İki bağımlıydılar ayık yaşamayı seçtiler

İyi eğitimli, üniversiteli, düzgün bir ailenin, ilgi ve sevgiyle büyütülen bir kızıydı Elif Akalın. Ama tüm bunlar 18 yaşında uyuşturucuyla tanışıp, bir sene sonra alkol bağımlısı olmasına engel olamadı. Eskiden kendi gibi bir bağımlı olan ve 27 kez tedavi için hastaneye yatan, şimdiyse Ayık Yaşam Destek Kampı’nın kurucusu ve danışmanı olan Ender Akalın’la evlendi ve hayata farklı bir noktadan devam etmeye karar verdi. İşte iki bağımlının olaya farklı açılardan da bakmanızı sağlayacak hikayesi...

İki bağımlıydılar ayık yaşamayı seçtiler

ENDER AKALIN
Hep bir boşluk vardır hayatımda 
İlkokul birinci sınıfta sigarayla, 12 yaşında ise alkolle tanışmış. Ve bir sene sonra da kumara başlamış. Hayır, bir kitap ya da film karakterinden bahsetmiyoruz. Ayık Yaşam Derneği kurucusu Ender Akalın, hayatında hep hissettiği o ‘boşluk’ hissini, bu gibi kötü alışkanlıklarla doldurmaya çalışmış. Oysa oldukça zeki ve başarılı bir çocukmuş. İlkokulu Safranbolu’da okumuş. Hiç ders çalışmasa da hep başarılıymış. “Çok zeki fakat çok yaramaz diye ayda bir kurşun dökerlerdi” diyor ve ekliyor: “İlkokul birinci sınıfta sigaraya başladım. Safranbolu bana sanki dar geliyordu ve sıklıkla evden kaçardım.” İlkokul beşinci sınıfta o kadar kendini daralmış hissetmiş ki, kendi isteğiyle yatılı okula gitmek istemiş. Hiç çalışmadan öğretmen okullarının iki sınavında da başarılı olmuş ve Kastamonu Göl Öğretmen Okulu’na başlamış. Amacı asla öğretmen olmak filan değilmiş; “Sadece rahat hareket etmekti arzum” diyor ve ekliyor: “Etüt zamanları ilk günden işkence gibi gelmişti ve bir gün gidip üç şişe şarap alarak bir seferde içtim ve ‘işte bu’ dedim. Tüm etüt saatlerinde bir yolunu bularak her gün içmeye başladım. İkinci sınıfa geçtiğimde ise yine bir boşluk vardı yaşamımda, ne kadar basketbol oynamayı sevip oynasam da, alkol ve sigara kullansam da, bir şeyler eksik gibi hissediyordum. Bir vesileyle büyük sınıftaki abilerle kumar oynadım köyün kahvehanesinde. ‘Tamam’ dedim, işte bu!” Hayatında hep bir hareket olan Akalın, ardından kendini siyasal olayların içinde bulmuş. Devlet okullarında okuma hakkı elinden alınmış. Ailesinin, bakanlığı yüksek yargıda dava etmesi sonucu anayasal hakkını kazanarak okula dönmüş ancak sürülmekten kurtulamamış. Bu olayların ardından babasını kaybetmiş ancak aksiyon dolu yaşamı içinde bunu bile derinden hissedemediğini söylüyor. Okullar açılıp da Bolu’ya intikal ettiğinde ise okul sürecinde her şey çığrından çıkmış. Bir gün abisi okula giderek onu almış ve Safranbolu’ya geri götürmüş. Akabinde de Karabük’teki en büyük muhasebe bürosunda işe başlatmış. “Bu iş beni kesti ve hoşuma gitti. Ekonomi çok ilgimi çekmişti. 18 yaşında üst seviyede bir müşavirlik bilgisine ve deneyimine sahip olmuştum. Çok çalışıyordum. Kumarı bu dönemde hiç ihtiyaç hissetmeden kendiliğimden bıraktım. Guatr hastası teşhisi konulduğunda 16 yaşında sigarayı bıraktım. Ta ki 27 yaşında eşimin sigarasından bir tane ne sebeple olduğunu hala bilemediğim bir şekilde yakana kadar... Kumar bağımlılığım ise 23 yaşında bir yakınım tarafından Veliefendi Hipodromu’na götürülünceye kadar ortadan kaybolmuştu. Lakin alkol hep vardı, neyse ki beni yıpratmayacak boyutlardaydı.” Askere gittiğinde bile alkol tüketimi devam etmiş. Askerlikten sonra ise İstanbul’a annesi ile göç ederek bir tekstil firmasına ortak olmuş. Bu dönemde; abisine ve dolaylı olarak annesine karşı derin bir güvensizlik duygusu hissetmiş ve bu da iş çıkışlarında dışarıda iki duble içki içmesini tetiklemiş. Zamanla bu iki duble çok daha fazla miktara çıkmış tabii. Peki neden her insan bağımlı olmazken, Akalın olmuştu? Bu soruya şöyle yanıt veriyor: “Belki de benim kısa sürede bağımlı olmamın sebeplerinden bir tanesi bana biçilen yaşam rolünü hiçbir zaman benimseyememiş olmamdı. Diğer yandan ise yaşam beni hiçbir zaman kesmemişti. Alkol o kadar iksirli geliyordu ki bana, ben ondan ne istersem o bana onu sunuyordu. Kumar da bana, kendime ait bir dünya sunmaktaydı. Canlı kumar oynarken asla alkole ihtiyaç duymazdım ve sadece kahve ve soda içer, oyunum bittikten sonra alkol alırdım” diyor ve ekliyor: “Bunların ötesinde esasen bağımlılığa yatkın bir kişilik yapısı varmış bende. Genetik faktörler olmakla birlikte kişiliğimin oluşum yıllarındaki yaşanmışlıklarımın beni yatkın yaptığı kanaatindeyim.” 

