10 özel terapi yöntemi

Biraz rahatlamaya, huzur bulmaya, kafanızdaki ve hayatınızdaki kaostan kaçmaya ihtiyacınız varsa, işte size bedeninizi ve ruhunuzu rahatlatacak 10 özel terapi yöntemi... Biri mutlaka sizin kaçış durağınız olacak!

10 özel terapi yöntemi

Yazı: Nihal Yuvacan

Stresten arınmak için yapmamız gerekenlerin renkli dünyasına bir kez girdiğimizde bedensel ve ruhsal farkındalık üzerine çalışan pek çok merkeze, yazılan pek çok kitaba ve karşımıza bu alanda çıkan birçok profesyonele rastlıyoruz. Zihnimizi, bedenimizi ve çevremizi yeterince fark etmek için kendi kendimize yaptıklarımız ise çoğu zaman bazı bağlantıları çözebilmemize yetmiyor. Peki zihni, ruhu ve bedeni negatifliklerden uzaklaştırarak güçlenmek için etkili bir şekilde neler yapabiliriz? Bu terapilerden en çok hayatınıza uyanı ve içinize sineni deneyebilirsiniz. 

1-Negatif kayıtları nefes terapisiyle silin
İnsanı, o ana kadar farkına varmadığı olumsuz duygularından arındırmaya yönelik terapilerden biri nefes terapisi... Vizyon Atölyesi Koçluk ve Danışmanlık Merkezi, diğer nefes terapi merkezlerinden farklı olarak, bu terapiye meditasyon ve vizyon koçluğu adı verilen yaşam koçluğu çalışmasını da dahil ediyor. Bu terapi, kişinin gerçekte ne istediğini ve bunun için neler yapması gerektiğini adım adım gösteren bir koçluk çalışmasıyla başlıyor, iyileştirmeye yönelik nefes terapisi ve ardından meditasyon çalışmasıyla devam ediyor. Nefes terapisi ise terapinin en can alıcı bölümü. En az yedi seans, ideal olarak 10 seans alınan, haftada bir alınmak üzere yaklaşık iki saat süren bu üç parçalı terapi sonrasında, stresli durumlarda kendinizi kasmamayı ve duygularınızı yönetmeyi öğreniyorsunuz. Peki nasıl? Nefes terapisini ‘bilgisayarımıza bir virüs girdiğinde ona format atan bir program’ olarak tanımlayan Karasulu, “Stresli anlarda beyindeki amigdala bölgesi dengesizleşir, nefes bu bölümle birlikte stresi dengeleyen parasempatik kasların devreye girmesini sağlar. Biz terapi sırasında nefesi vücudun blokaj noktalarına, akupunktur bölgelerine kadar ulaştırarak, rehberlik ederek ve duygu yönetimi sağlayarak olumsuz kayıtların devre dışı kalmasını sağlıyoruz” diyor. ‘Olumsuz kayıtlar’ denince merakla bir duruyoruz öyle değil mi? Karasulu devam ediyor: “Günlük hayatta her korktuğumuzda, heyecanlandığımızda ve stres yaşadığımızda vücudumuzu kasarak nefesimizi farkında olmadan tutarız. Nefesimizi tuttuğumuz her an ise vücudumuza olumsuz bir kayıt olarak girer. Oksijeni vücudun bloke edilen alanlarına tam anlamıyla ulaştırdığımızda ise taze nefesle iyileşmeyi sağlarız.” Stresle kastığımız tüm kasların ve baskıladığımız tüm bölgelerin terapi esnasında adeta ‘ ben buradayım’ dediğini söylemeden geçmeyelim. Terleyip toksin atmaya da neden olan terapi sırasında, karnınızın ağrıdığını, hatta ağzınızın kasıldığını hissediyorsunuz. Karasulu’ya göre bu, günlük hayatta söyleyemeyip içinize attığınız veya hazmedemediğiniz konulardan kaynaklanıyor. Özetle, siz her ne kadar yaşadığınızı unuttuğunuzu düşünseniz de vücudunuzun hafızası öyle söylemiyor. Terapilerin sonunda tüm bu etkilerden arınıp, duygularınızı nasıl yönetebileceğinizi öğreniyorsunuz. 

