"Dinleyemesem de dinletebiliyorum"

Herkes müzik yapabilir; görme engelli, bedensel engelli, hatta zihinsel engelli… Ama duymayan bir insanın bize piyano dinletiyor olması, resitaller vermesi, işte bu, büyük bir başarı değil de nedir? 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Biz de başarısıyla parmak ısırtan işitme engelli Esra Ceren Karayaka ile bir araya geldik, hem başarısının sırrını dinledik hem de bir engelli olarak yaşadığı sorunlara ışık tuttuk.


Ceren’in ikinci piyano öğretmeni Rozi Angel, Ceren’e ders vermenin kendisi için de çok iyi tecrübe olduğunu söylüyor. “Başlangıçta Ceren’e nasıl bu eğitimi vereceğim diye endişeliydim. Ama Ceren o kadar akıllı ki, beni hiç yormayan bir öğrenci. Bir kere notayı çok iyi okuyor. Çok da sabırlı. Normal bir öğrenciye tekrar yaptırmak kimi zaman zor oluyor ama Ceren ‘tekrar edelim mi?’ dediğimde her seferinde ‘tamam’ diyor. Zaten ben onu işitme engelli olarak görmüyorum. Her şeyi o kadar düzgün yapıyor ki, çoğu zaman onun engelli olduğunu unutuyorum” diyor. Angel, kendisine engellilerden hiç talep gelmediğini, tek engelli öğrencisinin Ceren olduğunu söylüyor.

Serpil KARAYAKA
"Duymadığını dört aylıkken fark ettim"
Ceren’in annesi, Ceren’in duymadığını dört aylıkken fark etmiş. “Erken fark etmiş olmamızın bize bir faydası olmadı. Ailemizde de hiç engelli olmadığı için ne yapacağımı da bilemedim. Ama o zamandan bugüne kadar hep kızımı topluma sokabilmek adına savaştım. Tabii toplumu engelliler konusunda duyarlı hale getirmek oldukça zor. Ancak ailelere de burada büyük bir görev düşüyor. Evladınızı benimsemek ve ‘her şeye rağmen benim’ kelimesini kabul etmek lazım” diyor.

Ceren’in annesinin en çok üzüldüğü durum ise, Ceren’in implanta uygun olmaması. “Ben bir anne olarak 6-7 yaşında implant olup konuşan çocukları görünce seviniyorum ama çok da kıskanıyorum. Neden benim kızım bu aşamada değil diye…”  

Ceren’in müzikle ilişkisinin ise 3-4 yaşındayken başladığını düşünüyor. “Müzik setinde ses seviyesini gösteren ışıklara göre hareketlerini değiştiriyordu Ceren... Onun müzikle ilişkisi bence çok erken başlamıştı.”

Ceren’in bir de kendisinden yedi yaş küçük bir kız kardeşi var. Anne Karayaka bu konudaki duygularını ise şöyle anlatıyor: “İkinci kızıma hamile kaldığımda çok korktum. Allah bana Ceren gibi bir evlat versin, en azından savaşını biliyorum diye düşündüm. Ceren’e kardeşi büyük bir destek. Ancak çok erken olgunlaşmak zorunda kaldı. Yükü çok fazla. Büyüdükçe tabii beklentileri farklılaşıyor. ‘Keşke ben abla olsaydım’ diyor. Bazen Ceren’le o kadar meşgul oluyorum ki, ‘Anneciğim ben de varım’ diyebiliyor. Bazen ona fazla sorumluluk mu yükledim diye düşünmeden edemiyorum. Duyana mı sevineceksin, duymayana mı üzüleceksin bilemiyorsun...”
Beethoven yaptıysa ben de yaparım!
Duymayan bir piyanist dendiğinde akla hemen Beethoven geliyor. Ancak şöyle de bir durum var, büyük sanatçının 28 yıl boyunca duyan bir geçmişi vardı. En büyük bestelerini o yaştan sonra yapmış olsa da, onun bir kayıt yatırımı vardı denilebilir. Oysa Ceren sesleri hiç tanımıyor. Ama görüldüğü gibi, eğitimin açamayacağı kapı yok. Ceren’e ilk kez “Piyano çalacaksın” dediklerinde yapamayacağını düşünmüş. Beethoven’ın durumu anlatıldığında ise, onun için büyük bir motivasyon olmuş bu hikaye ve ‘O zaman ben de yaparım’ diye düşünerek derslere büyük bir keyifle katılmış. O dönemde piyanosu yokmuş.  Geceleri rüyasında piyano çaldığını görüyor, o sırada  yorgan üzerinde pratik yapıyormuş.
Ceren’in öğrenmekle ilgili bir sorunu yok ancak hatırlamakla ilgili olabiliyor. Her şeyi çabuk öğreniyor, ama sadece görsel olarak öğrenebildiği için, beyin kayıt yapamıyor.
Bu yüzden de çabuk unutuyor.

