Kusursuz düğün sendromu

O büyülü ana herkes tanık olsun diye, tek taşınızı #shesaidyes kararlılığıyla sosyal medyada paylaştınız, fazla kilolarınızdan arındınız, fotoğrafçının hatrına bembeyaz gelinliğinizle çimlerde yuvarlandınız. Yetmedi; balayı için rotanızı Karayipler’e de çevirdiniz. Her şey tamam! Tamam mı gerçekten? Küçük bir detayı atlamış olabilir misiniz? Siz gerçekten evliliğe hazır mısınız?

Kusursuz düğün sendromu

Yazı: Simay Engür

Elbette ki evlilik kurumunun, kadınları geri planda tutmak için inşa edildiğini düşünenler de yok değil. Hatta kimilerine göre evlenmemek, Betül Mardin’in de dediği gibi: One problem less (bir problem eksik)! anlamına geliyor. Kimilerine göreyse evlilik, ister mantığı cezbeden yönleri ağır bassın; isterse ruhun romantik tarafını doyursun yüzde yüz gerekli. Evlilik kurumu, yüzyıllardır kadınların fantezisi ve her genç kızın rüyası olarak beynimize kazındı. Üstelik bu gerekliliği bizlere aşılayan, yalnızca kültür ve normlar da değil. Karşınızda tüm şatafatıyla sizi bekleyen bir evlilik endüstrisi var! Eğer çevrenizde sihirli ‘evet’ haykırışından sonra, minik bir Ikea katoloğuna dönüşmüş olan bir arkadaşınız varsa kendisine sakince sorun: Sen tam olarak ne için ‘evet’ demiştin? Sex and the City dizisinin devam filmini bir düşünün… Filmin cool karakteri Carry Bradshaw bile düğündü, gelinlikti, evdi, mobilyaydı derken; sevgilisiyle arasındaki ilişkiyi kati suretle geri plana itmiş ve sonunda terk edilmişti. Kusursuz düğün sendromu, tüketim toplumunun yeni kalesi ve bu evcilik oyununa kapılıp aşkı ikinci plana atmaya devam ettiğimiz sürece, varlığını sürdürecek gibi görünüyor.

Aşkın pazar payı
Eğlence endüstrisinin parıltılı çekiciliği, toplumun tüketim alışkanlığını fazlasıyla körüklüyor. Şunu söylemek gerekiyor ki: Hem moda hem teknoloji sahte ihtiyaçlar yaratıyor ve bayıldığımız o tüketim meselesi gün geçtikçe hayatımızı daha fazla ele alıyor. Aşk da payına düşeni alıyor tabii... Kusursuz düğün sendromu son yılların, bize göre, en tehlikeli rahatsızlıklarından. Evet rahatsızlık! Kime ve neye göre kusursuzu arıyoruz bilen var mı? Aşk bunun neresinde peki? Kusursuz gelin ve beyaz atlı prens hayaliyle yetiştirilmemizin yanı sıra; yaratılan büyük evlilik endüstrisinin de bunda payı büyük tabii ki. ‘Senin tek taşın kaç karat?’ sorusu normalleşmiş, sosyal medyada canlı canlı evlenme teklifleri seyrediyorken konuyu sadece kültüre bağlamak yanlış olur bizce. Globale yayılmış kusursuz düğün algısı, toplumun beklentilerine göre şekilleniyor. Ancak bu kusursuzluk ölçütü popüler olana, çevreye ve ünlülerin düğünlerine göre kalıba girdiğinde, ortaya ironik bir düğün tablosu çıkıyor. Gelin çiçeği, gelin makyajı, en iyi düğün fotoğrafçısı, popüler bir filmin düğün konsepti derken tek tipleşmiş merasimlerde kendimizi ayakta mutlu çifti alkışlarken buluveriyoruz. Oysa yaşadığımız aşkın seremonisinde her detayın biricik ve kendi ilişkimizden yansımalarla dolu olması gerekmez mi? Üstünden yıllar geçmesine rağmen, Aşk-ı Memnu dizisindeki Behlül maskeleri ve aynı sahnede çalan Ring Ring Ringa müziği eşliğinde gerçekleştirilen bekarlığa veda partisi hala gündemimizde. Romantizm dolu bir teklifle başlayan, aşkı taçlandırma motivasyonuyla devam eden bu ritüeller, hangi arada devasa bir pazar payına dönüştü bilinmez; ancak sosyal medyanın rüzgarını arkasına alan evlilik endüstrisi, birbirine benzeyen gelin kolonileri üretme konusunda oldukça kararlı. Kadınlar da onaylanmak uğruna, düğün organizasyonlarına servet harcamaktan geri durmayacak gibi görünüyor. Hal böyle olunca toplumun ‘ideal düğün’ anlayışına ters düşmekten çekinenler, evliliğin aşkla olan bağını görmezden gelip, paket halinde sunulmuş organizasyonları tercih ediyor. Aynı ilk dans şarkıları, benzer gelinlikler, ünlülerin tercih ettiği balayı rotaları, çevrenin beğenisini kazanmak için yapılan gülünç fotoğraf çekimleri derken, aslında tam olarak ne için ‘Evet!’ dediğimizi unutabiliyoruz. Elbette ki evlilik seremonisinin büyülü atmosferine kapılmakta haklı olabilirsiniz; ancak kendi zevklerinize ve yaşadığınız ilişkiye özgü bir düğün organize etmek, kusursuz ama herkes gibi bir gelin olmaktan daha iyi değil mi?

