Daha az hırslı bir hayat mümkün mü?

Kariyer basamaklarını ardı ardına tırmanmak zorunda kalması, modern kadının en büyük stres nedenlerinin başında geliyor. Peki, kariyer planlarına odaklanan hırsımız bizi mutlu ediyor mu yoksa iç huzurumuzu mu gölgeliyor?

Daha az hırslı bir hayat mümkün mü?

Yazı: Gülru İncu

Günlük hayatın koşuşturması içinde pek çoğumuz yalpalıyoruz. İşten çıkınca trafikle boğuşuyoruz, metrobüse, metroya, trene, otobüse koşturduktan sonra külçe halinde eve ulaşıyoruz ama bu sefer de çocuk, aile, ev işleri gibi sorumluluklar çalıyor kapımızı. Hele bir de ofiste kötü bir gün geçirdiysek içine saklandığımız mutluluk kabuğu darbe alıyor. Mesleki başarının, modern kadın statüsünün ayrılmaz bir parçası olduğunu, hatta bunun asıl değerinizin bir göstergesi olduğunu düşünebilirsiniz ama bugüne kadar öğrendiklerinizi yeniden gözden geçirmenin zamanı geldi, çünkü bu inanç sistemi çatırdıyor.

Hırs fetişi sorgulanıyor
Margareth Thatcher’ın Britanya’nın ilk kadın başbakanı olması ya da dünya genelindeki kadın dergilerinin sayısız başarılı yöneticileri gibi örnekler, geçmişte kadınların hem kariyer hem de aile sahibi olabileceğini gösterdi bize. 70’li yıllardan itibaren geleneksel cinsiyet rollerine karşı çıkıldı. Modern kadın için hırs olgusu zamanla bir fetiş haline dönüştü. 2000’lerin ilk çeyreğini geçtiğimiz şu günlerde bu durum artık sorgulanıyor. Yükseklerde uçan kariyer kadını profili darbe aldı, bunun nedeni, üst düzey rollere sahip yüksek maaşlı kadınlar için bile başarının mutluluk getirmediğinin anlaşılması. Hatta bazı uzmanlara göre bu durum, günümüz modern kadınının en büyük mutsuzluk nedenlerinden biri.

Mevkiye gerçekten ihtiyacınız var mı?
Dünya üzerinde artık pek çok kadın üst düzey yönetici olmaya ihtiyacı olmadığını, geçerli ölçüde para kazanabileceği bir işinin olmasının yeterli olduğunu düşünüyor. Çünkü geçmiş zamanlarda tüm potansiyelini sonuna kadar kullanarak CEO olmaya giden yolda ilerleyen kadınların yaşadığı psikolojik yıkımlar ve bu kadınların kendilerinden büyük başarılar bekleyen ailelerini hayal kırıklığına uğratmama düşüncesinin yarattığı durumlar hırs ve kariyer kavramlarının yeniden tartışılmasına neden oldu. Artık asıl tutkusu çocuklar, eş, aile, yemek yapmak ya da gündelik işlerle uğraşmak olan kadınlar anormal karşılanmıyor.

Yeni kadın profili
Beş çocuk doğurup büyüten anneniz, maiyetinde insanlar çalışan, bol sıfırlı ücretler aldığı bir işte çalışmıyor diye sizden daha az saygıyı hak ediyor olabilir mi? Belki de sizden daha mutlu olmasının nedeni, kendi dünyasında, kendisiyle barışık yaşaması, yaşamını sevdiği insanlara ya da hobilerine ayırmasıdır, kim bilir? Bu noktada kendimize şunu sormalıyız: Hayatlarımızı sevdiğimiz şeyleri yapmak için ödediğimiz bedellerden ibaret tutmak hayatımızın tek amacı olmalı mı, olmamalı mı? Kendi değerinin farkında olan, kendine güvenmek için kariyer hedeflerine ihtiyaç duymayan, varlığını statü göstergeleriyle tanımlamayan bir kadın profilinden söz ediliyor artık. Uzmanlar kadınların elbette iş sahibi olup para kazanmaları gerektiğini ama sessiz başarıların da yaşam esaslarından biri olabileceğini söylüyor.