2-Tango terapi ile kontrolü bırakın 
Türkiye’nin en unutulmaz dizilerinden ‘Aşk-ı Memnu’da Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ’un tango sahnesini unutmadığınıza eminiz. İki ünlüyü bu sahne için dört gün boyunca çalıştıran, ayrıca Hazal Kaya, Ataol Behramoğlu ve Berrak Tüzünataç gibi isimlerle çalışan tango eğitmeni İrfan Yüksel, Tangojean ile 13 yıldır hizmet veriyor... Tangonun genellikle aşk ve tutku klişesine sıkıştığını ancak gerçekte göz göze, burun buruna bir dans olmadığını belirten Yüksel, bu terapiyi kadınların ve erkeklerin hayatlarına altı aydan sonra uyarlamaya başladıklarını ve ilişkiler ve iletişimle ilgili çok şey öğreten bir terapi modeli olduğunu söylüyor. Tangoda genellikle erkeklerin dansa davet eden ve yönlendiren taraf olduğunu, kadınların ise eşlikçi olduğunu hatırlatan Yüksel, “Kadınlar günlük hayatta o kadar kontrol etmeye ve yönlendirici olmaya alışmışlar ki, tangoya ilk başladıklarında ipleri bir türlü bırakamıyorlar. Erkeklerse ilk başlarda yeteri kadar esnek ve yaratıcı olamayabiliyor. Taraflar, tango sırasında rolleri zaman zaman değişerek, bunun faydalı ve konforlu bir şey olduğunu deneyimliyor. Çünkü dersler sırasında sabır göstermeyi, beklemeyi, ne zaman durup ne zaman ipleri eline alması gerektiğini, bunların hepsinin bir zamanı olduğunu anlıyorlar. Altı aydan sonra kendi hayatlarında da bunu deneme eğilimi ortaya çıkıyor” diyor ve ekliyor: “Konsantrasyonu sağlarken soyutlanıyorsunuz. Ancak adımlarınızı içinizden sayarak değil, karşınızdakini çok iyi gözlemleyerek ve kendinizi ona uydurarak atmanız gerekiyor. Bu yüzden karşınızdakini anlamak konusunda daha özenli olmayı öğreniyorsunuz. Bu sabır ve odaklanma işi olduğundan günlük hayatta başkalarını çok dinlemeyen ve dediğim dedik insanlar tangoda ilk etapta zorlanıyor. Aceleci, tez canlı insanlar hemen uyum gösteremiyor. Ama beklemeyi, müziği duymayı, partnerini dinlemeyi ve esnekliği öğrendiğinde, bunun faydasını görüyor ve kendi hayatına da bunu otomatik olarak uyarlayabiliyorlar.” 

3-Öfkeyi azaltmanın anahtarı; kahkaha terapisi
İngiliz komedyen Charlie Chaplin’in dediği gibi “Gülmeden geçirilmiş bir gün, boşa geçmiş bir gün.” Ancak araştırmalar gösteriyor ki, hepimiz doğal kahkahalar atmakta o kadar başarılı değiliz... Kahkaha terapisti Eser Mutlu ise tam bu noktada, öfke ve stresi ‘kahkaha’ atarak azaltmak için eğitimler veriyor.  Mutlu’ya göre kahkaha terapisi, hiçbir neden olmadan pranayama nefes teknikleri ve kahkaha egzersizlerinin birleşmesi ile gerçeğe dönen kahkahalar sonucunda duygu durumu değiştiren en son kişisel tekniklerden biri... Kişinin kahkahayı içselleştirmesi ve kendi kendine bu tekniği uygulayabilmesi için 90 dakika süren en az dört seansa katılması gerektiğini belirten Mutlu, “Dört aşamadan oluşan seanslarımızda birinci bölümde doğru nefes ve nefes egzersizleri, daha sonra kahkaha egzersizleri ve nedensiz kahkahalarla, kahkaha meditasyonu ve rahatlama dersleri veriyoruz” diyor. Kahkaha terapisinin stres, öfke kontrolü, kötü alışkanlıkları değiştirme ve hatta kilo kontrolünde etkili olduğunu söyleyen Mutlu, kurumsal seanslarda ise öğrenmeyi tetikleyici, grup dinamizmini arttırıcı ve ekip ruhunu geliştirici ve yaratıcılığı arttırıcı etkileri olduğunu belirtiyor. 

