Güzellik görüntü değil, histir

İyi hissetmeyen kadın güzel hissedebilir mi? Fondöten varoluşuna kızgınlığını, allık affedemediklerini, rimel çocukluğundan gelen hüznü örtebilir mi?

Güzellik görüntü değil, histir

Yazı: Burçin Öztınaz

İnsanlığın bilinci yükseliyor, hazır olan yaşadığı hayatı, dünyayı sorgulamaya ve “Bu dünyaya neden geldim? Ben ne yapıyorum?” demeye başlıyor. Sorgulama başladığı anda kalıplar kırılıyor, insan “ben” merkezinden sıyrılıp işi ne olursa olsun daha büyük bir amaç için çaba göstermeye başlıyor. Örneğin bir makyaj sanatçısının “Makyajınızı silin, önce kendi özünüzle buluşun” diyebileceği eski yıllarda aklımıza bile gelmezdi. Şimdi görüyoruz ki makeup artist Rıfat Yüzüak, “Sil Makyajını Güzelliğin Ortaya Çıksın” kitabında bunu yapabiliyor. Hem de hiç çekinmeden... Güzellik ve makyaj kavramlarını kadınlara yeniden sorgulatmak için “Her birimiz yeryüzündeki mucizeleriz. Her birimizin apayrı özellikleri, apayrı güzellikleri var. Kendimizi onaylayıp beğenmezsek, devamlı dışarıdan yaptığımız takviyelerle bu mucizeyi ve güzelliği bozarız” diyor. Kendi bindiği dalı kestiğini düşünebilirsiniz. Ama hayır!Bu da eskiye ait bir kalıp... Yüzüak, mutlu kadınlarla çalışmayı, sanatının mutlu yüzlerde ışıldamasını istiyor.

Bu mesleği seçmeye nasıl karar verdiniz?
Çocukluğumdan beri yapmak istediğim iş buydu; insanların güzelliğini ortaya çıkarmak. Daha ilkokula giderken bile kafamın içinde, gördüğüm insanların güzelliklerini nasıl ortaya çıkartabileceklerini kendime sorardım. Bu şekilde düşüncelerle başladığım için sonrasında tasarıma ilgi duydum, saça ilgi duydum, makyaja ilgi duydum. Yaptığım bütün işlerde insanların güzelliğini ortaya çıkarmayı felsefe edindim kendime ve bu serüvenimde de çok fazla deneyim yaşadım. Bu deneyimler çok fazla deneme yanılmayla oldu. Ayrıca her zaman kendimi de işin içine koydum. Ben ne hissediyorum, ben ne düşünüyorum, güzelliğe bakış açım ne, ben nasıl mutsuz oluyorum, nasıl mutlu oluyorum? Hep bunları hesapladım ve hep bunları nasıl daha iyi bir boyuta getirebilirim diye düşündüm. Sonrasında ünlü insanlarla çalışmaya başladığımda yaptığım makyaj hiçbir zaman onların beklediği makyaj olmadı, benim yapmak istediğim makyaj oldu ve benim bunu onlara anlatmam gerekti. Makyaj yaparken bir de workshop veriyordum. Bunu çok uzun süre yaptıktan sonra bilgiler otomatikman ortaya çıkmaya başladı. Paylaşma ihtiyacı hissettim ve üç yılın sonunda kitabım tamamlandı. Kendi deneyimlerim üzerinden kadınlara kendi güzelliklerinin farkına vardırmaya çalışıyorum. Amacım yanlış anlaşılmaları, yanlış ilerleyen şeyleri düzeltmek. Çünkü insanlar bunlara umut bağlıyor, para ödüyor ve sonrasında mutsuz oluyor. Bu yanlışı düzeltmek için birilerinin bir şeyler yapması gerekiyor.

