Gör beni!

Gazete manşetlerinde boy boy fotoğraflarını gördüğümüz bazı isimler yaptıklarıyla değil giydikleri marjinal kıyafetlerle konuşuluyorlar. Bunu neden yapıyorlar?

Gör beni!

Bu bir hastalık mı?
Narsistik Bozukluk: Aşağıdaki kriterlerin beş tanesinin ya da daha fazlasının bir arada olması halinde kişiye narsistik bozukluk tanısı uzman tarafından konulabiliyor.
•    Kendisinin çok önemli olduğunu düşünmek
•    Sürekli olarak sınırsız güzellik, zeka, güç veya kusursuz sevgi üzerine kafa yormak
•    Her zaman beğenilmek istemek
•    Kendinin eşi bulunmaz biri olduğunu düşünmek
•    Kendinin kayırılacak biri olduğunu düşünmek ve hak kazandığını zannetmek
•    Başkalarını kendi çıkarları için kullanmak
•    Başka insanların duygularını anlamada isteksiz kalıp, empati yapamamak
•    Başkalarını kıskanan ya da başkalarının onu kıskandığını düşünmek
•    Kendini beğenmiş ve küstah bir kişiliğe sahip olmak

Bu bozukluk erken çocukluk döneminde çocuğun anne ve baba tarafından yeterince fark edilmemesi, ebeveyn ile güvenli bağlanmada problem yaşaması, reddedici, baskıcı ve otoriter ebeveyn, duygusal sıcaklığın eksikliği, aşağılanma ya da çok övülme ve öz benlik saygısının gelişememesi sebebi ile ilerleyen dönemlerde ortaya çıkabilir.
Bu belirtiler varsa mutlaka bir uzmandan destek alınması gerekiyor. Bu durum erken dönemde fark edilmezse ve kronikleşirse tedavi oldukça zor olabiliyor. Selen Sarıoğlu, “Bu durumda olan kişiler terapiste ‘bende problem var’ diyemedikleri için gitmiyor. Ya ilişkide problem yaşayıp ‘suç onda’ diye ya da ebeveynleri tarafından getiriliyor” diyor.

Histrionik Bozukluk: Aşağıdaki kriterlerin beşi ya da daha fazlasının bir arada olması halinde kişilere histrionik bozukluk tanısı konulabilir.
•    İlgi odağı olmadığında rahatsız olmak
•    Başkaları ile olan etkileşimi uygunsuz olup, daha çok cinsel açıdan baştan çıkarıcı davranışlar sergilemek
•    Duyguları yüzeysel ve hızlı değişim içinde olmak
•    Fiziki görünümünü dikkat çekmek için kullanmak
•    Başkalarını etkilemeye çalışarak konuşmak
•    Yapmacık davranmak, gösteriş yapmak ve duygularını abartmak
•    İlişkilerin daha yakın olmasını düşünmek

Bu bozukluğun sebebi olarak, annenin ayartıcı ve kışkırtıcı davranışlar içinde olması, babanın hoşgörülü olmaması ve mesafeli davranması, küçük yaşta anne ve babanın boşanması görülebiliyor. Bu sorunda genetik faktörlerin etkisinin az olduğu gözlemleniyor ya da çocukken anneden beklediği yakınlığı bulamayıp, babaya yönelen kız çocukları, babanın ilgisini çekebilmek için flörtçü davranışlar sergileyebiliyor. Bu kişiler, yetişkinliğinde ise ‘babasının kızı’ özelliğini koruyabilmek adına, cinselliklerini bastırma ihtiyacı duyuyor. Bu yüzden histrionik kişilik bozukluğuna erkeklerden daha çok kadınlarda rastlanıyor, erkeklerde bazı benzer belirtilerle birlikte narsistik kişilik bozukluğu daha çok görülüyor.
Bu durumda da mutlaka bir uzman desteği gerekiyor. Narsistik bozuklukta olduğu gibi histrionik bozuklukta da kişiler uzmanlara bu sebeple başvurmuyor. Histrionik bozukluğa sahip kişiler savunma mekanizmalarından bastırmayı kullanarak geçmişe yönelik duyguların yok sayılmasına sebep oluyor. Bu kişiler çoğu zaman iç görü sahibi olmuyor. İç görü becerisini kazandırmak için, sevgi ilişkilerini güçlendirmek üzerinde çalışılması gerekebiliyor.Yazı: Nilgün Yıldız

