Seni leylekler getirmedi yavrum...

Cinsellik eğitimi gözünüzde büyümesin! İşe, cinsel organların gerçek adlarını kullanmakla başlayıp; araba kullanırken, televizyon izlerken, yürüyüş yaparken hatta diş fırçalarken bile ona küçük bilgiler aktarabilirsiniz.

Seni leylekler getirmedi yavrum...



Bir organa gerçek adı 
yerine çocuksu bir isimle hitap edince otomatik olarak onunla ilgili komik, konuşulması çok doğru olmayan, utanılması gereken bir anlam çıkıyor.

Yaş ilerledikçe soru derinleşiyor ama...
Biraz daha ilerleyen yaşlarda “Tamam nereden geldiğimi biliyorum ama çocuk tam olarak nasıl yapılıyor?” sorusu ile gerçekten cinsel ilişkiyle ilgili merak geliyor. Bu ikinci kitabın konusu ama biraz ipucu vereyim. O yaşa kadar anatominin ve özel bölgelerin anlatıldığını, “Yetişkinlerin yaptığı davranışlar var; öpüşmek, sarılmak, birlikte yatakta yatmak... Bu şekilde yumurtalar birleşiyor, çocuk oluşuyor ama bunu çocukların yapması doğru değil. Bu yetişkinlere özgü bir davranış” denilebilir. Genelde beşinci sınıf civarındaki çocuklar “İyi de yumurtalar nasıl birleşiyor?” diye ısrar edebiliyor. “Anne ve baba özel olan bazı davranışlar yapıyor. Bunu ileriki yaşlarda sana anlatabilirim” denilebilir. İlerleyen yaşlarda da mutlaka bu konu tekrar ele alınmalı.

Çocuk mastürbasyonundan bahsediyorsunuz kitapta... Çocuklar bunu neden yapar?
Yetişkinler için mastürbasyon genellikle fantezi eşliğinde cinsel olarak tatmin olmak veya stres atmak için yapılan bir davranış. Çocukların yaptığıysa çok farklı... Özel bölgeler genelde kapalı olduğu için buraları keşfetme isteği olabilir. Aslında mastürbasyon dememizin sebebi özel bölgeye dokunuyor olması. İlla eliyle dokunuyor olmasına gerek yok, sürtünme olabilir, bacak bacak üstüne atıp sallanmak olabilir. Bazen poposu bezli olan bebekler yüz üstü yatıp aşağı yukarı ya da kenarlara doğru sallanabilir. Bebekler bunu rahatlamak için, gıdıklanma hissi hoşuna gittiği için yapabilir.

Buradaki tepkimiz nasıl olmalı, neyi yapmamalıyız?;
Genellikle “Ne yapıyorsun, çok ayıp, çek elini oradan”, “Oradan çiş yapıyorsun, elin pislenir” gibi tepkiler veriliyor. Böyle olunca beden algısı ve cinsel organların algısını otomatik olarak olumsuz bir şeyle özleştirmeye başlıyor çocuklar. Burada yapılması gereken şey şu; eğer mastürbasyon insanlar içinde veya dışarıda bir yerde yapılıyorsa “Sana özel bölgeleri anlatmıştım ve özel denmesinin bir sebebi de oraya sadece sen dokunabilirsin. Bu yaptığın davranışta bir problem yok ama başkalarının önünde bunu yapmaman gerekiyor, sadece özel alanlarda yapabilirsin” denilmeli. Bunu söylediğimiz zaman bir çocuğun insan içinde mastürbasyon yapmasına engel oluyoruz, ayrıca ileride bir yetişkin onun önünde yapmaya kalkarsa bunun da bir istismar türü olduğunu anlıyor.

Cinsel organları kendi adları ile kullanmak neden bu kadar önemli?
Bir organa kendi adı yerine çocuksu bir isimle hitap edince otomatik olarak onunla ilgili komik, konuşulması çok doğru olmayan, utanılması gereken bir anlam çıkıyor. Kola kol diyoruz, bacağa bacak diyoruz. Pipi, kuku deyince çocuk anlıyor bir terslik olduğunu. Bu neye sebep oluyor olabilir? Birincisi bedenden yabancılaşmaya neden oluyor. İkincisi bedenin o bölgeleriyle ilgili konuşması gerektiği zaman iletişimsel bir referansı olmuyor. Konuşması gereken yerde konuşmamasına sebep oluyor. Bu sadece istismarla ilgili değil, bugün evli birçok insan cinsellikle iletişimi çok zor kuruyor.

