Öfkenize "dur" deyin!

Anne ve baba olmak dünyanın en keyifli, aynı zamanda en zor ve en çok sabır isteyen işi. Ebeveynlik, fazlasıyla zaman alır ve zaman zaman tüketir insanı. Bu kadar yoğun bir işin içinde de ‘öfke’yi kontrol etmek kolay değil pek tabii... Nasıl durdurabilirsiniz kendinizi? Nasıl yükselmez o ses? Nasıl aradaki ilişki ‘güven’e dönüşür? Cevaplar burada!

Öfkenize

Her anne öfkelenir ve her anne bu konuda suçluluk hisseder! Ve kimse de bununla nasıl baş edeceğini bilemez. Araştırmalar, anne ve babası öfke gösteren çocukların disipline edilmelerinin daha zor olduğunu gösteriyor. Bu da  çocuklarımızı disipline etmek adına gösterdiğimiz öfkeli davranışların, aslında tam tersi etki yaptığının bir kanıtı.

Neden öfkeleniyoruz?
• Çünkü; aslında hiçbirimiz ebeveynlik konusunda eğitimli değiliz. Öfkemiz bilgisizliğimizden. Olaylar karşısında duyduğumuz korkuyu, endişeyi ya da hayal kırıklığını öfke olarak dışa vuruyoruz.
• Çünkü; beklentimiz gerçeklerden çok farklı. Hamile olduğumuzu öğrendiğimiz andan itibaren beklentimiz neşeli bir ev, çocuk kahkahaları, renkli oyuncaklar ve pembe bir dünya. Karşımıza çıkansa; susmadan ağlayan bir bebek, oyuncakların kapladığı bir ev! Sonuç hayal kırıklığı ve öfke.
• Çünkü; çocuğumuzu dünyaya getiren bir aracız. Ama onun sahibi gibi davranıyoruz. Oysa, onun da özgür iradesi olduğunu kabul etmek zorundayız. Her ne kadar doğdukları andan itibaren bize muhtaç olsalar da özgür birer bireyler. İşte bu duymaktan hoşlanmadığımız ama hayal kırıklığı yaratan bir şey anne ve babalar için.
Öfke başka duyguları maskeler
İzni akşam saat 22.00’ye kadar olan çocuğunuz, 22.30’da eve gelmemişse moraliniz bozulmaya başlar. Saat 23.00’te kızmaya başlarsınız. 23.30’da nerede olduğunu merak etmeye, endişelenmeye başlarsınız. Saat 23.45’te korkunç bir telaş içinde ortalığı ayağa kaldırırsınız. 24.00’te eve girip, “Çok özür dilerim, saatin farkına varmamışım, çok eğlenceli bir film izliyorduk”  dediğinde üzerine yürüyüp; “Nerelerdeydin, otel mi burası, nasıl haber vermezsin?” sorularını ardı ardına sıralamaya başlarsınız. Oysa ona sıkıca sarılıp; “Neredeydin? Senin için çok endişelendim, iyi olduğuna çok sevindim, bir daha bana haber vermeyi unutma lütfen” diyebilsek boşuna öfkelenmemiş ve gerçek duygularımızı göstermiş olacağız. İşte bu örnekte olduğu gibi genellikle öfkemiz korku, hayal kırıklığı, acı, utanma ve stres gibi duygularımızı örter ve bu duyguların yaşanmasını engeller. Bu bebeklikte başlar; çocuğumuz evden ayrılıncaya kadar sürer. Unutmayın, öfke son derece doğal ve insani bir duygu. Önemli olan onunla, kendimize ve etrafımıza zarar vermeden yaşamanın yollarını bulmak.

Öfkemizle nasıl baş edeceğiz?
İlk olarak öfkemizin farkına varmamız gerekir ki onunla baş edebilelim. Neye öfkelendiğini bilen ebeveyn, o davranışın ortadan kalkması ya da tekrarlanmaması için çocuğuna sakince onaylamadığı bu hareketi bir daha yapmamasını söyleyebilir. Ancak burada unutulmaması gereken bir nokta daha vardır ki, çocuklar bazen sizi sinirlendirmekten ve bu yolla da olsa sizin ilginizi çekmekten mutlu olur. Buradan çıkaracağımız ders şu:
Normal ve doğal bir çocukluk davranışı için kendinizi harap etmeyin. Bu davranışı sevmeyebilirsiniz ama üzerinde gereğinden fazla zaman harcamaya ve öfkelenmenize değmez. Unutmayın çocuklar ebeveynlerini öfkeli görmekten ve öfkenizin sonuçlarına katlanmaktan nefret eder. Onlar daima sevilmeyi, ilgi görmeyi, okşanmayı, sizin sevginizi hissetmeyi ister. Sevgiyle büyümüş bir çocuk yanlış yapmaz, arayışların  içine girmez. Boşu boşuna, ne kendinizi ne de çocuğunuzu hırpalamayın. 

Sakin kalmanın yolları

Öfkelenmeye başladığınızı hissettiğinizde;
• Durun.
• Çocuğunuzla aranıza mesafe koyun.
• Derin nefesler alın.
• İçinizden saymaya başlayın.
• Kırıcı olmadan kızgın olmayı başarabilirsiniz artık! Böylece hem onu kırmamış hem de kendinizi öfkenin zararlı etkilerinden korumuş olursunuz.