almak ve huzursuzluğu dindirmek. Bu davranışta otomatikleştiğinde obezitenin sürekliliğine neden olur. Huzursuzluk, öfke, üzüntü, hayal kırıklığı gibi istenmeyen duygulardan kurtulmak için yemek yeme dışında başka yöntemler bulunmalı. Bu tür obezitelerde psikolojik destek almak şart.

Depresyon ve aşırı yeme 
Depresif bozuklukların ‘atipik depresyon’ denilen tipinde, kişi zevk almasa da, farkında olmadan aşırı yemek yer. Uyku, iştah artmış, hareketler yavaşlamıştır. Mutsuzluk ve hüzün yemek yemeyi, kilo artışını tetikler; bu da depresyonu şiddetlendirir ve bir kısır döngü oluşur. Depresyon tedavi edilmesi gereken ciddi bir hastalık, ilaç tedavileri ve psikoterapi gerektirir. Depresyonu tedavi etmeden kilo vermek mümkün olmaz.