Yazı: Aslıhan Sever

Onlarla tanışmam bir tesadüf sayesinde oldu. İlk gördüğüm günden beri, hareketliliğiyle beni kendine hayran bırakmış, kaosun ve kargaşanın baş semti istiklal Caddesi’ndeydim.
Yanımdan onlarca insan geçerken elime bir broşür tutuşturuldu. Hiçbir zaman bir broşürü okumaya, büyük puntolarla yazılan başlığı okumaktan başlamadığım için, en alt kısmındaki küçük puntoyla yazılan yazıya baktım. Gözüme Dostoyevski’nin ‘Kumarbaz’ kitabından sözler ilişti. ‘Şimdi neyim ben? Bir sıfır. Yarın ne olabilirim? Yarın, dirilip yeniden yaşamaya başlayabilirim! Tümüyle mahvolup gitmeden önce, içimdeki insanı bulabilirim...’ Bu cümleler Ayık Yaşam Destek Kampı’nın broşüründe yazılı sözlerdi. O an anladım. Bir şeyleri düzeltmek isteyen, insanlara yardım etmek isteyen savaşçılarla karşı karşıyaydım. Peki kimdi onlar? Aslında onlarınkini diğer bağımlılık hikayelerinden ayıran; direnmiş ve yenmiş olmaları değil. Bağımlılıklarından kurtulduktan sonra bağımlılara yardım etmek için ellerinden geleni yapmaları…

Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü mezunu olan 41 yaşındaki Elif Akalın, bugün, 55 yaşındaki eşi Ender Akalın’ın Muğla Köyceğiz’de kurduğu ‘Ayık Yaşam Destek Kampı’nda danışanlara destek veriyor. Hikayenin başlangıcına dönersek, Akalın’ın anlattıkları, bir kitabın bir insanı böyle bir alışkanlığa yöneltmekteki gücünün ne kadar fazla olduğu konusunda bizi şaşırtıyor. “14-15 yaşlarındayken evde bulduğum basit bir kitap, beni uyuşturucuyla tanıştırdı ve merak uyandırdı. Bunu sonradan bir arkadaşım hatırlattı bana; ‘Elif hatırlıyor musun sigara asla kullanmam ama esrar, eroini denemeyi düşünüyorum demiştin’ dedi. Yani aklıma bir kere kazınmış olan bir düşünceydi. Kullanılan arkadaş ortamını da arayarak buldum, hangi maddeyi kullanmak istiyorsam ‘antenlerimi’ açıp o ortamı aradım” diyor. Başlama dönemi ise liseyi bitirdiği zamana denk geliyor. Ne olduysa, liseyi bitirdikten sonraki yıl, güzel sanatlar fakültesine girmek için hazırlandığı dönemde olmuş. O döneme kadar her ne kadar meraklı olsa da, bırakın uyuşturucuyu, sigara ve alkol bile kullanmamış. “İlk alkol içişimi hatırlamıyorum bile. Buna rağmen bir sene içerisinde kendimi alkol, sigara ve esrar içerken buldum. Ertesi sene eroine başladım. 1.5 yıl kullandım ve ayaktan tedavi ile eroin içmeyi kestim. Üç yıl sadece alkol kullandım. Akabinde ortam, sıkıntı ve pek çok şey bahanem oldu ve tekrar esrar içmeye başladım. Merak ettiğim kokain vardı ve birkaç sene sonra onu da buldum ve dört yıl kadar kullanıp tedavi olmadan bıraktım. Ama alkol ve esrar hep vardı hayatımda” diyor. Ailesi ise durumu çok geç olmadan fark etmiş elbette. Ama bize garip gelse de mutlaka kendilerince mantıklı bir yaklaşımla onunla bu konuda yüz göz olmak istememişler. “Uyuşturucu kullanmak zorunda olduğumu düşündüklerinden olsa gerek, haftalığımı üç gün sonra tekrar bana veriyorlardı. Kesinlikle bana hissettirmeden ve yüz göz olmadan bunu yaptılar. Ben ise bildiklerini o zamanlar bilmiyordum. Hastaneye yatana kadar hiç konuşmadık. Ben konuşamadım, onlar beni beklediler sabırla. Hastaneye yattıktan sonra konuşmaya başladık” diyor.

Peki ya çevresindekiler? Okulda öğretmenleri? Arkadaşları? Durumu fark etmiyorlar mıydı? “Fark edilmemesi mümkün değildi. İnsanlar hep bırakmam konusunda yardımcı ve destek olmaya çalıştı. Baktılar ki olmuyor herkes benden uzaklaştı, ailem hariç” diyor. Elbette durumun okul başarısını da etkilediğinden bahsediyor. “Mezun oldum ama düşük bir puanla ve hocaların imalı bakışları altında.” Uyuşturucu ve alkolden kurtulma süreci ise elbette kolay olmamış. “Çok çeşitli ortamlar gördüm. İllegal yaşayan insanlarla mecburen muhatap olmak zorunda kaldım. Bağımlılığım sebebiyle sık sık çevre değişikliği yaşadım. Eroini ilk kullandığım sıralarda bundan kurtulamayacağım düşüncesi ile bir gün altın vuruş yapma düşüncesi dahi oluştu aklımda. Lakin o gün belki tesadüf eseri fazla malım yoktu ve yapamadım. Ailem bir gün sonra beni tatile götürdü. Bu bir tesadüftü. Onların niyetimden haberleri yoktu. Bu vesile ile tatilde eroini bırakmam gerektiğini idrak ettim ve bırakma uğraşım başladı. Eroini bıraktıktan sonraki süreçte kullandığım diğer maddeleri hafife alarak ‘Nasıl olsa ben eroini bırakmış bir kişiyim istersem onları da istediğim zaman bırakırım’ düşüncesi bende yerleşti” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Onca madde denedikten sonra hastaneye yatmayı kabul ettim. Tedavim esnasında alkol içemeyeceğimi de söylediler. Bir sorunumun olduğunun farkındaydım; çünkü alkole başladığımda durduramıyordum kendimi ama bu durumu uzun süre kabul etmek istemedim. Çünkü tutunacağım bir alkol vardı ve o da elimden alınırsa gerisini düşünemiyordum. Hastanede 35 gün kaldıktan sonra beni Adsız Alkolikler’e yönlendirdiler ve orada bir süre sonra alkol de içemeyeceğimi kabul ettim.”

