Sağlıklı yaşam fetişizmi

Sağlıklı yaşam takıntısı bazı psikolojik rahatsızlıkların habercisi...

Sağlıklı yaşam fetişizmi

Yazı: Nilgün Yıldız

‘Bugünlerde spora gitmeyen, spora gitmiyorsa diyet yapmayan, diyet yapmıyorsa organik beslenmeyen, organik beslenmiyorsa yediklerinin kalorilerini saymayan var mı?’ diye sorsak, uzun bir sessizlik olabilir. Ama kabul edin bu çok da normal bir durum değil! 

Son yıllarda hepimiz birer sağlık gurusu olduk çıktık. Evet, düzenli spor yapmak hem ruh hem de fiziksel sağlığımız açısından oldukça faydalı. Evet, egzersiz yapmanın depresyon, kaygı bozuklukları üzerinde pozitif etkileri bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmış. Spor, vücudu şekillendirmenin dışında, kişinin kendini iyi hissetmesine olanak sağlıyor. Özgüvenin artmasından uyku düzeninin sağlanmasına kadar birçok pozitif etkisi her birimiz tarafından biliniyor. Fakat durumun altında yatan güzellik takıntısı bizi farklı boyutlara doğru götürüyor olabilir mi?

Herkesin güzelliği kendine
Güzellik anlayışı coğrafyadan coğrafyaya her tarih diliminde farklı. Anadolu’da eski zamanlarda kilolu kadınların çok güzel bulunduğu, ağırlıklarınca altın hediyeler aldığı biliniyor. Etiyopya’da yaşayan Karo halkı, vücudunda yara taşıyan kadınları özellikle çekici buluyor mesela. Karo halkına göre kadın vücudundaki yaralar, onun zorluklara, hastalıklara ne kadar dirençli ve güçlü olduğunun kanıtı. Hainan Adası’nda yaşayan Li halkı içinse üst düzey konumu belirleyen şey takılan küpeler. Kadınlar bu küpeleri taşınamayacak kadar ağırlaştığında çevirip boyunlarına geçiriyorlar ve küpeli kadınlar çok çekici bulunuyor. Bu örnekleri çoğaltabiliriz elbette. İyi görünmek, tercih edilmek insanoğlunun istediği bir şey... Uzman Klinik Psikolog Tuğba Kaplanhan, “Günümüzde ‘tercih edilmek’ için zayıf ve atletik olmak gerekiyor fikri benimseniyor. Bu nedenle herkes sürekli sağlıklı beslenme uğraşı veriyor ve spor yapmaya çalışıyor. Son 10 yıldır yediklerimizin neler içerdiği hakkında daha fazla bilgi sahibiyiz; hangisi GDO’lu hangisi organik, hepsine hakimiz. Bundan 50-60 yıl öncesindeki gibi bahçeden eve gelen bir satış sistemi de yok tabii. Bu nedenle insanlar, vücutlarına nelerin iyi geleceğini daha çok araştırıyor, buna göre besleniyor ve daha fazla spor yapıyor” diyor.

Hastalıklı bir durum
Acaba bu durum sağlıklı yaşam fetişizmi olarak adlandırılabilir mi? Tuğba Kaplanhan, “Sağlıklı yaşama, daha doğrusu var olmaya duyulan sonsuz tutku diyebiliriz. Geçen günlerde bir danışanım yaptıkları hakkında içgörü kazanmaya başladığı noktada ‘spor dini’ diye bir tanım kullandı. Kuralları, ritüelleri, sayıları, süreleri, sonuçlarına göre ödül ve cezası olan bir yaşam biçimi bu yapılan. Ve yaşamın diğer alanlarını etkilediği anda ‘hastalıklı’ olmaya başlıyor” diyor.

Kendine hayran olmak
Normal şartlar göz önünde bulundurularak yapılan sağlıklı yaşam etkinlikleri dışında bu tür davranışlar yani sağlıklı yaşam konusunda aşırıya kaçmak tamamen yetersizlik algısından kaynaklanıyor. Sağlıklı yaşam elbette önemli ama mutlu olmak ve kendini her haliyle kabullenmek, özgüvenli olmak çok daha önemli. ‘Bu öğlen kinoalı salatamı yiyemedim’ ya da ‘bugün üçüncü tur egzersizimi yapamadım’ diye stres yaşamak sağlık açısından çok daha olumsuz sonuçlara yol açabiliyor. Kaplanhan’a göre bazı kişiler duygusal olarak uç noktalarda yaşıyor; hayranlık kazanacak kadar harikulade şeyler yapmazlarsa kendilerini kötü hissedebiliyor. Kendilerine duydukları hayranlığı her gün beslemeleri gerekiyor. Yunan mitolojisindeki Narcissus gibi kendilerine aşıklar. Ve aşkları için her gün daha fazla uğraş veriyorlar.