Farklı olmak mı farklı olmaya çalışmak mı? Aslında asıl sormamız gereken soru bu! Herkesin kabul ettiği gibi görünmek ya da herkesin ilgisini çekecek kadar uçuk giyinmek! Yaz ortasında ayı kostümünü üstüne atıp sokaklarda dolaşmak, cesur etekler, taytlar, ayakkabılar ile dışarı çıkmak acaba bize mi çok abes geliyor yoksa onlar abes de biz bunu mu fark ediyoruz? Biz mi çok sıradanız yoksa onlar mı sıradanlığın içinden sıyrılmak için abartıyor. Eminiz birçoğunuz gazetelere ya da dergilere bakıp, bu kişileri gördüğünüzde bu soruları düşünüyorsunuz. ‘Neden?’ diye sormadan edemiyorsunuz. Biz nedenini sorduk ve Psikolog Selen Sarıoğlu şöyle cevap verdi: “Her birey parmak izi kadar birbirinden farklı. İnsanlar var oldukları andan itibaren, tüm özellikleriyle bir diğerinden farklılık gösteriyor. Yani hepimiz doğuştan getirdiğimiz özelliklerle bir diğerinden farklı doğuyoruz. Farklı olmak; özgün olmak anlamına geliyor. Farklı olmaya çalışmak ise fark edilmek, var olmak adına  -mış gibi yapmak demek. Bu ihtiyaç, bebeklik döneminden başlıyor. Eğer bebeğe bakan kişi, bebeğin ihtiyaçlarını fark ederse, bebek kendini değerli hissediyor. Fakat eğer karnı acıkan bir bebek, bakım veren kişi tarafından fark edilmiyorsa, değersizlik ve hiçlik duyguları pekişiyor ve bakım veren kişinin  fark etmesi için ağlamaya başlıyor, yaramazlık yapıyor ya da huysuzluk çıkartıyor. Bu durum artık öğrenilen bir duygu haline geliyor ve sonraki yıllarda, bu kişinin tüm çabaları öğrenilmiş çaresizliği yıkmak adına oluyor. Hissedilen duygular benzer, eylemler farklı oluyor. Bu nedenle de yazın bot giyip, kışın şortla dolaşıp, saçlarını yakıştığı için değil, fark edilmek adına fosforlu yeşile boyatıp, tırnaklarını iki santimetre uzatıyorlar.”

İyileşmeye çalışıyorlar
Uzmanlara göre dikkat çekmek için yapılan değişimlerin ve farklılıkların temelinde geçmişten bugüne taşınan olumsuz benlik duyguları ve bunları iyileştirme çabası bulunuyor. Dikkat çekmek farklı olmak demek, farklı olmak da var olmak demek... Psikolog Selen Sarıoğlu, “Hiç rastladınız mı bilmiyorum ama son zamanlarda civcivleri rengarenk boyayarak satışa sunuyorlar ve normal civcivlere nazaran satış oranlarının daha yüksek ve hızlı olduğu ifade ediliyor. Bunun tek sebebi normun dışında olmaları. Bilinç dışı mesajlar, norm dışı davranışlar sergileyerek, dikkatleri üzerine çekmeyi başarırsa kişi anlık da olsa yokluğunu var etmiş oluyor. Bu durum genellikle çocuklukta edinilen olumsuz ya da alışılmış aşırı olumlu tepkiler sonucunda ortaya çıkıyor. Örneğin; çocuk dünyanın sadece kendi etrafında döndüğüne inandığı anda bir kardeşi doğarsa ve aile bu ilişkiyi sağlıklı yönetemezse, kardeşlerden birisinde değersizlik ve sevilmeme duygusu hakim olabiliyor. Bu durumda değersiz hisseden çocuk ya inandığı olumsuz duyguların gölgesinde yaşıyor ya da ego bütünlüğünü korumak adına, farklılığını ortaya koyarak yeniden kendisini var ediyor” diyor.
Ama bazen de tam tersi durumlar olabiliyor. Çocukluk döneminde, sadece farklılıkları ile alkışlanmış, aşırılıkları ‘çocuktur’ diye yok sayılmış, yaşıtları ile rekabet ilişkisine sokulmuş çocuklar için de benzer davranışlar söz konusu olabiliyor. İlerleyen dönemlerde ise bu kişinin yaptığı davranışlar artık yaramazlık değil de marjinallik olarak adlandırılmaya başlıyor.