4-Sanatla terapi ile biliçaltınıza yolculuk edin 
Resim, müzik, seramik çamuru, kil gibi sanatsal ve yaratıcılık içeren malzemeleri kullanarak insanların tıkanmışlık, yorgunluk, mutsuzluk duygularını azaltan bir başka terapi şekli ise sanatla terapi. FLOW Coaching International’dan Sanat Terapisti Talya Vardar; dokunsal, görsel, işitsel ve düşünsel öğrenme becerilerine göre, kişinin neye daha çok tepki verdiğini gözlemleyerek kişiye uygun malzemeyle ve kurguyla terapi gerçekleştirdiklerini söylüyor. Psikoloji ile sanatın ortak disiplini olan bu terapiye konuşma terapisi eşlik ediyor. Vardar, bu seanslarda kişinin bilinçaltındaki sembollerin ortaya çıktığını söyleyerek konuyu bir örnekle anlatıyor: “Yedi yıl kadar önce çalıştığım bir danışanım kambur yürüyordu. Biz bir seansta onun gelecekle ilgili planlarını çalışırken, yaptığı resim aracılığıyla bedeninde bir ağırlık hissi taşıdığını fark etti ve bu yükü 12 yaşından beri taşıdığını hatırladı. Bu yükün ne olduğu üzerinde çalışınca ebeveynlerinden birisi ile ilişkili olduğu ortaya çıktı. Yük üzerinde birkaç seans çalıştıktan sonra danışanım artık kambur yürümüyordu. Biz bilmeden önce bilinçaltımız ne istediğimizi biliyor, ancak biz ezber kalıplarımızla; bazen de mahalle baskısıyla aslında özümüzle çelişen seçimler yapıyoruz. Sanatla terapide kişi bilinçaltındaki sembolleri ortaya çıkarttığında, kendisiyle gerçek bir buluşma yaşıyor ve o zaman seçimlerini özgürce, olması gerektiği gibi yaşıyor.” 

5-Doğum sonrası rahatlamanın yolu; refleks terapi 
Yüzde, elde ve ayakta bulunan özel noktalar ve bölgeler uyarılarak, beyin ve merkezi sinir sistemini rahatlatmayı sağlayan refleks terapi, kas hastalıklarından algılama ve dikkat eksikliğine, stres yönetiminden yorgunluk ve migrene kadar pek çok problemi çözüyor. İlk ortaya çıktığı yer olan İspanya’da Refleksolog Lone Sorensen tarafından 25 yıl önce geliştirilen bu yöntemin uygulandığı dünyada 35’ten fazla ülkede faaliyet gösteren enstitünün Türkiye’deki eğitmeni ve tedavinin uygulayıcısı ise Anima Rapha Manuel Terapi ve Refleksoloji Merkezi Yöneticisi Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa... Stres şikayeti ile birlikte baş ağrısı, migren atakları ve boyun ağrısı yaşayan pek çok kişinin seans sırasında uyuyakalacak kadar rahatladığını söyleyen Şenbursa, “Refleks terapi seansları, değerlendirme sonuçlarına göre kişiye özel planlanıyor. Hemen ilk seansın ardından kişiler tedavinin etkilerini görmeye başlıyor. Vücudun verdiği cevaba göre tedavinin süresi belirleniyor. Örneğin stres, anksiyete gibi şikayetleri olan kişiler haftada 1-2 gün takip ediliyor. Vücut, tedavi sonrası durumunu kendi kendine sağlamayı başarana kadar tedaviye devam ediliyor” değerlendirmesinde bulunuyor. Problemlerin en çok ortaya çıktığı dönemlerin hamilelik ve doğum sonrası dönem olduğunu söyleyen Şenbursa, “Gebelik ile birlikte ilk üç aydaki hormonal değişiklikler ciddi baş ağrılarına yol açıyor. Yorgunluk ve uykusuzluk yaşanabiliyor. Yüzden, elden ve ayaktan verilen doğru uyarılar hormon seviyelerinin düzenlenmesini sağlıyor. Böylece ağrıya yol açan faktörler ortadan kalkıyor” diyor. 

