En tatlı şehir “Brugge”

Küçük, sakin ve tarih kokan bir gezi yapmayı planlıyorsanız Brugge sizi bekliyor! Ortaçağ’dan kalan mimarisi, el yapımı çikolataları, Arnavut kaldırımlı sokaklarıyla ünlü bu kentte kaybolmak isteyeceksiniz!

En tatlı şehir “Brugge”

Ne yemeli?
Belçika’da genel olarak midye çok popüler. Dilediğiniz sosla yiyebileceğiniz midyeler, kısa sürede hazırlanıyor ve üzerinde dumanı tüterek önünüze geliyor. Yanında ise tabii ki patates kızartması var. Karides salatası, balık çorbası, sarımsaklı ekmek tercih edebileceğiniz seçenekler arasında. Herhangi bir restoranda başlangıç, ana yemek ve tatlınızı 20 euro gibi bir fiyata yiyebilirsiniz. Tüm bunların yayında bira içmeniz gerektiğini ise zaten biliyorsunuz… Bira ve kahve ile birlikte mönü fiyatınız 25 euro. Belçika tatlısı olan waffle’ı yemeden dönmek olmaz. Çıtır çıtır servis edilen bu tatlıyla gerçekten mutlu olacaksınız!
Nerede kalmalı ?
Hotel De Tuilerieen: www.hoteltuilerieen.com
Relais Bourgondisch Cruyce: www.relaisbourgondischcruyce.be
Pand Small Luxury Hotel: www.pandhotel.com
Hotel Prinsenhof: www.prinsenhof.com
Hotel Heritage: www.hotel-heritage.com
Oud Huis de Peellaert: www.depeellaert.com
Crowne Plaza Brugge: www.crowneplazabrugge.com
NH Brugge: www.nh-hotels.com
Martin’s Hotel: www.martinsbrugge.com
Mutlaka yapın!
• Çikolata ve waffle yiyin.
• Farklı bira çeşitleri tadın.
• Faytonla gezin.
• Tekne turu yapın.
• Manzarayı izleyin.
• Bisiklete binin.

Burg meydanı
Diğer yerlere göre daha küçük olan bu meydanın en gözde binası Belediye Sarayı (Town Hall). Çizgi filmlerdeki minik şatoları anımsıyor musunuz? İşte tam da öyle bir yer! 1376 tane gotik penceresi olan bu saray, sadece belli zamanlarda ziyaret edilebiliyor. Eğer Brugge Müzesi’ne girmek isterseniz sarayın sol tarafından ilerleyebilirsiniz. Sarayın sağ köşesinde ise Holy Blood Bazilikası var. Bu kilisenin en önemli özelliği, Hz. İsa’nın kanının bulunduğuna inanılan camdan bir kutsal emanete ev sahipliği yapıyor olması. Ziyaret günü ise cuma. Meydana açılan dar bir süslü kemer var; adı Blinde-Ezelstraat. Bu köprünün altından geçerek tekne turlarının olduğu kısma çıkabilirsiniz.
Minnewater parkı
Eğer minik bir park gezisi yapmak isterseniz Minnewater tam size göre! Flamanca’da ‘minne’ kelimesi aşk anlamına geldiği için buraya “aşkın gölü” deniliyor. Eşsiz manzarayı izleyebilir, fotoğraf çekebilir, bisiklete binebilir, rahatça dinlenebilirsiniz.
Tatlı yerler
J. Van Eyck’in anıtının bulunduğu meydanda Patates Kızartması Müzesi ile Çikolata Müzesi (Choco-Story) yer alıyor. Aklıma hemen Tim Burton filmi olan ‘Charlie’nin Çikolata Fabrikası’ geldi. (Charlie and the Chocolate Factory) Oradaki fabrika kadar gösterişli olmasa da burası sizi sadece adıyla bile cezbedebilir
Hediyeler
Çarşamba günleri Markt Meydanı’nda yiyecek pazarı kuruluyor. Buradan hem kendiniz hem de sevdikleriniz için ufak şeyler alabilir hatta buna sonra minik armağanlar almak için Belfry Kulesi’nin arkasındaki dükkanlara gidebilirsiniz. Tanesi 2.5 euro’dan başlayan buzdolabı süsleri en ideal olanlardan!
‘In Bruges’
Colin Farrell’i başrolünde gördüğümüz “In Bruges” filmini izleyip de Belçika’ya gidip bu güzel kenti görmek istemeyen kişi yoktur sanırım. Özellikle de Brugge sokaklarını gördükten sonra… Türkiye saatinden bir saat geride olan bu şirin kente ulaşım uçakla tam 3,5 saat sürüyor.  Brugge’a Brüksel Havalimanı’ndan indikten sonra trenle 1,5 saatte ulaşabiliyorsunuz. Kent Hollanda’da Brugge, Fransa’da ise Bruges adı ile anılıyor. En iyi ziyaret dönemi ise Mayıs ve Haziran. Yani vaktiniz varken yola çıkın!
Kilise ziyaretleri
St. Mark Meydanı’na giderek ‘In Brugge’ filmindeki intihar sahnesinin çekildiği Belfort Çan Kulesi’ni görmeden olmaz. 83 metreden uzun olan bu kuleye çıkarken merdiven kullanmak zorundasınız. Merak etmeyin, sonunda karşılaştığınız Brugge manzarası o kadar güzel ki tüm yorgunluğunuz bir anda siliniyor. 1240 yılında inşa edilen kulenin içinde eskiden kumaş borsası yer alıyormuş. Geçmişte gözetleme yeri olarak da kullanılan bu kuleye çıkış ücreti 10 euro. İkinci Dünya Savaşı’nda bombalardan kurtulan Brugge, Ortaçağ’dan kalan binalarla çevrili. ‘Köprüler’ anlamına gelen Brugge’da, kanalları birbirine bağlayan köprülerin sayısı hayli fazla. Bu yüzden çok fazla arabaya rastlamıyorsunuz. Yine Markt meydanından kalkan faytonlar ve kiralanan bisikletler gezi için ideal seçenekler...
13’üncü yüzyıldan beri varolan St. Salvator Katedrali de gerçekten görülmeye değer. Şehrin en popüler kilisesi ise Meryem Ana Kilisesi (Our Lady’s Church-OLV Kerk). Herkesi buraya çeken bu kilisenin en önemli özelliği sanatçı Michelangelo’nun en önemli eserlerinden biri olan ‘Meryem ve Çocuk’un burada sergileniyor olması. 1504 yılında yapılan bu eser, Brugge’lü tüccarlar tarafından İtalya’dan satın alınarak buraya getirilmiş. Anlatılanlara göre Michelangelo yaşarken İtalya dışına çıkarılan tek eseri buymuş. Kiliseye giriş ücretsiz, ama meşhur heykeli ve birkaç parçayı daha görmek istiyorsanız beş euro ödemek zorundasınız. Kilisenin yanında Eski Saray (Gruuthuse) binası var. Ortaçağ’da Van Brugghe ailesine ait olan bu bina, içerisinde sanat eserleri ve eski döneme ait önemli eşyalar barındırıyor.