Bir make-up artist olarak kadınlara “Sil Makyajını” diyorsunuz... Bu kitabı yazma sebebiniz neydi?
Birçok kadın kendi güzelliğini bulmak yerine başkalarının güzelliğini taklit ediyor. Sektörde çok güzel ürünler var ve sektör çok iyi işliyor ama yanlış talepler sektörü de yanlış etkiliyor. Bu bir kısır bir döngü. Sen sağlıklı bir kadın olarak aynaya bakıp kendine “Ben güzelim, iç durumlarımla ilgileniyorum. Kendimi keşfetme yolculuğundayım, çevremdeki insanları ben olarak etrafımda tutuyorum ve bununla birlikte kendime saygı duyduğum için de kendimi temiz tutuyorum, kendimle barışığım, o hissi dışarıya yansıtıyorum” diyen kadınlar, güzellik sektöründen de doğru bir şekilde yararlanabilir. Bedenin ve zihnin güzel değilse sen güzel olamazsın zaten. Çünkü senin öncelikle sağlıklı olman gerekiyor. Sağlıklı kilonda olman, egzersiz yapman gerekiyor; saçının, kirpiğinin, cildinin sağlıklı olması gerekiyor. Sağlıklı bir zihne sahip olman için sağlıklı beslenmen gerekiyor. Ama kadınların birçoğu bunların hepsinden kaçıyor, “Suratıma bir boya yapayım da, bari sağlıksız zihni ve sağlıksız bedeni alta gizleyeyim” diyor. Sonuç olarak da tatmin olamıyor, mutlu olamıyor. Beni kitabı yazmaya yönelten biraz da buydu. Mail ile, telefon ile, yolda gördüklerinde kadınlar bana çok fazla “Bana ne renk ruj gider, ben ne renk makyaj yapmalıyım?” gibi sorular soruyorlar. Ben böyle bir soru karşısında “Sen kırmızı ruj sür, sen de şöyle bir allık sür, sen de saçını şöyle yap” diyemem. Bu iş böyle bir iş değil. Ben çalıştığım kadınlara, danışmanlık verdiğim ünlülere ilk önce bu kitaptaki her şeyi anlatıyorum. Onun ilk önce gerçekten muhteşem bir kadın olduğunu, vücudunun bir mucize olduğunu anlatıyorum ve diyorum ki: “Sen zaten evrende olan en büyük mucizesin, senin ihtiyacın olan şey çok makyaj değil.” Dolayısıyla güzellik aslında bir şekil değil, bir his. Sen bu hisse girebiliyorsan, dışarıya bu enerjiyi verebiliyorsan zaten güzelsindir ve güzelliğin görünüyordur.

Kadınlar mutlu olmak için mi makyaj yapıyor?
Kadınların çoğu makyaj malzemesi ve kozmetikle ilgili şeylerle mutlu oluyorlar, eğleniyorlar ama bu sanki birazcık da zehirli bir meyve gibi. Dışarıdan baktığında çok güzel ama tadına baktığında, içine düştüğünde yavaş yavaş seni başka bir şeye çeviriyor aslında. Bu tüm kadınlar için geçerli değil, ama çoğu kadın aslında bu tuzağın içine düşüyor. Bunun sebebi de kendilerini çok bulmadan, kendileriyle çok tanışmadan makyaj meselesinin içine girmeleri...

Güzellik görüntü değil, histir - Resim : 1

Peki güzelliğin mutlulukla bir ilgisi var mı? Saçı daha iyiyse , aynaya baktığında kendini daha iyi hissediyorsa daha mutlu hissedebiliyor kadınlar...
Ben kitapta bununla ilgili şöyle bir örnek verdim: Güzel olmak mutlu ve tatmin ediyor olsa, güzellik yarışmalarında dereceye girenler bir süre sonra estetik ameliyatlara yönelirler miydi? Aslında bu sonu olmayan bir şey. Kişinin kendisiyle barışması, kişinin kendisiyle birleşmesi, kişinin kendi özüyle bütünleşmesi gerekiyor. Güzelsin diye etrafında bir sürü insan varsa bu sefer bu şöyle bir baskı yaratıyor: “Sen güzel olduğun için etrafında bir sürü insan var ve o sen değilsin.” Bu seni eziyor aslında. Bu seni bağımsız ve özgür kılmıyor, mutsuz ediyor. Bazı kadınlar güzel kadın olurlarsa mutlu kadın olabileceklerini sanıyorlar ama bunların hepsi bir gösteri aslında. Kişinin mutlu olabilmesi için gerçek güzelliği bulması gerek. Şu anda kadınlara dayatılan şey gerçek güzellik değil ki. Gerçek güzellik diye sunulan ‘kendinizden uzaklaşın kendinizden kaçın, başka bir maske takın çünkü siz buna değersiniz’ bilgisi. Bu o kadar acı ve üzücü ki.