Organ isimlerini aynen söyleyen aileye rastladınız mı hiç? Rastladım ama çok az. Kitapta vajina değil vulva tanımı kullanılmış, neden?
Vajina vulvanın iç kısmı, yani döl yoluna vajina deniyor. Vulva; iç dudak, dış dudak, klitoris, idrar deliği ve vajinayı kapsayan organın ismi. Birincisi ilişki ve haz anlamında sadece vajinası değil başka işlevlere sahip organları olduğunu da öğreniyor. Adli açıdan, istismar durumlarında detay çok çok önemli. Çocuk tam olarak neresine dokunulduğunu söyleyebilmeli... Memeye göğüs demek de böyle. Göğüs bizim vücudumuzun bir bölgesidir, meme ayrı bir şeydir, meme ucu ayrı bir şey. Söz konusu sağlık ve birazcık daha ciddi konular olduğunda bilimsel olmak daha iyi.

“Kepçe kulaklar, kalın kaşlar” gibi kusur olarak kabul edilen özelliklere de vurgu yapmışsınız.
Çocukların birbiriyle en çok dalga geçtikleri konular... Çocuklar aslında bir şekilde dalga geçecek bir şeyler buluyor; uzun bacaklısın, kısa bacaklısın, tüylüsün, tüysüzsün, kaşların çok ince, kaşların çok kalın, tombik yanaklısın vs. Ama beden bir bütün ve parçalara ayırmak çok doğru değil. Bedenin herhangi bir bölümü ile ilgili olumsuz düşünceler diğer kısımlara da yansıyabiliyor. Ayrıca sevmediğimiz bir bedeni koruma ihtimalimiz de olmaz. Sevdiğimiz, sahiplendiğimiz, iyi bildiğimiz, tanıdığımız bir şeyi sahiplenmemiz, ona iyi davranmamız daha mümkün.

Çocuklar o alay mekanizmasını yine anne ve babadan mı öğreniyor?
Kesinlikle öyle... Mesela sabah anne kalkıyor, kalçasına bakıyor “Off yine çok kilo almışım, rejim yapmam lazım” diyor. Hep buna benzer davranıyor. Bu çocuğa günlerce “Bedenini sev” deyin, çocuk model olarak bedenini sevmeyen annesini alacaktır. Dolayısıyla anne-babaların veya çocuğu kim büyütüyorsa onun da kendiyle ilgili beden algısı çok çok önemli. Çocuğu negatif mesajlardan mümkün olduğunca korumayı ve her bedenin farklı olduğu mesajının verilmesini önemsiyorum. Bu, daha sonrasında çeşitliliğe saygı duymasının da bazını oluşturuyor.

Son zamanlarda mutfağa meraklı erkek çocuklar var mesela. Bunlar cinsel tercihle ilgili gösterge mi?
Kesinlikle ve kesinlikle hayır. Çocuğun oynadığı oyuncak cinsel yönelimle bağlantılı bir şey değildir. Toplumsal cinsiyetle bağlantılı görülür ve bu yüzden ebeveynlerde alarm etkisi yaratır. Bizim toplumumuzda yemek yapmak kadının görevidir. Dolayısıyla ebeveynlerde şöyle bir korku oluşur; çocuğum mutfak eşyalarıyla oynuyorsa kadınsıdır, kadınsıysa da gay’dir. Feminenlikle homoseksüelliğin hiçbir bağlantısı olmadığı gibi bunun da bir bağlantısı yoktur. Her feminen erkek gay olacak, her maskulen kadın lezbiyen olacak diye bir kaide olmadığı gibi, erkeklerle oynayan kız ya da mutfak eşyası ile oynayan erkek çocuk da bu açıdan bir gösterge değildir. Hatta gelişimsel olarak bunlar çocukları olumlu etkiler. Yemek yapmanın sadece kadının işi olmadığını öğrenir mesela. Kız çocuklarını da legolardan, yapbozlardan uzak tutmamak gerekiyor, bunu yapanlar da var.

Sert tepki vermek neye neden olur?
İletişim kopuklukları oluşabilir ve o geleneksel rollerin daha da katı bir şekilde uygulanmasına sebep olabilir. Mesela erkek çocuk dans etmek ya da ütü yapmak istiyor ve yapamadığı gibi başkalarını da rencide ediyor. Yetişkin olduğunda aslında evde eşine yardım etmek istiyor ama sırf bu yüzden yapmıyor.