Herkes mi marjinal olmaya çalışıyor?
Çoğu zaman etrafımızda abartılı kıyafetler, saç modelleri, davranışlar gözlemliyoruz. Tabii ki her abartılı kıyafet giyen insan için ‘farklı olmaya çalışıyor’ demek doğru değil. Bu durum bazılarının özgünlüğü oluyor. Kişi kendisi ile o kadar barışık oluyor ki, giydikleri çok da önemli olmuyor. Bunun için davranışlarındaki tutarlılığa ve değişime bakmak gerekiyor. Sarıoğlu bu durumu şöyle açıklıyor: “Eğer kişi, sıkça marjinal olarak durum değiştiriyorsa narsistik yaralanmalarına hizmet eden davranışlarda bulunduğunu düşünebiliriz. Bazen de bu çok iyi bir reklam aracı olabiliyor. ‘Reklamın iyisi, kötüsü olmaz’ mantığı ile özellikle medya önünde bulunan insanlar, abartılı kıyafetler ya da davranışlar ile sıkça kendilerinden söz ettirebiliyorlar. Burada ya kişiler narsistik yaralanmalarını iyileştiriyor ya da histrionik bir durumda ilgiyi üzerlerinde tutarak ‘ben’lerini iyileştiriyorlar” diyor.

Ünlü olmanın dayanılmaz ağırlığı
Medyanın gözü önünde olan insanlar farklı davrandıklarında, eğer bazı kişiler için idol iseler, bu kişilerde de benzer davranışlar gözlemlenebiliyor, bu bir özenti haline dönüşüyor ve farklı olma, onun gibi olma çabasına hizmet eden bir durum ortaya çıkıyor.

Sürekli göz önünde olmak, izlenmek, alkışlanmak kişinin ihtiyacı boyutunda karşılanıyorsa sıkıntı olmuyor. Ancak kişi, ihtiyaç fazlası alkışlanıyorsa, ilgi aşırı onun üzerindeyse ve anlık kişi gerçeği ile yüzleşip bunları hak etmediğini düşünürse bu durum sıkıntı olabiliyor. Ama narsistik ya da histrionik kişilik çok kolay kendi gerçekleri ile yüzleşemiyor.
Psikolog Sarıoğlu, “Şöhretin yükünü taşımak zor. Uzaktan kusursuz, parıltılı görünen hayatlar, yakından baktığınızda bazen öyle olmayabiliyor, onların da psikolojik problemleri olabiliyor. Genelde bipolar bozukluk, panik atak, psikotik bozukluklar ve kişilik bozuklukları, madde bağımlılığı gibi tanı kriterleri ile destek alan birçok ünlü var. Aynı anda en az iki hayatı yaşıyor olmak kolay bir durum değil. Genelleme yapmak da çok doğru değil tabii ki, gerçekten her şeye sahip olduğu için boş veren, diğerini umursamadan yaşayan ve marjinal bir yaşamı tercih eden ünlüler de olabilir. Ama bu dışarıdan görünen kısmı. Eğer ‘mış gibi’ davranıyorsa, neden bu durumu seçtikleri önemli. Belki aynı anda en az iki hayat yaşıyor olmak onlar için oldukça yorucudur, ki toplum önünde bunu sergileyebilmek büyük başarı! Her zaman başarı sizinle olmayabiliyor. Yorgunlukları, anlaşılmazlıkları ya da doymuşlukları olabiliyor kişilerin. O durumda kendisine iyi gelen iki hayattan birini tercih edebiliyor ve biraz daha boş veren yanlarını önemseyebiliyorlar” diyor.
Aynı durum hiçbir üne sahip olmayan ve çoğu şeye sahip olamayan insanlar için de geçerli. Marjinal olmak için ünlü olmanıza gerek yok, marjinal olmak için yaşanılmış ya da yaşatılmış bir çocukluk dönemi yeterli olabiliyor.