Ötekileşmesin...
Türkiye’de üç milyona yakın işitme engelli olduğu söyleniyor. Kiminin düşük de olsa desibeli var, az da olsa duyuyor yani… Kimi cihazla duyuyor kimi de hiç duymuyor. Ceren hiç duymayanlardan biri, hiç desibeli yok çünkü. Ceren’in bugünlere gelmesi de kolay olmamış. Henüz 1.5 yaşındayken ‘Biz bu çocuğu eğitemeyiz’ denerek kapılardan çevrilmiş.
“Benim çocuğumun duymaması doktorları ilgilendirmiyordu, ne de bir kurumu... Ben hep kendim tırmaladım. Ceren beş yaşındayken ilkokula başlattık. ‘Sağır ve dilsizler okuluna gidecek’ dediler. Ben kızımı oraya vermek istemedim. Çocuğum toplum içinde yaşasın, ötekileşmesin kaygısına düştüm. Kendime göre doğru olan buydu. Tabii kolay değil bu savaşı verebilmek. Düşünsenize, sınıfta engelli çocuk var diye çocuklarını sınıftan alan aileler var” diyor annesi. Ortaokulu ise işitme engellilere özel bir okulda okumuş. Ailesinin bu konudaki sitemi, okulda onun hayatını kolaylaştıran bilgilerin yeterince verilmemesi. Lisede tekrar normal çocuklar için olan bir meslek lisesinde okuyan Ceren, okulu bu kez de üçüncülükle bitirerek kendini bir kez daha ispat etmiş.

Toplumu eğitmek gerek
Ceren daha küçücük bir çocukken başlamış aslında toplumsal problemler. 3-4 yaşlarında ‘deli deli’ diye dalga geçen arkadaşlardan tutun, durumundan faydalanmaya çalışıp, hırsızlık, saygısızlık gibi olaylara maruz kalmasına, otobüste bedava kartı olduğu için almayan şoförlerden tutun iş bulmaya kadar pek çok sorun var yaşadığı...
Toplum eğitilmeli evet ama aynı zamanda aileler de eğitilmeli. “Bunlar çok güzel el işi yapar, dantel yapar” diyen aile bireyleri var. Engelli insanlar için kariyer hayatı da ayrı bir sorun. “Hiçbir kurum severek almıyor. Almak zorunda olsa da almayabiliyorlar. Ya da ‘bizde gözüksün ama gelmesin’ diyorlar. Niye gelmesin?” diyor sitemle anne Karayaka. Ve devam ediyor, “Ceren Bakırköy Belediyesi’nde çalışıyor. Bakırköy Belediyesi potansiyelini yüzde yüz dolduran ve engellilere fırsat veren bir belediye. Bu konuda şanslıyız.”

Yazı: Filiz Şeref

İçerideki odadan şahane bir piyano sesi yükseliyor. Büyüleniyorsunuz. Ruhunuz hafifliyor, tüyleriniz ürperiyor, başka bir aleme uzanıyorsunuz. Siz bu hisler içindeyken, piyanoyu çalan kişinin asla bu şekilde hissedemeyeceğini biliyorsunuz. Sizde hissettirdiği bu büyülü duyguları, kendi asla hissetmeyecek… Çünkü o asla, kendi çaldığı piyanonun sesini duymayacak. İşitme engelli Esra Ceren Karayaka ile bir araya geldiğimizde, gerçekten bir mucizeye imza attığını düşünmeden edemedik. Evet, o, duymadığı halde piyano çalıyor.
Onun parmaklarının ustalığına hayran, işitme engelli olup da piyano resitali verebildiğine şaşkın bir şekilde muhabbete başlıyoruz. Her ne kadar annesi ana iletişim kaynağımız olsa da, Ceren de arada bize katılabiliyor, çünkü ağız okuyabiliyor. Annesi Serpil Karayaka onunla hep konuştuğunu, işaret dili kullanmadığını söylüyor...

Ceren gibisi yok!
Şu anda 22 yaşında olan Ceren, 12 yaşından beri, yani 10 yıldır piyano çalıyor. Türkiye’de, Ceren gibi bir örnek daha yokmuş. Rakibi ise Japonya’da; ancak onun da yaşı Ceren’den büyük.Peki, işitme engelli bir kız çocuğu piyano çalmaya nasıl başlamış olabilir? Duymadan, hiç bilmeden, bu müzik aletine ilgi duyması nasıl gerçekleşmiş acaba? Elbette, buna önayak olan birileri olmuş. Ceren’in annesinin de üye olduğu İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği’nde, işitme engelli bir çocuğa piyano eğitimi verme konusu gündeme geldiğinde, 5-6 çocuk düşünülmüş bu eğitim için. Öğretmen Linda Kaso, dikkatli ve otoriter tavrını göz önüne alıp Ceren’in bu işe uygun olabileceğini söyleyerek, Ceren’e piyano dersi vermeye başlamış. Ancak önlerinde hiçbir örnekleri olmadığı için bu işin nasıl gerçekleşeceği biraz kafaları meşgul etmiş. Piyano sesini algılayamadığı için, dizlerini piyanoya bitiştirmişler, böylece Ceren titreşimi algılamış... Ve Ceren’in nota öğrenmesi mümkün değilken, kısa sürede büyük bir gelişim göstererek piyano çalmaya başlamış. İlk konseri ise Sabancı Center’da gerçekleşmiş. O konserden sonra, özellikle yardım amaçlı ve özel gecelerde, konserler vermeye başlamış. Ceren konser verirken nasıl hissettiğini ise şöyle ifade ediyor:
“İlk konserde de öyleydi, şimdi de, her konserde parmaklarım buz tutuyor.”