Çocukların doktorculuk oynama merakına nasıl yaklaşılmalı?
Bu aslında çok olağan bir şey, önemli olan buna verilen tepkiler ve çocuğa bir açıklama yapılması. Genelde erkek erkeğe ya da kız kıza yapılıyor, özel bölgeleri kıyaslamak için. Ebeveynler çok sert tepki verebiliyor çünkü onlar da ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Çocuğum gay mi, istismara uğradı da mı böyle bir şey yapıyor gibi endişeler... Bu keşifler çok normal ve verilmesi gereken tepki de şu: “Eğer merak ediyorsan sana yaşına uygun bazı çizimler, çocuk kitapları gösterebilirim. Ama bu yaşta başka birini çıplak görmek, özel bölgeye bakmak çok doğru bir davranış değil. Yanlış anlaşılabilirsin, karşındaki insanı istemeden üzebilirsin.” Sinirlenmek, o arkadaşla tekrar görüştürmemek gibi tavırlar çocuğu rencide ediyor.

İnternette cinsel içeriklere çok kolay ulaşabiliyor artık çocuklar...
“Bak artık telefonun, tabletin var. İnternette bazen yaşa uygun olmayan ve çok da olağan kabul edilmeyen bazı resimler görebilirsin. Rica ediyorum, bir şey merak ettiğin zaman oradan bakmak yerine bana sor.” Çocuk yine bakabilir ama işin gerçeğini aileden öğrendiği için bu gördüklerinin normal olmadığını anlar, referans almaz. Özellikle pornonun ve cinsel içerikli malzemelerin bu kadar kolay erişimde olduğu bir dönemde çocuklarla cinsellikle ilgili konuşmak çok çok daha önemli. Daha önceki jenerasyondan daha da büyük önem teşkil ediyor. Siz anlatmazsanız çocuk internetteki bilgiler tarzıyla öğrenecek cinselliği.

Sanal dünya çocukların cinsel içeriklere çok erken yaşta maruz kalmalarına neden oluyor. Siz interneti güvenli kullanıyor olsanız da bir arkadaşının telefonundan, tabletinden ya da hiç akla gelmeyecek kaynaklardan görüyor. Çocukların cinsellik konusunda bu içerikleri referans almaması, bunlara sadece gülüp geçebilmesi için cinselliği sizden öğrenmesi en güzeli... Peki öğretmeye nereden başlamalı? Anatomiden hazza, cinsel yönelimden onay alma konusuna kadar geniş bir yelpazede ailelerle ve çocuklarla çalışan Seksolog Rayka Kumru ile çocuklar ve cinselliği konuştuk.

Bir kitap yazdınız ama içinden iki kitap çıkıyor aslında; biri çocuklara, diğeri ebeveynlere. Cinselliği önce bizim öğrenmemiz gerekiyor galiba...
Kesinlikle... Hem çocuk hem ebeveyn birlikte öğrenmeli. . Cinsellik o kadar büyük bir tabu ve o kadar eğitimi olmayan bir alan ki ebeveynlerin de o boşlukları doldurulmaya ihtiyacı olabiliyor. Ben ilkokuldayken İngilizce derslerinde bir aktivite kitabı bir de öğretmenin elinde içinde cevapları olan kitap olurdu. Ben de ebeveynler için yanıtları içeren kitap ekledim.

Çocuk kitabının adı “Beni de bedenimi de seviyorum.” Sağlıklı cinselliğin ilk adımı mı bedenini sevmek?
Aslında ilk adım bedenin var olduğunu kabul etmek. Çocuklar bedeni her zaman anne ya da babaya ait bir şey gibi görüyor. Anne onu giydiriyor, baba onu alıp taşıyor, anneanne bir yere oturtuyor... Dolayısıyla olumluyu, olumsuzu bırakın, çocuk kendi beden algısından da habersiz. Özellikle bizim toplumumuzda bu böyle. Dolayısıyla ilk başta bir bedeni olduğunu, daha sonrasında da bedenini olumlu anlıyor olması önemli. Bu da zaten cinselliğin çok büyük bir kısmını oluşturuyor. Tabii ki cinselliğe bakış açımızda toplumdan aldığımız mesajların da rolü var ama iş cinselliği yaşamaya geldiğinde -ki bu sadece cinsel ilişki değil, hepimiz cinsel birer bireyiz birey olarak toplum içinde yaşarken o bedende nasıl bir bağlantı kurduğumuz çok önemli.