Olmalı mı olmamalı mı?
Günümüzün modern işçilerinin var olma nedeni, başarının insan olarak değerimizi belirlediği yolundaki yanlış kanı. Ne kadar çok iş yaparsak, kendimize o kadar daha verimli olduğumuzu kanıtlıyoruz. Peki hırs çarkından çıkarsak kendimizi daha özgür hissedecek miyiz? Özgürlük kavramı, bununla sınırlı olamayacak kadar derin bir konu. Felsefeci ve yazar Walker Percy, “Özgürlük, kaybedecek bir şeyi olmamanın başka bir adıdır” derken bunun için bir bedel ödemeye yöneltir algımızı. Bunun da sonuçları oluyor. Colombia Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma çarkın dişlisi olarak sistematik bir başarısızlığa uğradığımız zaman daha kolay bunalıma girdiğimizi gösteriyor. Sadece kadınlar değil erkekler de hırsın kurbanı olabiliyor. 15 yıllık bir görev süresinden sonra New York dergisinden istifa eden editör Adam Moss, kendisine neden istifa ettiği sorusunu, “Daha az hırslı bir hayatın neye benzediğini görmek istedim” şeklinde yanıtlamış.

Hırs, hayatınızda nasıl bir rol oynuyor?
Belki pek çoğumuz hırsın hayatımızda nasıl bir rol oynamasını istediğimize karar vermeden önce başarılı bir kadının nasıl olması gerektiğine dair şablonlar oluşturduk. Yazılı basın uzun zamandır mesleğinde üst noktaya gelmişken her şeyi elinin tersiyle silip dünyayı gezen seyyah öyküleriyle dolu. Zor mu? Elbette. Hayranlık uyandırıyor mu? Kesinlikle. Rekabetçi çalışma ortamının insanı kamçılayıp daha zengin ve daha mutlu ettiği inancı gerilerde kalmaya başladı. İş hayatı ve özel hayat arasındaki duvarların yıkıldığında sonucun hiç de mutluluk vermediği artık daha net görülüyor. Sonuçta çalışan, tırnak içinde özgür ve modern kadınlar olarak işimizi seviyoruz ama hayatımızı da sevmemiz gerektiğinin farkına varmalıyız. Gecelerimiz ve hafta sonlarımız iş saatlerine değil, sevdiğimiz insanlara ya da hobilerimize ayrıldığında daha anlamlı. Çok uzun zamandır kadınlar hırslı olmanın kariyer odaklı olmak olduğuna inandırıldı. Belki de artık kendimize kariyerin mutlu bir hayat tablosunda sadece bir renk olduğunu hatırlatmanın zamanı geldi.

Şeytan ayrıntıda gizli
Sizin için gerçekten neyin anlamlı olduğunu nasıl anlarsınız? Detayların önemini göz ardı etmeyin ve en derinde yatan arzularınızı gün yüzüne çıkarın.

1. Sizin için önemli olan 10 şeyi bir kağıda yazın.
Büyük bir kağıt alıp ikiye bölün. Bir tarafına yapmakla yükümlü olduğunuz şeyleri, diğer yanına yaptığınız zaman sizi mutlu eden şeyleri yazın. Karşılaştırın ve üzerinde düşünün.

2. Her gün mutlaka yarım saat yürüyün.
Yürümek düşüncelerinizle baş başa kalmanın hem en kolay hem de en öğretici yolu. Kendinize karşı dürüst olun ve hayatınızı gözden geçirin.

3. Günlük yazın.
Günün yorgunluğu omuzlarınıza düşmeden, tercihen sabahları, kısa notlar yazmayı adet haline getirin. Günlükler kişisel mutlulukların ya da mutsuzlukların en saf yansımaları.

“Kırıldıkça değişirsin, değiştikçe güçlenirsin, güçlendikçe umursamazsın. Onlara teşekkür et.”
Natsume Soseki