Şimdi o, bağımlılara destek oluyor 
Yıl 2011. Bırakma süreci. O sırada hayatına mucize gibi biri giriyor; yıllar önce alkolü bırakan ve insanlara yardım etmeyi kendine misyon edinen Ender Akalın. “Adsız Alkolikler grubundaydık ve birlikte olmaya başladıktan yedi ay sonra da evlendik.” Kurtulma evresinin ise oldukça zor günler olduğunu belirtmeden edemiyor: “İlk defa kendimle kendimin mücadelesini yaşadım. Bu mücadele sıklığı azalsa da hala devam diyor, çünkü hiçbirimizin geriye dönmeme gibi bir garantisi yok. Ama şimdi kendimi özgür ve rahat hissediyorum.” Şu anda ise kendi yaşadıklarını yaşayanlara eşiyle birlikte destek veriyor. Madde bağımlılarının yaşadığı süreçleri çok iyi anladığından ve sorumluluk aldığından bahsediyor. “İçten içe bağımlılara destek olma hayalim vardı ama bu gerçekleşmeyecek bir düşünce gibi geliyordu. Çünkü ikna kabiliyetimin ve iyi konuşma yeteneğimin olmadığını düşünürdüm. Eşimin anlamlı bir uğraş istediğini biliyordum, yıllardır bağımlılara yardım ediyordu zaten. Bir yerimiz olsun ve süreç içerisinde kesintisiz bir 
şekilde onlarla iç içe yaşayarak onlara daha faydalı olabileceğimizi düşündük ve bir şekilde şansın da sayesinde şu andaki yerimiz kısmet oldu” diyor. Bağımlılara bir de mesajı var; “Senin bırakanlardan hiçbir farkın yok. Herkes bırakabilir, istek ve emekle.”

“27 kez hastaneye yattım” 
26 yaşında evlenen, 36 yaşında ise boşanan Ender Akalın’ın bir de kızı var. Şu anda kızıyla arası gayet iyi. Boşanma nedenini ise eşinin haklı olarak artık bu duruma dayanamaması olarak açıklıyor. Alışkanlıklarını bırakıp bırakıp tekrar tekrar başlaması, bağımlılıktan bir türlü kurtulamaması sonucunda yaşadığı evreyi ise şöyle anlatıyor: “Tedaviye başlangıçta hiç yanaşmadım ve hasta olduğumu kabul dahi etmedim. Bir gün bir tanıdığımız, ben evde içip içip yatarken ziyaretime geldi ve beni sayın Özkan Pektaş’a götürmeye ikna etti. Akşamüzeri muayene odasına girdiğimde hala anlayamadığım bir şekilde ikna olmuş, sabahı beklemeden hastaneye yatmıştım. İlk yatışımda alkolik olduğumu kabul ettim. Doktorum Ayhan Kalyoncu oldu. Ancak defalarca yattıktan sonra ailem benim orada iyi olamayacağıma kanaat getirip beni alternatif tedavi yollarına sürükledi. Akupunkturdan neredeyse ölüyordum; sonra biyo enerjiciler, hacı hocalar, değişik profesörler... Hepsi denendi. Akabinde tekrar Balıklı Rum Hastanesi’nde tedavi görmeye başladım. 27 kez alışkanlıklarımdan kurtulmak ve tedavi olmak için hastaneye yattım burada. Son tedavimden ve hastanede geçirdiğim 14 aylık süreçten sonra izlediğim yaşam yolu bana beni verdi. Ruhumla düşüncelerim daha yakın bir şekilde yaşamayı başarabildim. Hastanede yaşadığım süreçte öğrendiğim sorgulama sistemini de yaşamımdan hiç eksik etmedim. Sokrat’ın dediği gibi, ‘Kişi kendisine doğru zamanda doğru soruyu doğru bir şekilde sorup kendine samimi yanıt verirse, altından kalkamayacağı sıkıntı olamaz.”