Benim ondan ne eksiğim var?
Podyum dünyasından Miranda Kerr ve Kate Upton, tenisin kraliçesi Serena Williams, Shameless dizisinin başrolü Emmy Rossum geçtiğimiz yıl evlenen ve giydiklerinden, balayına nereye gittiklerine kadar çok konuşulan ünlülerden. Fahriye Evcen ve elbette ki Şeyma Subaşı’yı da unutmamak gerekiyor. Tanınan insanların dünya evine giriş yolculukları şirketler tarafından göz hapsine alınıyor ve daha sonra arzu nesnelerine dönüştürülüyor. Özgün bir tören planlayan çiftler dahil, herkese yeni moda olmuş bir kot pantolon misali pazarlanmaya çalışılıyor. Bu noktada sosyal medyanın da etkisi büyük, yalnızca #shesaidyes etiketiyle bile günde kaç çift gözlerimizin önünde birbirlerini seviyor belli değil! Sosyal medyanın alametifarikaları sayesinde çevremizde olup biten tüm düğünleri gözetleyip, belki de en özel günümüzü yarış pistine çevirmek gerçekten anlamsız. ‘Benim ondan ne eksiğim var?’ yaklaşımından ziyade evliliğe ne kadar hazır olduğunuzu ve partnerinizle gelecekten neler beklediğinizi tekrar sorgulamak daha yerinde bir karar olabilir. Bir nevi aşkı kutlama törenine hazırlanırken, hırslara, tüketim çılgınlığına ve popülist bir tavra geçit vermemeli.

Asıl konumuz bu!
Evliliğe giden yolda ‘Evet!’ sevinç çığlığını atmadan önce kendinize tekrar sormanız gereken sorular olabilir. Konuyla ilgili Psikolog Sena Sivri şöyle söylüyor:

“Evlilik denildiğinde neredeyse herkesin zihninde ilk önce filmlerdeki gibi bir aşk, gösterişli bir evlenme teklifi, en güzel düğün ve en imrenilen çift olmak canlanır. Özellikle günümüzde düğün fotoğrafının sosyal medyada yarattığı etki, başlı başına evliliği tanımlayacak kriter haline geldi. Ama evliliğe dair asıl mesele, sosyal medya like’larının, gelinliğin güzelliğinin, damadın evlilik sürprizinin arkasında olanlar. Bu yüzden de çoğu zaman asıl sorulması gerekenleri sormadan, kültürün, sosyal medyanın, çevrenin bize öğrettiği bu hayaller doğrultusunda; hiç düşünmeden kendimizi ‘evet’ demiş olarak buluyoruz. En temel, en basit haliyle baktığımızda evlilik için aşk ve ten uyumunun varlığı birçok insan için yeterli.” Sağlıklı evlilik adımları atmak için, kendimize sormamız gereken soruları şu şekilde sıralıyor:

• Partnerinizle, kendinizi filtreleme ihtiyacı duymadan her türlü konuda konuşabiliyor musunuz?

• Sevgiliniz aynı zamanda en yakın arkadaşınız mı?

• İş, para, gelecek planları, çocuklar gibi konularda fikirleriniz ne kadar örtüşüyor?

• Değişime açık ve hazır mısınız? Evlilik, beraberinde yaşam dinamiğinde birçok farklılığı, sorumluluğu ve adaptasyonu beraberinde getirecek. Bunlara hazır olup olmadığınıza karar vermeden evliliğe atılmak, adaptasyon sürecini zorlaştırabilir.