Tehlike çanları ne zaman çalıyor?
Bütün vaktinizi ne yiyeceğinizi ve nerede spor yapacağınızı düşünerek ya da planlayarak geçiriyorsanız dikkat etmeniz gerekiyor. Özellikle aniden, çok yoğun tempoda spor yapmaya başlamak, 30 yaş altı için, genetik faktörler de etkinse, kalp krizi riskini oldukça artıyor. Spor; düzenli yapıldığında ve günlük hayatınızın bir parçası olduğunda faydalı, aksi halde risk oluşturuyor. Düzenli spor yapmak ile sürekli spor yapmak karıştırılmamalı... Egzersizlerin şiddeti, sıklığı ve süresi uzman spor antrenörlerinden destek alarak belirlenmeli. Yemek konusunda ise beden vücut kitle indeksine uygun standartlardaysanız; abur cuburdan uzak durmanız, yemek saatlerine uymanız ve diyetisyenlerin önerdiği basit yemek kurallarına dikkat etmeniz yeterli.

Destek alın!
Klinik Psikolog Tuğba Kaplanhan, “İnsanların vücutlarından hoşnut olma isteği, kendileri için doğru ve uygun olan vücut şekli ve ölçülerine ulaşma çabası içine girmelerine neden oluyor. Toplum ve diğerleri tarafından negatif değerlendirilme, benlik kavramı gelişimi üzerinde ezici içsel etkilere sahip. Bu nedenle insanlar kendilerine sunulan ideal ölçülere göre bedenleri ile ilgili duygu ve tutum geliştiriyor. Beden algısının bozulması, ruh sağlığı açısından oldukça önemli. Birey, kendini -gerçekçi olmayacak şekilde- aşırı kilolu algıladığı için, sürekli spor yapıyor ve yemek yemiyorsa muhakkak bir ruh sağlığı uzmanından destek almalı” diyor.

Yoksa siz de takıntılı mısınız?

İyi beslenmek, düzenli spor yapmak takıntı haline dönüşmemeli. Obsesif kompulsif kişilik özellikleri gösteren; yani takıntılı kişilerde bu duruma çok sık rastlanıyor. Yapılan etkinliğin, asıl amacını unutturacak derecede, ayrıntılarına takılıyor, her şeyi sıralıyor, organize etmeye çalışıyor ve sürekli beslenme ve sportif faaliyetleriniz için plan yapıyorsanız,
• İşin bitirilmesini zorlaştıracak kadar mükemmeliyetçiyseniz ve kendinize aşırı katı kurallar koyuyorsanız
• Bütün boş zamanlarınızda yemek ve sporla uğraşıyor, arkadaşlara ve sosyal uğraşlara vakit bulamıyorsanız
• Yemek ve spor konusunda esnemeyen kurallarınız varsa
• Tüm bunların yanında bir de katı ve inatçı bir kişilik yapısına sahipseniz, aman dikkat! Bu durum psikolojik bir rahatsızlığa doğru ilerliyor olabilir.

Narsistik kişilerde de sağlıklı yaşama oldukça yoğun ilgi olabiliyor. Sürekli ‘en iyi’ olmayı hedefliyor, kendini çok beğeniyor gibi görünüyor, ilgi görmek istiyor, eleştiriye tahammülsüz, hissettiği güvensizlik nedeniyle de sürekli kendi güçlülüğü ve sağlıklılığı hakkında uğraşıyorlar. Narsist kişiler, övgü ile beslendikleri için, daha fazla spor yapıyor, ‘iyi beslenme’yi daha çok takıntı haline getiriyorlar.

Beden imaj takıntısı
Beden imaj takıntısı, özellikle ergenlik ve sonrası dönemde gözleniyor. Değişen boy, kilo ve vücut ölçüleri, beğenilmeye verilen önem beden imaj takıntısı oluşturabiliyor. Sürekli aynaya bakmak, vücudunun bazı bölümleriyle daha sık ilgilenmek, vücudunu değiştirmek için olağanüstü çaba harcamak kişiyi hem yoruyor hem gündelik işlerine ayıracağı vakti kısıtıyor. İleriki boyutlarda, tek bir yerden (örneğin burundan), defalarca ameliyat olacak kadar algı bozulabiliyor. Uzmanlara göre kişinin bir bütün olarak kendi ile barışık olması, yaşam kalitesini arttıracak en önemli etken. Kilonuz, boyunuz ve sağlığınız, siz kendinizi yeterince sevdiğiniz ve ilgilendiğiniz sürece sizi mahcup etmez.