6-Meditatif dansla hislerinize konsantre olun 
Sinan Temizalp tarafından geliştirilen meditatif dans; klasik bale, modern dans, yoga ve meditasyonun bir karışımı ve ilhamını Mevlevi dervişlerinden alıyor. Dansın terapi için, ritüel ve sembolik olarak kullanıldığı bir hareket meditasyonu olan Sufi dansı, terapide içe yönelmek için özünden gelen mistik bir yol sunuyor. Hislere konsantrasyonu mümkün kılan bir özel terapi şekli olan meditatif dansın duruşu düzeltmek, vücut bilinci ve kondisyonu oluşturmak, meditasyon ve odaklanma gibi evrelerden oluştuğunu söyleyen Sinan Temizalp, “Biz meditatif dans tekniğinde mükemmel duruşu oluşturmak için birçok teknikten, klasik bale matematiğinden, çağdaş tekniklerden, yoga ve meditasyondan yararlanıyoruz. insanlar varlığını bile bilmediği kaslarının farkına varıyor” diyor. Mercan Dede gibi tasavvuf müziğinin çağdaş yorumlarını kullandıklarını belirten Temizalp, şöyle devam ediyor: “Sırt sorunları varsa önce farklı gruplarla terapi amaçlı geliniyor. Sonra hep birlikte akışkan hareket, dans, denge çalışmaları ve dansa geçiş yapıyoruz.” Mükemmel duruş ve form duygusu, esneklik, özel bir kas yapısı kazanmak ve sağlıklı yaşam için vücut ve nefes bilinciyle kontrolü ele almak hedefleniyor. Çeşitli merkezlerde ve şehirlerde, Avrupa ve Amerika’da birçok uluslararası festival ve programda workshop ve seminer veren Temizalp, ameliyatın kesin çözüm olmadığı fıtık için, duruşu ve kas yapısını yeniden yapılandırarak, esneklik ve nefes bilgisi kazandırarak çözüm sağladıklarını, ayrıca panikatak, bipolar ve depresyonda, kalp damar, tansiyon sorunlarında da önemli gelişmeler sağlayabildiklerini sözlerine ekliyor. 

7-Ailece terapi; dance with babies! 
Bebeğiniz var ve onu bırakıp kendinize özel rahatlatıcı bir aktivite yaratamıyorsanız, doğum sonrası sıkıntılardan arınmak istiyorsanız, artık bebeğinizle hatta eşinizle birlikte gelip beraber dans edebileceğiniz bir rahatlama tekniği var... ‘Dance with Babies’ ve ‘Dance with Toddlers’; İskoçya, İngiltere, İtalya, Meksika, ABD, Romanya ve İsviçre’de oldukça popüler bir etkinlik. Salsa, cha cha, rock’n roll, klasik bale başta olmak üzere yedi farklı dans stilini fitness hareketleri ile bir araya getirerek ailelerle buluşturan ve İngiltere’de geçen yıl en iyi aile etkinliği ödülünü alarak CID ve UNESCO tarafından da tanınan etkinliğin Türkiye ayağı 2013 yılında profesyonel dansçı ve uzman eğitmen Selen Yılmaz tarafından kurulmuş. Ailelerin Türkiye’de eğitimler için başvurabileceği isimlerin başında ise eğitmen Sebahat Bağbars geliyor. Bebeğin güvenli taşınması, anne ve bebek sağlığı, kanguru ile yapılan egzersizlerin güvenli ve keyifli şekilde uygulanması konularını da içeren kapsamlı bir eğitim programından geçen Bağbars, şu an Türkiye’de bu dans programlarını veren beş eğitmenden biri. ‘Dance with Babies’; 0-18 aylık bebekler ve ebeveynleri kapsıyor. 18 ay-5 yaş arası çocuklar ve ebeveynleri ise Dance with Toddlers programıyla dans ediyor. Her iki programda da sadece ebeveynler değil çocuklarla iletişim halinde olmaktan mutluluk duyan, bakıcılar ve akrabalar da dahil olabiliyor. “Anne ve bebekleri, kendileriyle aynı duyguları taşıyan diğer anne ve bebeklerle dans ederken müthiş eğleniyor ve rahatlıyor. Bebekleriyle iletişime geçerken duruşlarını iyileştirmeyi ve bedensel farkındalığı da sağlıyoruz” diyen Bağbars, program sürecinde yer alan hafif egzersizlerin özellikle doğum sonrası formunu korumak isteyenlere de faydalı olduğunu anlatıyor. 

8-At terapisi ile pozitif enerji kazanın 
Bir atın dakikada yaklaşık yüz titreşimsel sinyali biniciye aktardığını ve atın sıcaklığının insan sıcaklığına nazaran 1.5-2 derece daha yüksek olduğu için ‘ısıtmalı masaj aleti’ görevi gördüğünü biliyor muydunuz? ‘Hipoterapi’ olarak adlandırılan atla terapi, kişileri rahatlatmanın yanında pek çok psikolojik ve biyolojik faydaları da beraberinde getiriyor. Bahçelievler Değişim ve Gaziosmanpaşa Beyaz Değişimler Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri’nin kurucusu Kadriye Özpıranga, at üstünde egzersizleri kapsayan ‘hipoterapi’nin vücudun dengede kalma bilinciyle tüm büyük kas gruplarını çalıştırdığını, konsantrasyon eksikliği, omurga rahatsızlıkları, beyin yorgunluğu gibi pek çok rahatsızlığa iyi geldiğini belirtiyor. Atların çok güçlü bir biyoenerji alanına sahip olduklarını, atların yunuslarla birlikte doğada insana pozitif enerji aktarabilen iki canlıdan biri olduğunu vurgulayan Özpıranga, hipoterapinin bilinçli yapılması gereğine de dikkat çekiyor. 