Kadınlar reklamlarda, medyada karşılarına çıkan “kusursuz kadın” figüründen ve çevrenin yorumlarından nasıl etkileniyor?
Biz aslında insan varlığı olarak en çok yargılanmaktan rahatsız oluyoruz. Neden? Çünkü bir toplum içerisinde yaşıyoruz ve kabul edilmek istiyoruz. Hepimizin amacı kabul görmek aslında ve yargıdan da hoşlanmıyoruz. Dolayısıyla bundan kaçarken yanlış teknikler ve yanlış taktikler geliştiriyoruz. Bir yerlerde kabul görebilmek için şekillerimizi, imajlarımızı hiç düşünmeden değiştirebiliyoruz. Aslında bunu yapmak yerine ilk olarak kendimiz olmayı başarabilmemiz gerekiyor. Çünkü biz bu dünyaya bir deneyim, bir imtihan için geldik. Şimdi sen dünyaya bunun için geldiysen ve bu kadar kolay kendinden vazgeçebiliyorsun o zaman sen yanlış yapıyorsun. İlk önce kendini bulabilmen, ilk önce kendin olman gerekiyor. İlk önce kendi amacını bulabilmen gerekiyor ki ondan sonra o amacına uygun olan kişiler tarafından kabul görürsün ve bir şekilde mutlu olursun, güzelliğini ortaya koyar ve beğenilirsin. Ama sen hiç amacın olmayan, bu dünyaya geliş nedenin olmayan ortamlara girmek için şeklini değiştiriyorsan sen o zaman o imtihanı kaybedersin, o zaman o deneyimi yaşayamazsın. Bu aslında basit bir şey ama kafamız çok fazla karışıyor. Burada sektörü, reklamı, markayı suçlamak doğru bir şey değil bence. Burada doğru bir zihne sahip olmak, kendine dönebilmek, kendi zihninin içine girebilmek, kendin var olup sonra ihtiyaçlarına bakabilmek önemli. Evet her şeyin reklamı var, bizler de reklam yapıyoruz ama ben kendi workshoplarımda hep şunu söylüyorum: “Reklamlar, bloggerlerın yaptığı paylaşımlar böyle birürünün var olduğunu haber vermek için. ‘Gelin bu ürünü kullanın, bizim gibi olun’ demek için değil.” Sen zihnini açmadığın zaman çıkan her reklamdaki ürüne yapışır ve o reklamdaki kişi gibi olmak için, onda var olan bir şeye sahip olmak için, o markanın bir ürüne sahip olmak için yaparsın ve ürünleri de doğru kullanamazsın. Yıllarca kozmetik sektörünün içinde çalıştım ve hayatımı kozmetik sektöründen kazandım. Biz hep çalıştığımız süre zarfı içinde ürünleri satarken bütün müşterilerimize “Bakın bu ürünü böyle kullanmanız gerekiyor, şu kremi bu şekilde sürmeniz gerekiyor” diye anlatırız. Ama kadınlar bunu çok fazla dinlemiyor açıkçası. Kadınların amacı onlara sahip olmak ve mucizevi sonuçlar beklemek... Aslında kullandığınız en basit kremin bile sürüş tekniği var. Onu o sürüş tekniğine göre sürmezsen fayda göremezsin ki. Bugün çoğu kadın “Ayşe şu kremi kullanmış not edeyim, şu makeup artist şu fondöteni sürmüş not edeyim, falanca şarkıcıda da şunu gördüm, ben de alayım” diyor. Bu iş böyle olmaz. Bütün kozmetik mağazaları kapılarını sonuna kadar açmışlar, içleri eleman dolu. Kadınların orada kendi deneyimini yaşaması gerekiyor. O ürünlerini deneyip dışarı çıkıp onlarla vakit geçirmeleri, sonra “Bana ne hissettirdi?” diye sormaları, kendi notlarını tutmaları gerekiyor. Fondöteni sürdükten sonra ikinci saat neye dönüştü örneğin? Bunun notlarını tutmak ve bunları deneye deneye kendi ürünlerini anlayabilecek seviyeye gelebilmeleri gerekiyor. İşte o zaman “Bu reklamında bundan bahsediyor, bu benim cildime uygun ya da değil” diyebilmek mümkün. Tüm bunları anlatarak amacım aslında bilinçli kozmetik kullanıcıları yetiştirebilmek.