Kapsamlı Cinsellik Eğitimi’nden bahsediyorsunuz. Bu kavramı açabilir misiniz?
Bu, en sevdiğim kavramlardan biri. Kapsamlı cinsellik eğitimi ile aslında doğumdan ölüme kadar süren bir eğitim sürecinden bahsediyoruz. Sadece cinsel ilişki ya da sadece heteroseksüellik, sadece gebelik ve enfeksiyonlarla alakalı bir eğitim değil. Cinselliğin varoluşla alakalı olduğunu kabul ediyor ve içerik olarak da çok küçük yaştan itibaren bedenden bahsederken kullanılan sözcükler, toplumsal cinsiyet rolleri, çocukların renk ve oyuncak seçimine verilen tepkiler ile ergenlik takibi, enfeksiyondan ve gebelikten korunma yöntemleri de dahil oluyor. Ayrıca bedenin aslında cinselliğin sadece çocuk için değil, güzel ve hoş hissetmek ya da bir sevgi gösterisi olarak yapılabileceğini ama bunun belli kuralları olduğunu anlatıyor. Sonrasında yetişkinliğe doğru giderken menopoz, andropoz gibi durumlarla ilgili çalışmaları da kapsıyor. Hep söylüyorum, beşikten mezara kadar bir süreç kapsamlı cinsellik eğitimi.

Anne ve baba çocuğuna cinsellik eğitimini vermeye ne zaman başlamalı, nerede bitirmeli?
Ömür boyu verebilir bu eğitim. Eğitim vermekten ziyade bir diyaloğun oluşmasını tavsiye ediyorum. Ebeveynler genellikle ergenliğe kadar cinsellik konusunu açmıyor. Ergenlikte aile çok açık görüşlü ise belki erkek çocukla prezervatif hakkında konuşuluyor ve “Bir sorun olursa bana gel” deniyor. Bir çocuğun 12-15 yaşına kadar cinsellikle ilgili aileden herhangi bir referansı yoksa, herhangi bir diyalog kurulmamışsa zaten ailesine soru sormayacaktır. Zaten ergenlikte aileden uzaklaşıp arkadaşlarla yakınlaşmıştır. Dolayısıyla doğuştan itibaren verilen tepkilerle, kullanılan sözcüklerle, çocuğun özel bölgeleri için gerçek isimlerini kullanarak, belli yaştan sonra onu yıkarken özel bölgelerini kendisinin yıkamasını isteyerek, onun özel alanına saygı göstererek, yani istemediği birine zorla öptürmeyerek, istemediği birinin kucağına oturtmayarak başlıyor doğru cinsel eğitim. Bunlara önem verilmediğinde çocuğa bedeninin zaten ona ait olmadığı, söz konusu bir yetişkin olunca istenilen herşeyi yapabileceği mesajı veriliyor.

Nasıl anlatmalı peki? “Gel bakalım, seninle bir şey konuşmalıyız” diye olmamalı, değil mi?
Bu çok sık yapılan hatalardan biri. Ebeveynler cinsel eğitimi bir monolog zannediyor genellikle. Burada çocuğun ne düşündüğünü ve ne bildiğini öğrenmek de çok önemli. Bedene doğru isimlerle hitap etmek ve özel bölgelerden bahsetmek için hiçbir zaman soru beklememize gerek yok. Bunlar istismarı ve olumsuz davranışları önleyici ve ileriki yıllarda cinsel diyaloğa hazırlayıcı etmenler. Penis ve vulva kelimelerini kullanıyorsak, özel bölgelerin nereler olduğunu çocuğa anlatıyorsak ilerleyen yaşlarda da özel davranışları anlatmak ve sevişmek için neden belli bir yaşa gelmemiz gerektiğini anlatmakdaha kolay oluyor. Bazı konularda ise sorduğu kadarını anlatmak yararlı. Vücuduna doğru anatomik isimlerle seslenmek için de soru beklemeye gerek yok. Doğumdan itibaren ‘penis, vulva, testis’ olarak konuşulabilir. Göze ‘gigi’ demiyorsak, vulvaya da ‘kuku’ demenin bir anlamı yok. Bunun dışında özellikle “Ben nereden geldim?” sorusunda ebeveynler duvara çakılmış gibi hissedebiliyor. 2-3 yaşlarında bu sorunun sebebi çocuğun varoluşunu merak etmesi; seksi merak etmesi değil. Leylek masalı yerine “Annede yumurta var, babada yumurta var, o yumurtalarla bebek oluyor” demek yeterli.

“Ben nereden geldim?” sorusunda ebeveynler duvara çakılmış gibi hissedebiliyor. 2-3 yaşlarında bu sorunun sebebi çocuğun varoluşunu merak etmesi; seksi merak etmesi değil.''