9-Rüya terapisi ile takıntılarınızdan kurtulun 
Psikiyatrist Doç. Dr. Nusret Kaya’nın uyguladığı rüya terapisi, klasik bir rüya tabirinden farklı olarak rüya analizleri ile takıntılarımızı ortaya çıkarıyor. Nusret Kaya, beynimizi bir aysberge benzetiyor. Buzulun üstünü hepimiz biliyor, görüyoruz. Ama, ondan çok daha büyük ve derin olan, altını görmediğimiz için, daha kapsamlı ve daha derin olduğuna hiçbirimiz inanmıyoruz. Nusret Kaya’ya göre önemli olan buzulun altını incelemek ve çözümlemeye çalışmak. Üst beynin aksine, duygularımız başta olmak üzere sezgisel iletişim ve güçlerimiz alt beynimizle bağlantılı. Bir ya da 1.5 saat süren, genellikle 2-3 seansı takıntılardan arınmaya yeterli olan rüya analizinde, eğitim ve çevresel durumunuz ne olursa olsun, ilk görüşme ‘bilgi verme’ seansından oluşuyor. Bu seansın sözel kısmı, psikiyatristinizle yaptığınız ‘genel sohbet’ anlamında işleniyor. İlk seansın sonunda, uykudan önce başucunuza bir kağıt kalem koymanız ve ne kadar garip, saçma, ayıp, komik olursa olsun, hatırlayabildiğiniz tüm rüyaları, uyanır uyanmaz ya da en geç kahvaltıdan önce, tüm ayrıntılarıyla yazmanız öneriliyor. Yani, rüyalarınızı üst beyin tam olarak devreye girmeden yazmanız şart. Üst beyin devreye girdiğinde rüyalarınızı yorumsuz olarak yazmanız mümkün olmayabiliyor. Ayrıca rüyalarınızı kimseye anlatıp, yorumlatmamaya da özen gösterin. Çünkü yanlış bir yorum, alt beyninizin takıntılarının artmasına yol açıyor. Yazdığınız rüyaların sayısı 5-6’ ya ulaştığında ikinci seansın başlaması için doktorunuzdan randevu alıyorsunuz. Bu seansta 3-4 rüya analizi ağırlıklı seans yapılıyor, şuuraltı ile buzulun altından bahsediliyor. Bunun sonucunda ise alt beyin takıntılarına inme imkanı yakalanıyor. Alt beyin takıntılarınızın farkına vardıkça, onların yumuşamaya başladığını izliyorsunuz. Son seans çalışması ise özel olarak geliştirilen bir alt beyin çalışmasından oluşuyor. Seçilmiş ses ve müzik eşliğinde yapılan uygulamalar, rahatlamanızı sağlıyor ve iyileşmenize yardımcı oluyor.

10-Zihne yolculuk terapisi 
100 ülkede gönüllü faaliyet gösteren Brahma Kumaris Ruhsallık Okulu, gönüllü eğitmenlerle Türkiye’de 1999 yılından beri faaliyet gösteren farkındalık seminerleri düzenliyor. Brahma Kumaris Meditasyon ve Kişisel Gelişim Derneği’nin Şişli, Göztepe, Kavacık; Ankara, İzmir ve Antalya’daki temsilciliklerinde seminerlerin ve meditasyonların ücretsiz olması, sistemi diğer alternatiflerden ayırıyor. Seminerlerde üç saatlik sessizlik seansı da düzenleniyor, tamamen doğaya yönelten seminerler ve ‘ben kimim?’ konulu meditasyonlar da... Merkezlerde paylaşılan meditasyonun ismi ise Raja Yoga. Amacı ise ‘Zihnimin rajası olmalıyım, kralı olmalıyım’ diyerek kişinin kendi zihnini kontrol altına almasını sağlamak. Eğitmen ve Yaşam Koçu Neşe Akar, “Burada nasıl meditasyon yapılır, nasıl olumlu düşünülür, stresle baş etme yolları, öz saygıyı mümkün kılmak, öfkeyi yönetebilmek, duygusal zekayı artırmak, insanlarla ilişkilerimizi geliştirmek üzerine seminerlerde çok şey öğreniliyor” diyor.