Kadınlar kendilerini beğenmek için olduğu kadar erkeğin beğenisini kazanmak için de makyaj yapıyor...
Hepimiz yalnızlıktan kaçıyoruz. Hepimiz yalnız kalmaktan korkuyoruz, paniğe kapılıyoruz. Bu sefer de diyoruz ki: “Defalarca denedim ama bir türlü sonuca varamadım.” Bu sefer o renkli ışıklı tabelalara doğru koşuyoruz ve gördüğümüz her şeyi alıyoruz. “Belki arabamı görür de gelir, belki rujumu görür de gelir, belki saçımı beğenir de gelir” diye etrafımızı donatıyoruz ve başka şeylere odaklanıyoruz. Bunlara gelenler de beyaz atlı prensler değil, sakat atlı prensler oluyor. O gelen prensle de senin ilişki yaşayabilmen mümkün olmuyor. Bu sefer daha da mutsuz olmaya başlıyorsun.

Gerçek kozmetik: Özgüven

Güzelliği takıntı haline getirmemiş, doğal ve mutlu kadınların ortak noktası nedir sizce?
“Bunlar şöyle kadınlar ve ortak noktaları da budur” diyemem ama tam tersini söyleyebilirim. Asıl kozmetik özgüvendir. Bugün sosyal medyada gösterilen makyaj teknikleri kadınların iyi hissetmesini sağlayabilecek bir teknik değil. Instagram’da hepimiz görüyoruz bu videoları. Kadınlar yüzlerine yağ gibi bir şey damlatıyorlar, sünger gibi bir şeyle yüzlerini fondötenle sıvıyorlar, çikolata rengi sticklerle kızılderili gibi çizgiler çiziyorlar, onların arasına beyaz bir şeyler çiziyorlar, onları süngerle dağıtıyorlar. Üzerine un gibi pudralar serpiyorlar, sonrasında makyaja geçiyorlar... Şimdi böyle bir şeyle iyi hissedebilir misin? Suratına gerçekten bir harç yapıştırmış gibisin. Bununla senin iyi hissetmen mümkün olabilir mi? İyi hissetmeyen bir kadının güzel hissetmesi mümkün olabilir mi? Zaman ve para harcıyorsun ve bunu yaptıkça kendine şunu diyorsun “O kadar çirkinsin ki ancak seni böyle insan içine çıkarabiliyorum!” Sonuç da güzel değil. 38 numara ayağına 35 numara ayakkabı giymek gibi bir şey bu. Bu kadar rahatsız bir durumda sen iyi hissedebilir misin? Hayır. İyi hissedemediğinde de güzel olamazsın. Şöyle söylüyorum: “O özendiğiniz güzel kadınların hepsi ihtiyaçsız kadınlar. Çabasız kadınlar. Hiçbir şekilde çabaları olmadığı için güzel görünüyorlar, ışıl ışıl görüyorlar. Senin amacın onu taklit etmekse sen güzel olabilir misin?” Burada o kadar büyük bir yanlış var ki. Bazı kadınlar o kadar kolay karar veriyor ki her şeye... Bugün saçını boyatıyor, yarın kaşına dövme, ertesi gün dudağına dolgu yaptırıyor. Bu beden sana bunun için mi verildi? Sen bedenini bu kadar hor kullanırsan güzel olabilir misin? O güzellik senin bedeninde var olabilir mi? Günden güne gider o güzellik senden. Çünkü sen kendine iyi davranmıyorsun!

* Pozitif dergisinden alınmıştır.