18 yıl sonunda... 
Bu 18 yıllık bağımlılık sürecinde defalarca ilişki bitmesi sonucu travmalar, anne-baba kaybı, maddi kayıplar yaşadığını söylüyor Akalın. “Hepsinde de yardım aldım. Son zamanlarda biraz düzensiz de olsa, hiçbir sorunum olmasa bile yılda iki kez doktoruma gidiyorum. Benim geçmişimi bilen tarafsız bir uzmanın beni gözlemlemesinden daha lüks ne olabilir? Bu süreçte ise yıllarca Adsız Alkolik gruplarının içerisinde yer almış. İstanbul’da yaşarken tekrar doğaya dönme arzusu onu yollara düşürmüş. O tarihte birlikte yaşadığı kişinin de hayali böyle bir şey olunca, iki gönül bir olarak Çıralı’da bir kamp yeri işletmeciliğine soyunmuşlar. İki sene orada yaşadıktan sonra yaşadığı bazı olaylar nedeniyle kampı işletmeye kapatarak üç ay inzivaya çekilmiş. Yaşamını tekrar sorgulamış ve akabinde kampı komple bırakarak İstanbul’a dönüp geride yarım bıraktığı Adsız Kumarbazlar grubunu faaliyete geçirmiş. Birçok bağımlının yanında olma şansı yakalamış böylece. Bunca zamanda kendini ve diğer kumar bağımlılarını incelediğinde, 
bağımlılık ile ilgili yayınları okuduğunda Türkiye’de bu konuda uzman olan kişiler ile aynı bakış açısını bir türlü yakalayamamış. Geçen yıl ise ABD’de yayınlanan psikiyatrik hastalıklar tanımlama sözlüğünde kumar bağımlılığının tanımlamasının kendi tanımına daha yakın bir noktaya geldiğini fark etmiş. “Artık dürtü kontrol bozukluğu olarak tanımlanmıyor yurt dışında” diyor. Sonrasında tekrar kamp işletmeciliği yapmak istediğinden bahsediyor; “Kampın formatı artık değişik olmalıydı. Çünkü eşim yeni temizdi. Bir uzun soluklu seyahatimizde Dalyan’da kalırken hiç gitmediğim bir koya gitme ihtiyacı hissettim. Yıllardır o bölgedeki her koya defalarca gitmeme karşılık bir türlü oraya gitmemiştim. Gittiğimizde sahilde barakamsı bir yerde kahve içerken gözüme şu anda kamp işlettiğim alan takıldı. İçimden ‘Evet orası benim yerim’ diye geçirdim. Burası iyi bir bağımlılara yönelik kamp alanı olacaktı. Allah nasip etti ve geçen yıl alkol, madde ve kumar bağımlılarına dönük bir merkez kurdum.” 

“Bu işe ticari bakamıyorum” 
Ender Akalın bağımlılıklara destek olmaya çalışmanın çok kolay bir şey olmadığını söylüyor. “Tabii ki şu anda zor bir yaşamım var. 12 ay 24 saat bağımlılar ile birlikteyim. Bu iş bir gönül işi. Asla ticari tarafını düşünemezsiniz. İşletme olarak hala ben finanse ediyorum ve bu böyle gidecek. Tüm bunlara karşılık benim ne aldığım ise kelimelerle anlatamayacağım bir huzur ve dinginlik. Şunu söylemem gerekiyor ki, biz tedavi edici değiliz. Tedaviyi uzman kişiler yapar, ben ise yaşanmışlıklarımın sonucu olan birikimimle onlara destek olabilirim. Bugün bu noktada olsam da, bağımlılıktan temelli kurtulmak çok zor. Aktif olmamak için gerekli yaşam düzenimi ve algılayışımı esnek tutarak ben bunu başarmaya çalışıyorum. Çok zor bir durum çünkü şu bir gerçek ki amiyane tabirle; turşu olmuş bir hıyar asla tekrar hıyar olamaz.”